​​​​​​​Önder Öcalan: Türkiye’nin değil, uluslararası komplonun mahkûmuyum

Önder Abdullah Öcalan: “Çar mih (dört çivi) komplosu’ sonucu, Marmara Denizi’ndeki İmralı tek kişilik ada hapishanesine -Hades mezarlığına- konulup, çarmıhta ölme (idam edilme) beklentisi içine alındım. Dolayısıyla Türkiye’nin değil, uluslararası komplonun mahkûmuyum…”

​​​​​​​Önder Öcalan: Türkiye’nin değil, uluslararası komplonun mahkûmuyum
15 Feb 2021   09:42
HABER MERKEZİ

22 yılı ardında bırakan uluslararası komployu Önder Abdullah Öcalan’ın 2003 yılında İmralı’da yazdığı ‘Uluslararası komplo Atina Davası’ savunmasında yer alan birkaç bölümü derledik.

İMRALI HAPİSHANESİNİN İLK GUANTANAMO DEVREYE KONULDU

İmralı sistemi, kapitalist dünya/sistemin bana özel olarak inşa ettiği, hukuk ve yasaların nüfuz etmediği bir iradeyi zayıflatma, zamana yayarak çürütüp teslim alma alanı olarak tasarlanmıştır. Bunun için idam tehdidi dâhil, sağlığımı zaman içerisinde bozan ağır nemli ortamda, tecrit (dışarıyla tüm bağımın koparıldığı mutlak tecrit ortamı); bazen fiziki (Saç kazıtma, kimi aramalarda zorla yere yatırarak öldürme tehdidi) ve genelde psikolojik (24 saat kamera ve mazgal deliğinden gözetleme, mazgal kapısını açıp kapayarak gürültü çıkarma, alanı daraltıp nefessiz bırakma, hücre içinde hücre cezaları verme) işkence yöntemleri uygulandı. Örneklerle anlatmak istediğim, bu hapishanede uluslararası hukuk ve Türkiye yasalarının geçerli olmamasıdır. Hem hapishane koşulları hem de ilk olarak bana uygulanan hukuk dışı kaçırma boyutuyla İmralı hapishanesinin ilk Guantanamo olarak (Proto Guantanamo) devreye konulduğunu söyleyebilirim. Bu sürecin başından beri inisiyatifin ABD’de olduğu, İngiltere ve İsrail’in de önemli rol oynadığı; NATO Gladiosu, CIA, MOSSAD, MI6, Türkiye MİT’i ve Yunan istihbaratının işbirliğiyle kaçırıldığım bir gerçek…

TÜRKİYE’NİN DEĞİL, ULUSLARARASI KOMPLONUN MAHKÛMUYUM

İlk çivi Moskova’da çakıldı; ihanetin yılan soğukluğunu yaşadım. İkinci çivi Roma’da çakıldı; kapitalizmin ince oyunlarına karşı onurdan vazgeçmedim. Üçüncü çivi Atina’da çakıldı; eşi görülmemiş dostluğa bir ihanet karşısında adeta dilim tutuldu, felç oldum! Dördüncü çivi Nairobi’de çakıldı; idam cezasıyla arandığım Türkiye’ye teslim edildim. ‘Çar mih (dört çivi) komplosu’ sonucu, Marmara Denizi’ndeki İmralı tek kişilik ada hapishanesine -Hades mezarlığına- konulup, çarmıhta ölme (idam edilme) beklentisi içine alındım. Dolayısıyla Türkiye’nin değil, uluslararası komplonun mahkûmuyum…

İMHA PLANLARINI BOŞA ÇIKARTTIM

İmralı’da geliştirdiğim demokratik çözüm ve barış süreciyle onların imha planlarını boşa çıkarttım. İdam cezası kaldırıldı ama ölünceye kadar, ağır tecrit koşullarında, zamana yayılmış ve azar azar ölüme götürecek, idamdan da beter ‘ölüm koridorunda’ tutulmaya devam edecektim. Halen içinde tutulduğum bu statü, mutlak tecrit uygulamalarıyla sürdürülmektedir. Bu koşullarda bile, iğne ucu kadar olanakları değerlendirerek geliştirdiğim savunmalarımla, komplocu kapitalist modernite dünya/sistemine alternatif olarak geliştirdiğim demokratik modernite dünya sistemiyle yanıt olmayı başaracaktım. Böylece uluslararası komployu, teorik düzeyde aydınlatma, teşhir ve boşa çıkarma sağlanmıştı, ama pratikte demokratik çözüm ve barış için çabalarımı sürdürecektim.

KÜRTLERİ BU TEMELDE BİRLİĞE ÇAĞIRIYORUM

Türkiye ve bizim üzerimizde oynanan oyunlara karşılık olarak biz, demokratik hukuk çizgisini, meşru savunma anlayışını oturtmaya çalıştık. Kürtleri bu temelde birliğe çağırıyorum; söze, güce davet ediyorum. Kürtler beni düşünerek değil, kendilerini düşünerek komployu iyi çözmeli ve bunun hesabını sormalıdırlar. Oyun içindesiniz, bunun bilincinde olmanız gerekiyor. Komplo, sadece PKK için değil, bütün Kürtler için önemlidir. Acınacak durumda olan ben değil, halkımızdır; savunulması gereken bireyin (Öcalan’ın) hakkı değil, halkımızın kolektif haklarıdır. Herkesin somut konumu ve görevi vardır; ben böyle istiyorum diye değil, yurtseverlik ve özgürlük görevleri için çalışılmalıdır.

TARİHİ BİR KOMPLOYLA KARŞI KARŞIYAYIZ

Fiziki yaşamın bir önemi yok; gün gün, saat saat zaten ölüyoruz. Ama ülke için; Türkiye, Mezopotamya ve Kürdistan’da özgür yaşama aşkım var! Özgür yaşama aşkıdır ki, buradaki kıt imkânlarla iğne ucuyla kazar misali, tarihi uluslararası komplo karanlığını aydınlatmaya; demokratik çözüm, onurlu barış çizgisiyle de komployu boşa çıkarmaya çalışıyorum. Tarihi bir komployla karşı karşıyayız; komployu boşa çıkarmanın yegâne yolu, tüm düşmanlaştırma girişimlerine rağmen halkların demokratik birliğini geliştirmektir.

DEMOKRATİK ÇÖZÜM TEMELLİ BARIŞ İÇİN ÜZERİME DÜŞENİ YAPTIM

Bu vesileyle ülke aydınlarına da sesleniyorum: Kapitalist hegemonyanın kendisine maske rolü vererek tekelinde tuttuğu demokrasiyi, bir oyun olmaktan çıkaralım; onurlu yaşam ve onurlu birliktelik esasları üzerinden biz kuralım. Demokratik çözüm temelli barış için üzerime düşeni yaptım, sizleri de tarihi sorumluluğunuzu yerine getirmeye davet ediyorum. Uluslararası oyunlara ancak bu temelde araç olmaktan kurtarabiliriz kendimizi…

ANHA