TC’nin Rojava-Başûr’u işgal ve Kürt soykırım planı-ANALİZ

TC’nin Rojava-Başûr’u işgal ve Kürt soykırım planı-ANALİZ
28 OCAK 2021   05:15

HALİT ERMİŞ

AKP/MHP çetesi Bağdat-Hewlêr ziyaretleriyle yeni bir sürece hazırlık yapmaya başladı. ABD’nin yeni başkanı Biden Ortadoğu vizyonunu tam açık etmeden, Erdoğan-Bahçeli faşist ittifakı, Kürt soykırım planını yeni bir aşamaya taşırma gayretinde.

Türkiye’deki çete iktidarı bir taraftan Irak’la diplomatik ilişkilerini yoğunlaştırırken, Şam hükümeti ile de şimdilik işi istihbarat örgütleri üzerinden götürmeye çalışıyor.

Rusya, AKP/MHP çete yapısının hem Suriye ile ilişkilerinde hem de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik de işgal saldırılarının geliştirilmesinde başat konumdayken, ABD ise, Rojava, Bağdat ve Başûrê Kurdistan’a yönelik işgal saldırılarının geliştirilmesinde önemlidir.

AKP/MHP çetelerinin Kürt soykırım konsepti, (bu daha önce çöktürme planı olarak adlandırılmıştı ve bu plan halen de derinleştirilerek sürdürülmeye çalışılıyor) Başûr ve Rojava üzerinden değişik ittifak ve işbirlikçilik üzerinden yürütülmeye çalışılsa da, özünde tüm Kürt kazanımlarının tasfiye edilmesi ve Kürtler adına olası bir statünün engellenmesi üzerine şekillenmektedir.

Ankara-Bağdat-Hewlêr üçgeninde üzerinde anlaşmaya varılan somut bir plan çıktı mı çıkmadı mı başka bir şey. Elbette bunun kimi ipuçları olsa da, perde arkasını biraz da zaman ve gelişmeler ifşa edecek.

Ancak AKP/MHP çetesi çöktürme ve Kürt soykırım planı gereği, Rojava ile Başûr’u kesinlikle bütünlüklü ela alıyor. Planın asıl amacı tüm kazanımların tasfiyesi ve statünün engellenmesidir.

BİRİNCİ AŞAMA BAŞÛR-ROJAVA SINIR HATTININ İŞGAL

Bunun için öngörülen plan şöyledir; Rojava ile Başûr sınırı tümden işgal edilerek denetime alınacak. KDP merkezli Başûr hükümetiyle PKK karşıtı ortak mücadele adı altında tam işbirliği sağlanacak. Dêrik’ten başlayarak Tıl Koçer’e varan hatta Türk işgal gücü yerleştirilecek. Bu şekilde Rojava-Başûr bağlantısı tümden koparılacak. Bu sağlanınca hedefe bu kez Şengal konulacak. Büyük ihtimalle AKP/MHP faşist iktidarı olası tepkilere karşılık karadan asker gönderme yerine KDP’den MİT elamanları da dahil olacak şekilde Şengal’e peşmerge göndermesini isteyecek ve havadan da kendisi saldırarak, Şengal Meclis’i ve YBŞ güçleri tümden tasfiye edilerek, KDP’nin bölgede yeniden tam hakimiyeti (Bu, özünde TC hakimiyeti oluyor ) tahkim edilecek.

Bu plan sonucu, AKP/MHP çete iktidarı Başûrê Kurdistan’ı aradan çıkararak Irak’la yeni ve direkt bir sınır kapısı açmış olacak. Bu aynı zamanda Erdoğan diktatörlüğünün Irak üzerinden de Arap dünyasına direkt açılan kapısı rolünü görecek. Dolayısıyla İbrahim Halil Sınır Kapısı’na alternatif yaratılarak, KDP üzerindeki baskı arttırılıp teslimiyet derinleştirilmiş olacak. Daha doğrusu Başûrdaki işbirlikçilik nefessiz bırakılarak ölüme terk edilecek.    

