Rojava belediye seçimleri çok daha fazla bir seçimdir – Rauf KARAKOÇAN

Rojava belediye seçimleri çok daha fazla bir seçimdir – Rauf KARAKOÇAN
23 Jun, 2024   08:54

Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi yapmayı düşündüğü belediye seçimlerini ertelemesine rağmen Türkiye’de yükselen tansiyonun düşmesine yetmedi. Her ne hikmetse ısrarla gündemde tutulmaya ve bundan sahte başarı hikayeleri uydurulmaya devam ediliyor. Altı üstü bir yerel seçim olacak, halk kendi yerel yönetimini belirleyecek. Bundan o kadar korkulacak ne var? Feveran edilecek, diplomatik görüşmelerin ana konusu haline getirilecek kadar büyütülmesi doğrusu özerk yönetim cephesinde ihtimale pek beklenen bir durum değildi. Seçim meselesi kar topu gibi yuvarladıkça büyüdü ve halen de büyütülmeye devam ediliyor. 

‘Ankara-Washington hattında gerilim, kafa kafaya gelmeler, Ankara-Moskova hattında konu masaya yatırılmış’ vb. konular Türk basınında bir türlü düşmüyor.  Özerk yönetim belediye seçimlerini bazı gerekçelerle ağustos ayına ertelendiğini duyurmasından sonra Türkiye, kendisine kullanacak epeyce propaganda malzemesi elde etti. ‘Baskılar sonuç verdi, seçim ertelendi’ gibi absürt değerlendirmeler siyasetin ve yandaş medyanın gündemi haline geldi. Milliyetçilik dürtüleri şaha kalktı. Seçimin ertelenmesinden mest olmuş zevat sahte zaferler elde etmenin memnuniyeti içinde beyin yıkama propagandanın dozajını ha bire arttırmakta. Hatta hızını alamayan Türkiye’nin faşist diktatörü Erdoğan, ‘ertelenme yetmez, iptal edilmesi gerekir’ diyerek her zaman yaptığı gibi çıtayı daha da yüksek tutmaya çalışıyor.

 Farzımuhal, faşist diktatör Erdoğan’ın ‘belediye seçimleri iptal edilmeli’ buyruğu bir an için gerçekleştiğini düşünelim, halklar yönetimsiz kalacağı anlamına mı gelecek? Kuzey-Doğu Suriye halkları ve hatta Suriye’nin geneli kendi geleceklerine uygun yönetimi seçme hakları vardır ve bu engellenemez. Aklından zoru olanlar bu gerçeği er ya da geç öğrenecekler ve kabullenmek zorunda kalacaklar.

 Kürdistan’ın sömürge yönetimi Kürt halkının kaderine hükmetmeyi kendisine vazife bilmiş. Kuzeyde seçilmiş belediyelere kayım atıyor, Kuzey-Doğu Suriye belediyelerini ise savaş gerekçesi sayıyor. Kürt halkının geleceğine ipotek koyuyor, yaptıkları zulüm ile abat oluyorlar. Aydınlık gazetesi de şu ertelenen belediye seçimleri hakkında geviş getiriyor.  Neredeyse Türkiye’nin beka sorunu haline geldi.

 Şu gerçeğin bilinmesinde fayda vardır. Söz konusu seçim kararı alındığında herhangi bir güce danışılarak alınmış değildir. Yine, seçimin ertelenmesi de birilerinin (ABD, Rusya, Suriye) isteği üzerine ertelenmiş değildir. ‘Türkiye’nin baskısı sonucu seçim ertelendi’ safsatasına itibar edilerek yapılan değerlendirmeler gerçekçi değildir. Türkiye her kime baskı uygulamışsa seçimler konusunda yapılan telkinler neticesinde seçimin iptali söz konusu değildir. Seçimlerin ertelenmesi de iptali de özerk yönetimin tasarrufunda olan, halkın çıkarlarına uygun verecekleri karara bağlıdır. Türkiye’nin bundan zafer üretmesi, başarı hanesine eklemesi beyhude bir çabadır.

 Her halk gibi Kürt halkı da irade sahibidir. Birilerinin hüsnü kuruntularına göre, birilerinin keyfi sefasına göre hareket edecek durumda değildir. Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi, seçimleri erteleyip ertelemeyeceği, yapıp yapmayacağı, konjonktürel durum, bölgesel çaptaki siyasi denklem göz önünde bulundurulur, artılar-eksiler dikkate alınarak kendi özgür iradeleriyle karar verirler. Halkın yetkili organları, zemini ve zamanı uygun gördüklerinde, kendilerine uygun olan kararları alma haklarına sahiptirler.

 Türkiye, Suriye politikasında batmıştır. Siyasi, askeri, ekonomi başta olmak üzere işgal ettiği bölgelerdeki bütün yatırımlar esas itibarıyla ölü yatırımlardır. İşgalin acı reçetesi Bumerang gibi er ya da geç kendisine dönecektir. Sadece Suriye politikası da değil, Kürt karşıtlığı üzerinde inşa ettiği dış politikasının tümü çökmüştür. Askeri zor aygıtlarını kullanarak, siyasi-diplomasi baskı oluşturarak Kürt düşmanlığı üzerinden içerde iktidarı ayakta tutmak, dışarda ise bölgede çıkar devşirmek bir yere kadar rol oynadı ama bundan sonrası için altından kalkamayacağı bir noktaya sürüklenmedir. Türkiye’nin yaşadığı derin yoksulluğun nedeni de Kürt düşmanlığıdır. Kürtlere düşmanlığın mantıki hiçbir izahatı da yoktur. Sömürge devlet olma histeriği Türkiye’yi daha da dibe çekecektir.

 Son dönemde, Türk siyasetinde ‘normalleşme’ denilen kavramı her kes diline dolamış bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Adına ‘a-normal bir normalleşme’ desek daha uygun bir tarif olur. Kürtlerle barışık olmayan bir Türkiye’nin normalleşmesi mümkün değildir. Sürekli savaş atmosferi içinde yaşayan bir ülke nasıl normalleşecek ki? Gerçekten sınırın ötesindeki Belediye Seçimlerini bile hazmedemeyen ve savaş gerekçesi sayan bir ülke normalleşe bilir mi? Siyasetteki normalleşme, en temel sorun olan Kürt sorununu ıskalayarak olmayacağını siyasetin bütün erbapları bilir. Hal böyle iken halkın aklıyla alay edercesine normalleşmekten bahsediliyor. Faşist, milliyetçi-dinci kesimlerin bileşkesi olan siyasi iktidar Kürt’ten ‘düşman’ türetmek için elinden ne geliyorsa yapıyorlar.

 Türk devletinin bütün bu kızıl kıyamet soykırım-imha saldırılarına rağmen Kürtler metanetlerini koruyorlar. Halkların birliğine paradigmasal düzeyde savunmaya devam ediyorlar. Kendi kaderlerini tayin hakkı olan ulusal haklarını, demokratik ulus formatında geliştirmeye, bölgede ki halklar ile iç içe, birlikte yaşama arzusunu en yüksek sesle dillendirmeye devam ediyorlar. Türk devletini endişelendiren asıl mesele belediye seçimlerinden çok daha fazla bir seçim anlamına gelen, paradigma olarak temsil edilen, sahip çıkılan Demokratik Ulus seçeneğidir.

 ANHA