Nedim Seven: Barzani ihanetine karşı herkes tavır almalıdır
Barzanilerin tarihinin ihanetlerle dolu olduğunu belirten PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, “7’den 70’e herkes Barzani ailesinin temelinde Kurdistan’a ihanet olduğunu biliyor” diyerek herkesi ihanete karşı tavır almaya çağırdı.
PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik devam eden tecrit, Sudani-KDP ve Türk devleti arasında yapılan işbirliği ile Medya Savunma Alanlarında süren gerilla direnişini ANF’ye değerlendirdi.
İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasının başta PKK olmak üzere tüm toplumun görevi olduğunu hatırlatan Seven, 10 Ekim 2023 yılında Kürt halkının dostları tarafından başlatılan hamlenin daha da büyütülmesi gerektiğini ifade etti.
Kurdistan’ın kazanımlarını düşmana peşkeş çeken işbirlikçi Barzani ailesinin umurunda olan tek şeyin hanedanlıkları, paralarının artmaları ve her yerde maddi zenginliklerine zenginlik katmaları olduğunu vurgulayan Seven, Barzani ailesinin her devrim sürecinde Kürt düşmanlarına destek verdiğinin altını çizdi. Zap, Metina, Garê başta olmak üzere son 3 yıldır birçok alanda aralıksız bir savaş yürütüldüğünü belirten Seven, Türk devletinin gerilla karşısında yenilgiye mahkum olduğunu söyledi.
PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven’in değerlendirmeleri şöyle:
“Öncelikle Rêber Apo’nun 52 yıldır aralıksız bir şekilde sürdürdüğü mücadelesini selamlıyor, sevgilerimi yolluyorum. Soykırımcı, katliamcı zihniyet uluslararası bir komplocu sonucu Önderliği zindana attı. 26 yıldır rehin alınan Önderlik insanlık dışı her türlü baskıya maruz kalıyor. Rêber Apo bugün AKP-MHP faşist rejiminin baskı ve işkencelerine karşı mücadelesini ve direnişini aralıksız bir şekilde sürdürüyor. İmralı’da son süreçte yaşanan tecride ilişkin şunu söyleyebilirim ki; insanlık ve toplum tarihinde böyle bir örneğe rastlanılmamıştır. Bazen Nelson Mandela örneği veriliyor, bazen geçmişteki ulusal kurtuluş mücadelelerin öncüleri örnek veriliyor fakat böyle bir sistem daha önce görülmemiştir.
ULUSLARARASI KOMPLO FARKLI YÖNTEMLERLE DEVAM EDİYOR
Düşmanın, kapitalist güçlerin amacı da Önderliği fiziki olarak imha etmekti. Ama Önderliğin direnişi, Kurdistan halkının ve Kürt dostlarının sahiplenişi ve Kurdistan’ın öncü fedaileri olan gerillalar komployu boşa çıkardı. Fakat komplo farklı şekillerde devam ediyor. Özellikle de 5 Nisan 2015 tarihinden sonra AKP-MHP faşist rejiminin tecridi derinleştirmesiyle 42 aydır hiçbir şekilde Öndelikten herhangi bir haber alınmıyor.
2015 yılından bu yana Önderliğin direnişi farklı yöntemlerle devam ediyor. Fakat komploda yer alan soykırımcı zihniyetin Önderliğimize yönelik kirli siyaseti de sürüyor. 26 yıldır Rêber Apo öncülüğünde insanlığın geleceği için, özgürlük için, demokrasi ve sosyalizm için yeni bir sistemin geliştirilmesi bu direnişin temelini oluşturdu. Bundan dolayı bugün tüm insanlık Önderliğe sahip çıkıyor. Ortadoğu, Kurdistan, Türkiye, dünya halkları, özgürlükçü güçler, sosyalist, demokrat dostlarımız Önderliğe sahip çıkıyor. Kapitalist sisteme karşı geliştirilen demokratik ulus paradigması Rêber Apo’nun büyüklüğünü gösteriyor. Önderliğin fiziki imhasını hedef alan komplocuların amacı boşa çıktı. Bu da Rêber Apo’nun direnişi sayesindedir. Bir kez daha bu direnişi selamlıyor, sevgilerimi yolluyorum. 10 Ekim 2023 yılında Rêber Apo’nun, PKK’nin, Kurdistan halkının dostları tarafından “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” hamlesi başlatıldı. Hamle yaklaşık 1 yılı geride bıraktı. Elbette Rêber Apo’ya özgürlük mücadelesi sadece bir hamle ile olmaz ama hamle Rêber Apo’nun fikirlerine ve felsefesine sahip çıkmak, Kurdistan, Türkiye, Ortadoğu halkları ve insanlık için tarihi bir çözüm olması için önemlidir. Tabi ki hamlenin asıl amacı Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğüdür.
