Suriye'deki Aleviler -2

20. yüzyılda Suriye'de güvenlik durumunda büyük bir değişiklik yaşandı. Bunda, Şeyh Salih El Ali önderliğindeki Fransız işgaline karşı yürütülen direniş, önemli rol oynamıştır. Suriye'nin bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Baas Partisi aracılığıyla Alevilerin güç kazanması ve 1970 yılında Hafız Esad'ın iktidara gelmesi onlara askeri ve güvenlik kurumlarında güçlü bir alan kazandırdı. Buna rağmen birçok Alevi yoksullukla karşı karşıya kalırken, bazıları da rejime muhalefet etmekten cezaevlerine atıldı. Bu durum, Alevi toplumunda rejim destekçileri ve muhalifler olarak bir bölünme yarattı.

Suriye'deki Aleviler -2
24 Mar, 2025   07:10
HABER MERKEZİ
DIYAA ISKENDER

20’nci yüzyıl Suriye Alevilerinin koşullarında değişiklikler yaşanan bir dönem oldu. Osmanlı devletinin yıkılması ve Fransız işgalinin başlamasının ardından Fransızlar, Aleviler de dahil olmak üzere ülkedeki azınlıkların rolünü geliştirmeye başladı. Bu aynı zamanda "böl ve yönet" stratejisinin bir parçasıydı. Pek çok Alevi'nin Fransız ordusunda görevlendirilmesi sosyal ve politik gelişme için bir imkan yarattı.

Ne yazık ki Aleviler hiçbir zaman tek bir siyasi blok olamadılar. Fransa'nın Suriye'yi işgaline karşı çıkan ve Fransız ordusuna karşı büyük direnişlere öncülük eden Şeyh Salih El Ali, karizmatik yerel bir liderdi ve insanları etrafında toplama yeteneğine sahipti. 1919-1921 yılları arasında Fransızlara karşı silahlı ayaklanmaya öncülük etti. Söz konusu ayaklanma, Fransız işgali sırasında Suriye'deki direniş hareketlerinden biriydi ve ulusal direnişin simgesi haline geldi. Gerilla savaşı stratejisi ile yürütülen bu ayaklanmada Fransız güçlerine ani saldırılar yapılıyor ve ardından dağlara sığınılıyordu.

Sadece mezhebi adına mücadele etmekle kalmayan Şeyh Salih El Ali, direnişini salt mezhepsel değil, Suriye ulusal mücadelesinin bir parçası olarak değerlendiriyordu. Fransız işgaline karşı Suriye'nin farklı mezhep ve bileşenlerini direnişin tek bayrağı altında birleştirmeye çalışıyordu. Bu temelde, Suriye’nin kuzeyindeki İbrahim Henano ve El Arap Tepesi bölgesindeki Sultana Paşa El Etreş gibi diğer ayaklanma öncüleriyle işbirliği yaptı. Böylece mücadelesinin geniş ulusal bir bakış açısına sahip olduğunu gösteriyordu.

Askeri başarılarına rağmen direnişi, Fransızların büyük askeri güçlerine karşı koyamadı. 1921 yılında Lazkiye dağlarında Fransız güçleri tarafından kuşatılan Şeyh Salih El Ali teslim olmak zorunda kaldı. Buna rağmen idam edilmedi ve tutuklanmadı. Ancak Dêrazor'a sürgün edildi. Bu uzak bölgeye sürgün edilmesinin amacı onu halk ve askeri tabandan uzaklaştırmak ve Fransız işgaline karşı direniş örgütlenmesine devam etmesini engellemekti.

Şeyh Salih El Ali’nin, direnişin lideri olmasına rağmen cezaevine girmemesinin nedeni hakkında pek çok yorum var ve bu yorumlardan bazıları şöyle:

Şeyh Salih El Ali Dêrazor'da gözlerden uzak yaşadı ve siyasi ve askeri faaliyetlere geri dönmedi. Sömürgeciliğe karşı direnişin sembolü olarak büyük bir ulusal miras bırakarak, 1950 yılında yaşamını yitirdi.

Bağımsızlığın ardından Suriye'deki siyasi yaşam, kentli Sünni elitler arasında bir kaos alanına dönüştü. Baas Partisi'nin öncülük ettiği 1963 darbesi, Alevilere iktidardaki konumlarını güçlendirme fırsatı verdi. Alevi subayların darbenin omurgasını oluşturmaları, mezhepsel uzlaşmadan değil, ordu içinde büyük orandaki hakimiyetlerinden kaynaklanıyordu.

Ancak asıl belirleyici an, 1970 yılında Hafız Esad'ın Baas Partisi'ndeki arkadaşlarına karşı çıkıp güçlü bir şekilde iktidara gelmesiyle yaşandı. Onun çıkışı, kişisel bir zafer değil, Alevilerin tarihinde köklü bir değişiklik yaratarak onları, tarihi inkardan devletin derinlerine dek sahipliğe götürdü. 

