PKK’nin feshedilmesi ve gerçeklerin çarpıtılması-Xeyrî BARAN

Önder Abdullah Öcalan’ın tarihi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”ndan sonra Kürdistan İşçi Partisi (PKK), 5-7 Mayıs tarihleri arasında 12’nci veya son olağanüstü kongresini gerçekleştirdi. 12 Mayıs’ta kongre kararları kamuoyuna duyuruldu. Kongrede PKK’nin feshedilmesi ve silahlı mücadeleye son verilmesine kararı alındı. Böylece PKK adına 47 yıldır yürütülen faaliyetler sona erdirilmiş oldu.
Kongra kararları tartışmasız Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu için yeni bir aşamanın ve yeni bir mücadelenin başlangıcı anlamına geliyor. PKK’nin kuruluşu nasıl bölgenin her düzeyinde büyük etki yarattıysa, feshedilmesi de bölgedeki siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal gelişmeleri büyük ölçüde etkileyecektir. Bu bağlamda Önder Apo ve PKK tarihi adımlar atmış, tarihi sorumluluklarını yerine getirmiş.
Önemli olan; süreç bugünden itibaren nasıl ilerleyecek? Özellikle Kürt halkı açısından en önemli konu, Türk devletinin buna nasıl karşılık vereceği, ne gibi adımlar atacağıdır. Çünkü herkes, “Önder Apo ve PKK üzerine düşeni yaptı, şimdi sıra devlettedir” diyor. Eğer Türk devleti ve AKP iktidarı gerçekten Türkiye'de barışı, demokratikleşmeyi, Kürt sorununun çözümünü istiyorsa, o zaman sorumluluklarını yerine getirmeli. Bu nedenle siyasi, hukuki ve yargısal alanda gerekli adımların atılması gerekmekte.
Ancak insan Türk devletinin yetkililerinin konuşmalarına, tutumlarına ve açıklamalarına baktığında bu sürecin ruhuna ve ciddiyetiyle bağdaşmadığı görülüyor. Türk devletini çöküş durumuna getiren yüzyıllık sorunu küçük görüyorlür. 41 yıllık savaşın ekonomik, siyasal ve sosyal etkilerinden ve zararlarından bizzat kendileri bahsediyor. Servet peşinde koşan bir grup savaş tüccarı dışında Türkiye bu savaştan hiçbir şey kazanmamış, tam tersine kaybetmiş ve yabancı güçlerin kontrolü altına girmiştir.
Ancak hem siyasi hem de medya kanadının gerçeği boşa çıkarma, çarpıtmaya çalıştığı açık. “Başını bırakmışlar kuyruğunu tutmuşlar” sözü bu durumu açıklar nitelikte. Elbette ki 41 yıllık savaş, 52 yıllık mücadele boşa gitmedi. Bunun çok köklü ve yüz yıldır devam eden nedenleri vardı. Ondan önce de Kasr-ı Şirin Anlaşması'na kadar gidilebilir.
Kürdistan üzerine bugüne kadar çok sayıda anlaşma imzalandı. Bütün bu anlaşmalar Kürt halkının varlığına, kimliğine ve çıkarlarına karşıydı. Uluslararası güçler, kendi siyasal ve ekonomik çıkarları doğrultusunda bu anlaşmalarla Kürt halkı ve bölge için derin sorunların temelini atmıştı. Bu anlaşmaların içinde Kürdistan tarihinde özel bir yeri olan en önemlileri Kasr-ı Şirin Antlaşması ve Lozan Antlaşması'dır. Kasrî Şirin Anlaşması Kürdistan'ın ikiye, Lozan Anlaşması ise Kürdistan'ın dörde bölünmesini öngörüyor.
Bu tarihsel süreçte pek çok kişinin, özellikle de AKP medyasının tarihi çarpıtmaya çalıştığını görüyoruz. Son PKK kongresinin sonuç bildirgesinde, “PKK, kökeni Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'na dayanan Kürt inkar ve imha politikasına karşı bir özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıkmıştır" denilmektedir.