Her şeyi bir yana bırakalım, Rêber Apo’nun fiziki sağlığı ve güvenliği hepimizin sağlığımızdır. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü demokratik, sosyalist toplumun da özgürlüğü demektir. Bunu böyle görmek gerekir. Geçen yıl Kurdistan’ın en büyük şehitlerinden, fedailerinden ikisi heval Erdal ve Rojhat’tı. Heval şehit Erdal ve Rojhat, bilindiği gibi 1 Ekim 2023 yılında soykırımcı-katliamcı AKP-MHP iktidarının başkentinde fedai bir eylem gerçekleştirdiler. Bu PKK’nin tüm kadrolarına, militanlarına, sempatizanlarına, destekçilerine bir emirdi. Önderliksiz yaşamın olmadığını emrettiler. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için kendilerini feda ettiler. Şehit Erdal ve Rojhat yoldaşlarımızı minnetle anıyorum, anıları önünde saygı ile eğiliyorum.
ÖNDERLİĞİN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SAĞLANMASI TOPLUMUN GÖREVİDİR
Bu tarihi hamleye destek verenleri, Nobel ödüllü 69 aydını, öncü, toplumun vicdanı olanlar bu insanları da selamlıyoruz. 'Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm' hamlesi Kürt halkının dostları tarafından 10 Ekim 2023 yılında dünyanın 74 farklı merkezinde başlatıldı. Daha sonra Kurdistan’ın 4 parçasında ve dünyanın birçok yerinde farklı eylemler düzenlendi. Konferans, kongre, basın açıklamaları, yetkili kurumlara mektup yazılması, yürüyüşler gibi büyük, küçük birçok eylem yapıldı. Milyonlarca insan Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü talep etti. Hamlenin bugün geldiği aşama çok önemli. BM gibi bir kurum milyonlarca insanın talebine kulak vermelidir. Evet sistemin kurumları ulus devletçidir ama insanlığın vicdanını temsil eden Nobel ödüllü 69 şahsiyete kulak verilmesi çok önemlidir. Kürt halkının dostları tarafından başlatılan hamlenin sonuç almıştır ama sonlanmamıştır. Çünkü 42 aydır hala Rêber Apo’dan haber alınmış değil.
Avukatlar, aile ziyarete gidemiyor deniliyor ama mesele sadece ziyaret değil. İmralı’da insanlık, düşünce, halkların geleceği öldürülüyor, var olan savaş, kaos ve krizin önünü alacak olan kişi hedef alınıyor. Buna karşı durmak sadece PKK-PAJK militanlarının görevi değil, elbette her türlü fedakarlıkla öncülüğünü PKK yapacaktır ama Rêber Apo sadece PKK ile sınırlı değildir. Dikkat ederseniz küresel bir gerçekliğe ulaşmış durumda. Yazarlar, aydınlar, öğretmenler, öğrenciler, tarihçileri, din alimleri, toplumun öncüleri yaptıkları açıklamalarla kapitalist modernitenin Ortadoğu ve dünyada yarattığı krizin çözümünü Rêber Apo’da görüyorlar. Bu yüzden Rêber Apo’ya sahip çıkıyorlar. Bundan dolayı Önderliğin fiziki özgürlüğünün sağlanması elbette başta PKK olmak üzere tüm toplumun görevidir. 10 Ekim 2023 yılında başlatılan hamleyi daha da büyüteceğiz. Birçok ülkede Rêber Apo’nun kitapları okunuyor, kimi Alman, kimi Fransız, kimi İngiliz, kimi Filipinli’dir. Hepsi çözümü Rêber Apo’da görüyorlar.