HAFIZ ESAD VE OĞLU BEŞAR ESAD DÖNEMİNDE ALEVİLER

1970 yılında Alevi Hafız Esad'ın iktidara gelmesiyle Alevi mezhebi iktidarın temeli haline geldi. Esad mezhepçiliğe dayalı bir iktidar sistemi kurdu. Aleviler askeri kademeleri ve güvenlik kurumlarını kontrollerine aldılar.

Her ne kadar Hafız Esad'ın sistemi güvenlik ve askeri kurumlarda büyük ölçüde Alevi mezhebine dayanmış olsa da, sistemi, tamamen mezhepçi değildi ve yalnızca Alevilere dayanmıyordu. Esad, istikrarını ve meşruiyetini korumak için güç dengesinin önemini ve diğer mezheplerin sisteme katılımının gerekliliğini de çok iyi biliyordu.

Hafız Esad, esas olarak Sünnilere güveniyordu. Çünkü Suriye'deki nüfusun çoğunluğu Sünnilerden oluşuyordu. Bu nedenle Esad, siyasi kademelerde Abdülhalim Hedam ve Faruk El Şeri gibi Sünni isimleri görevlendirdi. Askeri alanda ise Mahmut El Eyyubi, Abdurrahman Hilefavi, Mihemed Ali El Halebi ve Mahmut El Zuibi'ye görev ve bakanlıklar verdi. Ayrıca parlamentoda ve devletin temel kurumlarındaki mevkilerde de Sünniler görev yapıyordu.

Bu durum Beşar Esad’ın, 2000 yılında babasının ölümünün ardından göreve gelmesine kadar da devam etti. Aldığı miras ağırdı çünkü ne babasının karizmasına, ne de ittifak benzeri bu yönetim için bir uzmanlığa sahipti. Bu durum onu, çoğunluğu Alevilerin kontrolünde olan güvenlik kurumlarına güvenmeye yönlendirdi. İktidara gelmesinin üzerinden iki yıl geçmeden, kendisine karşı çıkan herkese baskı kurma ve onları etkisiz hale getirme davranışının babasınınkinden farklı olmadığı ortaya çıktı. Uygulamalarına her karşı çıkan sert bir karşılıkla karşılaşıyor, muhalifleri yıllarca hapiste tutuluyordu. Böylelikle, baskı politikalarının baba Esad’dan oğul Esad’a, iktidarın temel taşı olduğu kesinleşmişti.

YOKSULLUK ORDUYA KATILMAYA MECBUR BIRAKTI

Aleviler askeri alanda ve güvenlik kurumlarında sayıca çoğunlukta olmalarına rağmen çoğu yoksulluktan ve mahrumiyetten mustaripti. Klasik tarıma dayalı, zayıf altyapı ve düşük eğitime sahip kıyı kent ve kırsalında yaşayan Alevi gençliğinin ya çalışmak için büyük kentlere göç etmek ya da orduya ve güvenlik birimlerine katılmak gibi iki alternatifi vardı.

MUHALİF ALEVİ HAREKETLER VE HAPİS SÜREÇLERİ

Suriye'deki Aleviler genel olarak Esad rejiminin destekçisi değildi. Birçoğu siyasi muhalefetinin bedelini cezaevlerine atılmakla ödedi. Bu muhaliflerin arasından Komünist Çalışma Derneği ve Suriye Komünist Partisi'nden ayrılan diğer komünist gruplar gibi Alevi sol görüşlü akımlar çıktı. 1970'li ve 80'li yıllarda Suriye muhalefetinin yanında yer aldılar ve rejimin politikalarını eleştirdiler. Fakat Esad'ın güvenlik kurumlarının baskısı bu hareketleri engelledi ve cesaretlerini kırdı. Suriye hapishaneleri, özellikle de ünlü Tedmur hapishanesi her mezhepten insanlarla doluydu.

Genel olarak Alevi toplumu üzerinde derin izler bırakan bu baskılar, tutuklanma ve işkenceye maruz kalma korkusunu artırdı. Bununla birlikte Aleviler, genel muhalefetin rejim yüzünden yaşadığı acı olaylar karşısında sessiz kaldılar. Ayrıca bu baskılar, Alevi toplumu içinde destekçiler ve muhalifler olarak bir bölünme yarattı.

Alevilerin toplumsal ve siyasal durumunun karmaşıklığını gösteren bu bölünme, bize mezheplerin tek bir bloktan ibaret olmadığını, görüş ve tutumlarıyla yaşayan topluluklar olduğunu hatırlatıyor.

Yarın: Aleviler ve 2011 devrimi: Beşar Esad'ın düşüşü ve Alevilerin akıbeti.

(mab/cj)

ANHA