Türk devleti DAIŞ’in başarısız planını uygulamakta ısrarcı
İşgalci Türk devleti, DAIŞ'in Kobanê'deki yenilgisini, Suriye ve Irak'ta coğrafi olarak varlığına son verilmesini kabullenmiyor. Türk devleti, Suriye'de DAIŞ’i araç olarak kullanıyor. İşgal altındaki bölgeleri çetelerin sığınağı haline getiren Türk devleti, bölgeye saldırılar DAIŞ’in planlarını hayata geçirmekte ısrar ediyor.
Suriye'de çatışmaların başlamasının ardından, 19 Temmuz 2012'de Kobanê'de devrimin ilk kıvılcımı ateşlendi. Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt halkı, özyönetim ilan ederek kantonlarını korudu. DAİŞ, 15 Eylül’de halkların özgürce bir arada yaşadığı Kobanê'ye saldırdı ve bu saldırılar aylarca sürdü. Ancak Kürt halkı tarihi bir direniş göstererek mücadeleyi zaferle sonuçlandırdı. Erdoğan’ın "Kobani düştü düşecek" açıklamasına karşı Kürtler, Kürdistan başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında ayaklanırken, dünya da birçok halk da bu direnişe destek verdi. 26 Ocak 2015’te Kobanê, DAİŞ’ten tamamen temizlendi ve bu zaferin anısına 1 Kasım, "Dünya Kobanê Günü" olarak kabul edildi.
KOBANÊ SAVAŞI
DAİŞ’in 15 Eylül'de doğu, batı ve güneyden ağır silahlarla başlattığı saldırı, binlerce çetenin katılımıyla DAİŞ’in Suriye ve Irak’taki en büyük saldırısı olarak kaydedildi. Kürt halkının devrimle elde ettiği kazanımlar ve statüsü, Türk devleti ve diğer güçlerin tepkisini çekti. DAİŞ, Kobanê'ye yönlendirildi. Ancak devletlerin durduramadığı DAİŞ, Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) öncülüğünde ilk büyük yenilgisini aldı. Bu zafer, DAİŞ’in aşamalı olarak tamamen yenilme sürecini başlattı.
Kobanê’nin özgürleştirilmesinden dört yıl, DAİŞ’in halifelik ilan ettiği Reqa'nın özgürleştirilmesinden ise bir buçuk yıl sonra, Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Mart 2019'da Dêrazor’un Baxoz beldesinin DAİŞ’ten tamamen temizlendiğini duyurdu.
TÜRK DEVLETİ VE DAİŞ İLİŞKİSİ
DAİŞ’in yenilgisini kabul edemeyen Türkiye, QSD'nin Reqa’yı özgürleştirmesinin ardından Ocak 2018’de Efrîn’e yönelik işgal saldırıları başlattı ve yüzbinlerce Kürt ve Arap'ı yerinden etti. Bu saldırılardan sonra 9 Ekim 2019’da Serêkaniyê ve Girê Spî de işgal edildi. Bu işgal, ABD güçlerinin bölgeden çekilmesinden sadece 13 gün sonra gerçekleşti.
Türk devleti, başından beri DAİŞ’in en büyük destekçisi oldu. DAİŞ ve Türk askerleri arasındaki ortaklığı gösteren birçok görüntü yayımlandı. Türkiye'nin Musul Büyükelçisi, DAİŞ tarafından Türkiye'ye geçirildi. Bu aynı zamanda Türkiye ve DAİŞ arasındaki iş birliğini açıkça gözler önüne serdi.
2014-2016 yılları arasında 110 ülkeden gelen 40 binden fazla DAİŞ çetesi, Türkiye toprakları üzerinden Suriye'ye geçti. ABD’nin DAİŞ’e karşı uluslararası koalisyonunun eski temsilcisi Brett McGurk de Twiterr (X) hesabından yaptığı paylaşımla, Türkiye'nin işgali altındaki bölgelerde cinayet, kaçırma, yağma ve zorunlu göç olaylarının yaşandığını doğruladı.
Türk devleti, Suriye sınır bölgelerine yönelik saldırılarını sürdürerek DAİŞ'e moral desteği sağlamayı hedefledi. Onlarca ajans ve televizyon kanalı, Türk istihbaratının DAİŞ ile ilişkisini ve Suriye ile Irak'taki bölgeleri işgal etme amaçlarını gösteren çok sayıda gizli belgeyi ortaya koydu.