Bıçak kemiğe dayandı derler ya artık bu saatten sonra durmak yok, eğer vicdan, zihin, bilinç ve eylem açısından bir patlama yaşanmazsa, yani işgalci devletlerin Rêber Apo’nun rehin aldıkları İmralı sistemi kırılmazsa bu tüm insanlık için büyük bir ayıptır. Düşmanın saldırılarına karşı Zap, Metina, Xakûrkê başta olmak üzere Kurdistan’ın her alanında gece gündüz amansız bir direniş sergileyen gerillalar da bu hamleye öncülük etti. Yine Bakûr ve Türkiye’deki zindanlarda bulunan yoldaşlarımızın çok büyük bir direnişi var. Dünyanın birçok yerinde özgürlük tutsakları var ama bugün AKP-MHP faşist iktidarında on binlerce kişi Türkiye ve Bakûr zindanlarında tutuluyor. Rêber Apo’ya yönelik tecrit zindandaki yoldaşlarımıza da uygulanıyor. Tutsak yoldaşlarımız da 27 Kasım 2023 yılında, hamleyi başlatan Kurdistan halkının dostlarının çağrılarına cevap vererek bedenlerini ortaya koydu ve açlık grevine girdi.
Barış anneleri, şehit anneleri ve tutsak annelerinin Rêber Apo’ya sahip çıkmak başlattıkları eylem de hamlenin güçlenmesini sağladı. Barış anneleri, şehit anneleri ve tutsak annelerini kutluyor ve canı gönülden selamlarımı iletiyorum. Elbette toplumsal, ideolojik, siyasi, tüm alanlarda Rêber Apo için yürütülen mücadele esas çalışmaların merkezidir ama bedenini, beynini, yüreğini bu uğurda verenler de var. Önderliğe sahip çıkmak için Kurdistan’ın 4 parçasında halkımız bu hamlede önemli bir rol oynuyor. Kobanê’den Şehba’ya, Şehba’dan Tebqa’ya, Tebqa’dan Rakka’ya kadar uzanan bir mücadele var. Bir taraf Kurdistan, diğer taraf Arabistan Kürt, Arap, Asuri, Keldani, Ermeni, Çerkes, halklar Rêber Apo için yürüyüş, miting, nöbet gibi birçok eylem yaptı. Demek ki toplumsal özgürlüklerini, güvenliklerini, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünde görüyorlar. Başûr, Bakûr ve yurtdışındaki halklar da bunun için Rêber Apo’ya sahip çıkıyor. Elbette başta Kurdistan gerillası öncülüğünde verilen bu büyük mücadelenin Rêber Apo’nun ve yanındaki esir yoldaşlarının fiziki özgürlüğünü kaçınılmaz kılacağına inanıyoruz.
TARİHLERİ İHANETLERLE DOLU
Uluslararası komplo 9 Ekim 1998 yılında Önderliğin Suriye’den çıkışıyla başladı. 15 Şubat 1999 yılında ise Rêber Apo, insanlık dışı yöntemlerle emperyalist güçler ve işbirlikçi hainler tarafından Kenya’dan alınarak Türk devletine teslim edildi. 26 yıldır da Önderlik İmralı’da ağır bir tecrit altındadır. İşbirlikçi Barzani ailesi Rêber Apo’nun esir alınmasındaki süreçte ilk ihanet edenlerdendir. Yönetimimiz bazen açıklamalarında belirtiyor, yine bazı kişiler de yazıyor ama maalesef toplumda bunu duymak, görmek istemeyenler kulaklarını tıkıyor, gözlerini kapatıyor. Fakat bu vicdansızlık ve ahlaksızlıktır. Barzani ailesinin tarihi günümüze kadar ihanetlerle doludur. 7’den 70’e herkes Barzani ailesinin temelinde Kurdistan’a ihanet olduğunu biliyor. Ama maalesef buna karşı ciddi bir duruş sergilenmiyor. Zayıf bir duruş sergileniyor.