İKİNCİ AŞAMA KANDİLE İMHA SALDIRISI

Eğer bu hat üzerinden öngörülen işgal planlandığı gibi yürürse, bu kez bunu, KDP işbirliğinde PKK’nin denetimindeki Medya Savunma Alanları’na yeni bir işgal ve imha konseptinin devreye girmesi izleyecek.

Aslında Rojava-Başûr sınır hattının tümden işgal planıyla asıl olarak hedeflenen ikinci planda başarı sağlamaktır. Zira PKK’yi Rojava’dan tümden izole ederek, KDP işbirliğinde yoğun bir saldırı altına almak hedeflenecek.

KDP, AKP/MHP çete iktidarı ile tam ittifak halinde hareket ederken YNK başta olmak üzere Başûr’daki tüm güçlere bu işbirliğine dahil etmek için yoğun bir tazyik uygulayacak. Eğer bu sağlanırsa, (ki bunun sağlanması çok da kolay olmayacaktır) o zaman PKK karadan ve havadan saldırı altına alınarak imha edilmeye çalışılacak.

Aslında bu plan mevcut durumda devreye konulmuş durumdadır. Türk devletinin Dêrik ile Şengal’e eş zamanlı işgal planları, KDP’nin Zinê Wertê’den başlayarak Kandil’i çevreleyecek şekilde alana başta paralı özel güçleri olmak üzere peşmerge güçlerini yerleştirmesi, Garê, Heftanin, Metina alanlarında benzer konuşlandırmalara gitmesinin yanı sıra gerillaya saldırması gibi gerilimi ve tansiyonu yükselten pratiklerin içine girmesi tam da bu planın gereği olarak gelişti.

Yine KDP’in bu eylemlerinin yanı sıra uzun süredir PKK ve Kürt özgürlük hareketine karşı başlattığı kara propagandası da, bu imha konseptine Kürt halkında toplumsal rıza oluşturmanın gereğidir. Kürt halkının böylesi bir imha konseptine rıza göstermesi ise mümkün değildir.

Burada önemli bir husus da HDP’ye yönelik yoğunlaştırılan tasfiye saldırılarıdır. Bahçeli’nin, “HDP kapatılsın” dayatmaları aslında bu tasfiye konseptinin gereği olarak Kürt demokratik siyaseti ve muhalefetinin tümden tasfiye edilmesi zorunluluğundan kaynaklıdır. Buna ihtiyaçları vardır. HDP’nin tasfiyesiyle sadece Kürt siyasi hareketi değil, Türkiye’deki tüm demokrasi dinamikleri teslim alınmış olacaktır. Dolayısıyla böylesi bir soykırım planını her yanıyla devreye koyarken, Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da kendilerine karşı duracak bir güç de kalmayacaktır. Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de bu plana karşı tepkilerin engellenmesi, dünya genelinde bu soykırıma meşruiyet kazandırma anlamına da gelmektedir.

IRAK

Türk devleti, ABD hükümeti henüz işe başlamışken defacto bir durum yaratarak, Irak merkezi hükümetini de bu plana dahil etmek istiyor. Zira Türk devletiyle tam ittifak içine giren Irak, ABD’ye daha fazla yakınlaşmış olacak. ABD’nin İran’ı çevreleme siyaseti gereği, bu durum ABD’nin işine gelecektir. Ancak Kazımi hükümetinin özellikle Şengal’de Türk devleti ile tam işbirliğine girmesi düşük bir ihtimaldir. Türk devletinin Musul-Telafer-Kerkük’e yönelik tarihi amaçlarının yanı sıra, son yıllarda Türkmen Cephesi üzerinden bölgede geliştirdiği örgütlenme Irak tarafından iyi bilinmektedir. Yine Başika örneğinin yanı sıra, direkt Türk devleti tarafından Haşdi Şabi’ye karşı kurdurulan Haşdi Wetani örgütlemesi de, Irak’ın kendisine dayatılan tam işbirliğine girmesinde caydırıcı etmenlerdir. Yine Irak, Kıbrıs ve Suriye’de olduğu gibi (ki aslında Başika ve Başûrê Kurdistan’da buna dahil edilebilir) Türk devletinin girdiği yerde işgalci güç olarak kalıcı hale geldiği gerçeğini görüyor. Dolayısıyla Irak, tümden Erdoğan-Bahçeli faşist yönetiminin dayatmalarına gelmeyebilir. Bu da planın bir yanının aksak kalmasına neden olur.