İŞGAL ALTINDAKİ BÖLGELER DAİŞ’İN SIĞINAĞI OLDU
Türk devleti, Kuzey ve Doğu Suriye'de "tampon bölge" adı altında Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrîn gibi şehirleri, DAİŞ çeteleri için güvenli bir sığınak haline getirdi. Ayrıca Cerablus, Bab ve Ezaz bölgeleri de DAİŞ için aynı rolü oynadı.
ABD güçleri ve QSD koordineli olarak DAİŞ'in işgal altındaki bölgelerdeki faaliyetlerine karşı birçok operasyon düzenledi. Ekim 2019’da DAİŞ sorumlusu Ebubekir el-Bağdadi, Türkiye sınırına 5 kilometre mesafedeki İdlib’de QSD ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin ortak operasyonuyla öldürüldü. 23 Ekim 2021’de ise DAİŞ sorumlularından Ebu Hemze el-Şihêl, işgal altındaki Serêkaniyê'de iki korumasıyla birlikte etkisiz hale getirildi.
3 Şubat 2022'de ise ABD Başkanı Joe Biden, DAİŞ çete başlarından Ebu İbrahim el-Qerşi’nin, İdlib'e bağlı Atmê kasabasında düzenlenen özel operasyon sırasında öldürüldüğünü açıkladı.
DAİŞ HAREKETLİLİĞİ
Türk devletinin saldırılarından yararlanan DAİŞ çeteleri, Suriye ve Irak'ta zaman zaman saldırılar gerçekleştirmeye devam ediyor. Tahminlere göre, binlerce tutuklu DAİŞ çetesi dışında, Kuzey ve Doğu Suriye'deki kamplarda on binlerce aileleri de bulunuyor. Bunlardan 4 ila 6 bin civarında kişinin, Suriye ve Irak kökenli DAİŞ çetelerinin aileleri olduğu biliniyor.
Türk devleti tarafından desteklenen DAİŞ ve diğer çete gruplar, bölgedeki istikrarı bozma girişimlerinde bulunuyor. Bu saldırılarında biri de 121 yurttaş ve QSD savaşçısının şehadetine neden olan Hesekê’deki Xiwêran zindan saldırısı. Bu saldırı dünya için büyük bir tehlike oluşturdu.
Türk devleti, Kobanê'ye yönelik tehditlerini sürdürüyor. Kobanê’de büyük bir yenilgi alan DAİŞ, Türkiye’nin desteği ve uluslararası güçlerin kayıtsızlığı karşısında Suriye ve Irak’ta yeniden faaliyet göstermeye başladı. Medyada yer alan birçok rapor, Türk devletinin PKK’ye karşı savaşmak üzere 300 DAİŞ çetesinin Başurê Kürdistan Bölgesi’ne geçirdiğini ve Irak'ta DAİŞ’in yeniden canlandırılmaya çalışıldığını belirtti.
İŞGALCİ TÜRK DEVLETİNİN KOBANÊ’YE YÖNELİK SALDIRILARI
Son dört yıl içinde Türk devleti, Fırat Kantonu'na bağlı Kobanê, Sirîn ve Eyn Îsa şehirleri ile Helinc, Memît, Îdqe, Elbûr, Qomcî, Zormixar, Goran, Çelebiye, Eyn Bet, Bîr Ereb, Bîr Zinar ve Baxdik köylerine yönelik SİHA saldırıları gerçekleştirdi. Bu saldırılarda Kongra Star, Toplum Adalet Meclisi ve Devrimci Gençlik Hareketi gibi sivil toplum kuruluşlarının üyelerinin de aralarında bulunduğu 29 sivil şehit oldu, 19 kişi ise yaralandı.
Ayrıca, tedavi görmek için yola çıkan 3 QSD savaşçısı ile aile ziyaretine giden 2 savaşçı da saldırılarda şehit oldu. 20 Nisan 2022'de Kobanê’nin güneyinde yer alan Îdqe köyü yolunda gerçekleştirilen bir başka saldırıda ise 3 YPJ savaşçısı şehit oldu. Bu saldırılar, aynı zamanda bölgedeki altyapı, elektrik ve su istasyonlarında ciddi hasara yol açtı.
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim’in işgalci Türk devletinin bölgeye yönelik saldırılarına ilişkin tüm çağrılara rağmen uluslararası güçler sessizliğini korudu.
ANHA