Bugün Zap, Metina’da, Garê’de, Xabûr gibi birçok alanda son 3 yıldır aralıksız bir savaş veriliyor. Kimse bu savaşı görmüyor mu, Behdinan halkı, aşiretleri, aileleri bu savaşı görmüyor mu? Ya da düşman o kadar uçak, nükleer, termobarik, kimyasal silah kullanıyor, Başûr’un, Behdinan’ın o kadar ormanını yakıyor, tüm Kurdistan’ı yakıyor, her gün şehit veriyoruz, her gün onlarca, bazen yüzlerce düşman cenazesi oluyor kimse bunları duymuyor mu? Kürt olmak, Kurdistanlı olmak bu mudur? Bu tamamen KDP ve Barzani ailesinin siyasetinin sonucudur. Barzani ailesi Kurdistan’ın tüm kazanımlarını düşmanın ayaklarına seren bir siyaset yürütüyor. Tarihteki rolleri belli. Bu rollerini oynuyorlar. PKK ve Rêber Apo’ya karşı duruyorlar ki Rêber Apo ulusal birliğin kurulması için büyük fedakarlıklar yaptı. Ulusal birliğin kurulması için İmralı’da bile çağrı yaptı ama maalesef Barzani ailesinin umurunda değil ulusal birlik.
Onların umurunda olan tek şey; hanedanlıkları, palazlanmları yani paralarını artmaları, her yerde maddi zenginliklerine zenginlik katmak. Başka hiçbir şey umurlarında değil, her şeyi Barzani ailesine kurban ediyorlar. 1972 yılında Sait Kırmızıtoprak’tan Rêber Apo’ya kadar Bakûr’daki her devrim sürecinde Türk devletine destek veriyorlar. Komploda yer aldılar, Washington Antlaşması’nda, Dublin Antlaşması’nda yer aldılar bunların hepsi belgeli, tarihte yer alıyor. 1998 yılında Rêber Apo İtalya’ya gittiğinde, İtalya başbakanına, İtalya Adalet Bakanına 6 dosya gönderildi. Mesud Barzani’nin de imzasının olduğu dosyada Rêber Apo ve PKK’yi ihbar ediyorlar, böyle vicdansız bir şekilde davranıyorlar. Bu ihanet değil midir? Bunun Kürtlükle ne ilgisi var.
2017 yılı çok yakın bir tarihte referandum yaptılar. O referandumda Kurdistan’ın bağımsızlığı için mücadele ediyoruz dediler. Kurdistan’ın bağımsızlığı nerede Barzani ailesi? Tayyip Erdoğan ve tayfası iki tehdit etti diye ayaklarına gidip teslim oldular. Kerkük’ü Irak’a teslim ettiler uzun bir zamandır da Kerkük, Musul, Halep’i Misakı Milli sınırları çerçevesinde Türk devletine teslim etmek istiyorlar. Bu büyük bir ihanettir. Kurdistan halkı, Kurdistan yurtseverleri, yurtseverlik tanımını yeniden gözden geçirmelidir. Barzani ailesinde Kürtlük adına, yurtseverlik adına bir şey yok. Kürt ulusal kıyafetlerini giyiyorlar, Sorani, Kurmanci konuşuyorlar ama ne Soranlar, ne Kürtler, ne Kurdistanlılar. Sermaye, para, Barzani hanedanlığı için bütün Kurdistan’ı satıyorlar.
KURDİSTAN AŞİRETLERİ ROLLERİNİ OYNAMALILAR
AKP projesi uluslararası komplonun devamı içindir. 2015 yılından bu yana Kurdistan’ın her alanında aralıksız devam eden savaş da bunun ispatıdır. Türk devleti nasıl ki 1974 yılında Kıbrıs’ı işgal etti ve bugün Kıbrıs tüm dünyada sorun haline geldi, şimdi de Efrîn’i, Girê Spî’yi, Başûr’u, Musul sınırı Başika’yı da işgal etti ve oradan çıkmayacaklar. Amaçları Kerkük, Musul, Halep’e ulaşmak ve Misakı Milli sınırlarını oluşturmak. Irak’ın da, komşu ülkelerin de, Kurdistan halkının da bunu bilmesi lazım. Peki Kurdistan halkının tutumu nasıl olmalı? Bu işgal saldırılarında savaş kanununa, savaş hukukuna, uluslararası hukuka aykırı tüm yöntemler kullanılıyor. Bazen katledilen insanlar için bu sivildir, bu değildir diyorlar.