PKK

Türk devleti ve faşist şef Erdoğan’ın PKK şahsında Kürt soykırım planını 2023’e kadar tamamlamak istediği kesindir. Bunun gereği de elini güçlendirecek her türlü ilişki ve ittifaka girmekten geri durmayacaktır. Ancak plan bu olsa da, bu planın sahadaki karşılığının ne olacağını ise PKK ve Kürt özgürlük hareketinin yürüteceği mücadele ve gelişecek halk direnişi belirleyecektir.

Heftanin direnişi, zaten devreye konulmuş olan bu planda ciddi bir kırılma yaratmıştır. Eğer bu plan işlemiş olsaydı şu anda Heftanin yerine Kandil, Gare, Zap ve Metina’da yürüyen bir savaşı konuşuyor olacaktık. Bunu engelleyen Heftanin direnişi kadar, KDP’nin kışkırtma ve tahriklerine karşı PKK’nin tahrike gelmeden son derece soğukkanlı izlediği siyasettir.

Eğer Türk devletinin öngördüğü gibi Rojava-Başûr sınırı işgal edilirse bu plan yeniden devreye konulacaktır. Bu durumda çok kapsamlı bir savaş kaçınılmazdır. PKK gerillasının direnişi, gelişecek halk direnişiyle birlikte tüm bu saldırıları boşa çıkarabilir. Çünkü böyle bir savaşta Kürt halkının KDP’nin yanında durarak Türk devletinin Kürt soykırım saldırılarına destek vermesi mümkün değildir. Türk devleti de bu gerçeğin farkındadır. Bunun için mümkün olduğunca Kürt karşıtı cepheye işbirlikçi Kürt sınıfı kadar Bağdat’ı dahil etmeye ve denklemde elini güçlü tutmaya çalışmaktadır.

PKK öncülüklü gelişecek direniş, AKP-MHP çete ittifakına büyük darbe vuracaktır. Son dönemlerde giderek toplumsal desteğini kaybeden AKP ile MHP arasındaki çelişkilerin derinleştiği biliniyor. Aslında AKP bu durumu fark ettiğinden yeniden yüzünü Kürtlere dönmeye çalışıyor. Önder Abdullah Öcalan’a ateşkes dayatılmış olduğu, Önder Abdullah Öcalan’ın ise bu dayatmaları kesin bir dille reddettiği yönlü bilgiler mevcuttur. Bu, aynı şekilde Kandil’e gönderildiği söylenen heyetlerde olduğu gibi, PKK’yi teslim almanın, Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etme planının birer parçasıdır. PKK ve Önderliği’nin hiçbir surette teslim alınamayacağı bilinmektedir. Ancak faşist çete başı Erdoğan imha konseptinin başarısızlığının kendisinin sonu olacağını bildiğinden, mümkünse savaşmadan teslim almayı sağlamaya çalışmaktadır.

Sözün özü, önümüzdeki bahar Kürtler açısından son derece hayati olduğu gibi, Türk devletinin geleceği açısından da aynı hayati öneme sahiptir. Ancak Kürtler açısından mutlak surette önü alınması gereken olgu işbirlikçi sınıftır. Başûr’da KDP, Rojava’da ENKS, Türk devletiyle işbirliği yapmaktan kesinlikle vazgeçmeli ve özgürlüğe yürüyen Kürtlerin yanında yer almalıdırlar. Kürtler arası birlik kesinlikle tüm saldırı ve imha konseptlerini boşa çıkaracağı gibi, sayıları 40 milyonu aşan Kürtlerin statüsünü de gündeme getirecektir.

ANHA