Ortadoğu ve Kurdistan’da sivil olan ve olmayan mı var? Yani herkes katlediliyor o zaman Kurdistan gerillasının katledilmesi meşru mudur? Bu çok yanlış bir tanımlama. Topluma öncülük edenler her gün katliamla karşı karşıya kalıyor, Behdinan Soran bölgesindeki yurtsever insanlar katledildi. En son özgür basın öncülerinden Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn katledildi, Başûr’da onlarca yurttaş şehit edildi, Qamişlo’da, Dêrik’te, Şengal’de her gün şehit veriliyor. Yani Kurdistan’ın tüm coğrafyasında verilen şehitler Türk devletinin saldırıları ve Barzani ailesinin işbirliği ile oluyor. Bu şehitlerin tamamının kanı Barzani ailesinin ellerindedir. Bunun bilinmesi lazım. Kurdistan yurtseverleri tüm devrimlerde her zaman tarihi rollerini oynamışlardır. Fakat Behdinan-Soran gibi bir bölgede de çok yurtsever aşiretler var. Neden rollerini oynamıyorlar? Bu aşiretler tarih boyunca kendilerini korumuşlardır, ulus devlet karşısında toplumu savunmuşlardır. Peki şimdi neden rollerini oynayamıyorlar, sebebi nedir? Yurtseverliklerinden bir şey kaybetmediler fakat artık Barzani ailesinin onlara hizmet etmediğini görmeliler.
Barzani ailesi Kurdistan halkına karşı savaşıyor. Teknolojinin, sosyal medyanın olduğu bir dönemde bu durumun gizlenmesi mümkün değil herkes bunu görüyor ama bir duruş sergilenmiyor. Eğer ben yurtseversem, eğer ben Kurdistan topraklarını seviyorsam, Kurdistan tarihini seviyorsam, Kurdistan kültürünü, Kürtçeyi seviyorsam hainleri, işbirlikçileri boğardım. Duruş budur. Eğer böyle bir duruş sergilenmezse Barzani ailesine ne söylersen bir kulağından giriyor, diğerinden çıkıyor. Aydınlar konuşuyor tepki veriyor ama kaç Kurdistan partisi böyle bir duruş sergiledi? Kurdistan’da birçok parti, kurum, kuruluş var, toplumun vicdanını temsil edenler var. Onların sergilediği duruş yurtseverlik duruşudur. Örneğin basında da çıktı birkaç melenin hutbelerinde, açıklamalarında yurtseverlik var, toplumun vicdanı var. Herkes böyle bir duruş sergilemelidir.
Uluslararası komploda AKP-MHP ya da Türk devletinin rolü nasıl ki nöbetçiliktir, yurtseverlik karşısında Barzani ailesinin rolü de odur. Kurdistan halkı da bu durumun bilincindedir ama buna karşı duruş sergilemek gerekir. Bir kez daha çağrıda bulunuyorum; ihanete karşı herkes tavır almalıdır. Kimse silah alıp saldırın demiyor ama toprakların, ülken işgal ediliyor bunu nasıl kabul ediyorsunuz? Kerkük’ün işgalcilere teslim edilmesini nasıl kabul ediyorsunuz? Kurdistanlı olmak bu değildir. Kurdistan karşıtlığı ne varsa Barzani ailesi onu yapıyor. 52 yıldır PKK’yi bitireceğini söyleyen Türk devleti ekonomik, siyasi, toplumsal açıdan büyük bir krizde, yok olmak üzere, PKK ise binlerce gerillasıyla, kadrosuyla, militanıyla gün geçtikçe daha da güçleniyor. Kurdistan devrimi devam ediyor ama Barzani ailesi git gide küçülüyor ve bitecektir. Kurdistan halkı umutlu olsun.
SUDANİ HÜKÜMETİ ÇOK BÜYÜK YANLIŞLAR YAPIYOR
Tarihte hem medeniyet, hem de toplumsal açıdan Irak-Bağdat’ın tarihi bir rolü var. Fakat 2003 yılında Amerika’nın işgalini ardından istikrarı daha da bozuldu. Zaten geçmişte de yoktu, Saddam rejiminde diktatörlük vardı ama Amerika’nın işgal yöntemleriyle yeni bir soykırım başlattı. Irak istikrarsızlaştı, 2003-2005 yılları arasında yeni Irak anayasası oluşturuldu. Geçici bir hükümet kuruldu daha sonra ise federal Irak ve Kurdistan oldu. Ne kadar federal olup olmadığı tabi ki tartışma konusudur çünkü hala Sünnilerin, Şiilerin, Kürtlerin sorunları devam ediyor, ülkede birçok sorun var. Irak’ta hala demokratik bir sistem kurulmuş değil bu başka bir konu fakat bozuk bir demokrasi de olsa bir sistemleri var. Bu sistemde yapılan seçimlerde yönetimleri seçiliyor. Seçimler çoğu zaman erteleniyor, özellikle Başûr’da Barzani ailesinin menfaatleri için seçimler yıllardır erteleniyor.
Irak’ta da böyle bir durum var. Fakat Sudani hükümeti özellikle son yıllarda yanlış çabalar içerisine girdi. Yönetimimiz bu konuya ilişkin açıklama yaptı ve bu yanlışa düşmemeleri konusunda uyarılarda bulundu. Nedir bu yanlışlar? Türk devletinin amacı Musul, Kerkük ve Halep’i işgal etmektir. 2016 yılından bu yana askeri olarak işgal etmeye de başladılar. Sudani hükümeti de ekonomik, ticari, su, enerji çıkarları için Kurdistan halkına yönelik savaş üzerinden pazarlık yapıyor. Her iki tarafın da Kurdistan üzerinden çıkarları var. Türkiye, İran, Irak, 10 yıldır istikrarın olmadığı Suriye ve Barzani ailesi anlaştı. Kürtlerin birlik olmasını, statü sahibi olmasını Kurdistan’ın tek parça olmasını istemiyorlar. Türk devletinin amacı Kurdistan’ın tamamını işgal etmek ve Misakı Milli hedeflerine ulaşmak. PKK’yi bahane ediyorlar.
Bu yüzden Sudani hükümeti çok büyük hatalar yaptı. Mesela Saddam döneminde de Türkiye ve Irak arasında 5 km sınır anlaşmaları vardı ama bunlar Saddam’dan da kötüler. Türk devleti 140-170 km içeri girerek insanları katlediyor. Bu Irak hükümetinin yaptığı anlaşmaların sonucudur. Geçtiğimiz günlerde Kerkük’te Türk devletinin keşif uçağı düşürüldü. Irak hava savunma komutanlığı kendilerinin düşürdüğünü açıkladılar. Fakat Türk devletinin amaçları var. Kerkük’teki Türkmenleri işgal için hazırlıyorlar. Bu yüzden Sudani siyaseti çok kötü bir siyasettir. 15 Ağustos’ta bir anlaşma yapıldı. Güvenlik anlaşmasını yaptıklarında hareketimizi yasakladılar ve ‘terörist’ ilan ettiler. Anlaşmada her iki ülke de Kurdistan halkının mücadelesine engel olma konusunda ortaklaşıyorlar. Irak anayasasına uygun bir şekilde kurulan PADÊ, Tevgera Azadi ve Demokratik Mücadele Cephesi Partisi’ni yasakladılar. Bu 3 parti Irak anayasasına aykırı bir faaliyette bulundular mı? Hayır. Haklarında herhangi bir soruşturma açılmış mı? Hayır. Mahkemeler tarafından çalışanları hakkında herhangi bir dava açılmış mı? Hayır. Hiç birinde silah bulunmuş mu? Hayır.
Peki Irak mahkemesi bu partileri nasıl yasaklıyor? Fuad Hüseyin zaten siyasi bir adım attım diye açıklamada bulundu. Yani bu kararlar siyasi, hukuki değil. Bu kararla demokratik değil. Bazıları Türk devletini ikna etmek için bu kararı aldılar diyor ama Türk devletini değil KDP’yi razı etmek için bu 3 parti yasaklandı. KDP menfaatleri için Kurdistan halkına karşı duruyor, işgalcilerin yerini sağlamlaştırmak için bu adımları atıyor. Diğer yandan yapılan anlaşma gelecekte nasıl olacağı önemlidir. Mesela PKK’yi bahane ediyorlar ama Irak’a gelen Fırat-Dicle suyunu kesmek için anlaşmayı tehdit olarak kullanıyor. Bu insanlık dışı, ahlak dışı bir şeydir. Kalkınma projesi diyorlar fakat 1. Dünya savaşında da bu proje vardı, neden uygulanmadı? Almanlar başlatmıştı. Proje dedikleri her şey Tük devletinin çıkarları içindir.
15 TEMMUZ ANTLAŞMASI KÖTÜ SONUÇLAR DOĞURACAK
Irak halkının Türk devletinden elektrik almaya ihtiyacı yok. Bu projeyi imzalamaya ihtiyacı yoktu. Komşuların hepsi Arap devletleridir. Komşularının hepsinden doğalgaz ve elektrik alabilir. Niye Türk devletine tenezzül ediyor? Çünkü Sudani hükümeti ve KDP komplo kurdu. Bu komplo ne Irak halkına, ne de Kurdistan halkına hizmet eder. 15 Temmuz Antlaşması kötü neticeler doğuracak. Biz inanıyoruz ki Irak hükümeti bunları göz önünde bulundurur. Bazı kesimler buna tepki gösteriyor, Arap aşiretleri, farklı siyasi yapıların daha da fazla tepki geliştireceğine de inanıyorum. Demokrat, yurtsever, adil ve insanca siyaset yapan dürüst kişiler, insanlık ve adalete hizmet eden, kurtuluşu özgürlükte bulan kişilerin bir görevi var. Arap aşiretlerle görüşmeleri ve onları bilgilendirmeleri lazım. Düşüncelerini paylaşmalı ve durumun ciddiyetini daha iyi kavratmaları lazım. Basra, Tikrit, Kerkük, Musul her yerde buna ihtiyaç var. Çünkü tehlike var. Bir kaç aydın ile bu antlaşma değişmez.
Bu antlaşmalar da dönemseldir. Yasaklanan partilerin de hukuk mücadelesi sürecektir. 3 parti de hukuk mücadelesini sürdürecek. Bunu halka basın yoluyla iyi anlatmaları lazım. Bu mücadeleyi de kazanacaklar. Sudani hükümeti bu yanlışlardan vazgeçmelidir. Türk devleti ve AKP'nin işgal emellerine ve Misakı Mili amaçlarına hizmet etmemelidir. Antlaşma ile Özgürlük Hareketini ekonomik-mali ve askeri olarak çembere almak istiyorlar. Özgürlük Hareketinin karakteri, ekonomik-mali ve askeri olarak daraltılabilecek bir karakter değildir. Çünkü biz ulus devlet sistemi, devletlerin kanun ve yasa modelleri ile örgütlenmiyoruz. Biz su gibiyiz, her yerde akarız. Başûr, Bakûr, Rojhilat, Rojava ve ülke dışında. Bütün bu saldırılar sonuçsuz kalacak. Sudani hükümeti de bu yanlışlarından dönmelidir. Irak halkının menfaati, demokratik siyasette, diplomatik bir işleyiştedir, savaşta değildir. Sert tutum almaları yanlıştır.
Yönetimimiz açıklama yapmıştı, 2002 yılında Medya Savunma Alanları güvenli alanlarımız olarak ilan edildi. Kimin eli buraya uzarsa o el kesilecektir, bu kaçınılmazdır. Tabi ki sonuna kadar görüşmelerle, ittifaklarla çözüm yolları denenir, en doğru yolda budur. Bütün alanlarda bize karşı oluşan ittifaklar yıkılacaktır. Kamuoyu şunu da bilsin; Türk devleti PKK'yi yenemez. Tek başına PKK'yi yenemez, bunun için Avrupa Birliği’ne, Amerika'ya gitti. Tek başına yapamadığı için Irak'ın ayağına gitti, İran'ın ayağına gitti. Şimdi ise aşiretlere, diğer örgütlere gidiyor. Artık bu ispatlanmış Türk devleti yenilgiyi yaşamıştır. AKP-MHP rejimin de ömrü kısadır. Biraz daha örgütlü, toplumsal ve askeri bir mücadele, diplomatik ittifaklar da aktif kullanılırsa bu hükümet düşer. Sudani hükümeti de yanlışlarından döner.
DEVRİMİN GARANTİSİ ÖZGÜRLÜK GERİLLALARIDIR
Başta da söyledim, 2023 yılında Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü hamlesine öncülük eden şehit Erdal, şehit Rojhat ve büyük şehidimiz, HPG Komutanı Orhan Cihat Çewlik, YJA Star Komutanı heval Berwar Dersim, Tekin Goyî şahsında Kurdistan devrimine canlarını feda eden tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı ile anıyoruz. Onların rolü olmasa Kurdistan'ın kazanımları ve Kurdistan elden gider. Medya Savun Alanlarında özelikle son dönemlerinde Xakûrkê, Zap ve Metina'da Kurdistan kahramanları büyük bir savaş veriyorlar. Her türlü tekniğe ve teknolojiye karşı modern taktiklerle Kurdistan coğrafyasında büyük bir direnişle Kurdistan değerlerini savunuyorlar. Kurdistan gerillaları olmasa Kürt düşmanları halkımızı soykırımdan geçirir. Herkesin bunu bilmesi lazım. Hepimiz Önder Apo'yu sahipleniyoruz ve Önder Apo'yu yaşıyoruz, bu tartışmasızdır. Ancak devriminin garantisi Kurdistan gerillasıdır.
Devrimci halk savaşı, Kurdistan gerillası öncülüğünde Kurdistan coğrafyasının genelinde kendini örgütlemese bizim için gelecek elbette tehlikededir. Kimsenin gerillayı yenmeye gücü yetmez ancak şunu bilmek lazım: Gece gündüz bir tünelde 3 yıl, her türlü teknolojiye karşı 15-20 arkadaş savaşıyorsa, ki NATO'nun ikinci büyük ordusuna karşı, bütün kirli savaşın yöntemlerini yürüten bir orduya karşı savaşıyorsa, düşmanı tünele yaklaştırmıyorsa, bu kolay bir şey mi? Bu nasıl bir iradedir? Bazen tarihten konuşuyorlar, diyorlar Vietnam, Angola, Mozambik savaşlarından bahsediyorlar, elbette oralarda da savaş verilmiş ancak biz 21. yüzyıldan bahsediyoruz. Yeni teknolojilerle en üst sistemlere ulaşmışlar, yapay zeka kullanılıyor, yapay zeka ile savaş planlanıyor, bunlar biliniyor. Bu aşamada Kurdistan dağlarında, ovalarında gerilla en kısıtlı imkanlarla, bu teknolojilere, bu korkak askerlere karşı savaşıyor. Ben yurtseverim ve dostunuzum diyen bir insanın vicdanı sızlamaz mı?
Eğer Kurdistan gerillası darbe yese, çünkü yenmeleri mümkün değil bu ayrı, hani bir darbe yese ya da dönemsel bir kırılma yaşansa demokratik siyaset, toplumsal alan bir bardak su bile içemez. Toplum ekmeksiz ve susuz kalır. Çünkü dünyanın tümü savaşın içindedir. Önder Apo 3. dünya savaşını ve bunun sınırlarını da söylemişti. Bazı kişiler 3. Dünya savaşı yaşanacak mı diye soruyorlar, biz zaten 3. Dünya savaşının içindeyiz. Bunun yol ve yöntemleri 1 ve 2. Dünya savaşı gibi değil. İsrail-Filistin savaşı ya da Hamas provokasyonu, İsrail'in Filistin halkına saldırısı yine Filistin halkının İsrail'e karşı direnişi 3. Dünya savaşı olarak görülüyor peki Ortadoğu coğrafyasında özelikle Kurdistan coğrafyasında gece gündüz savaş yaşanıyor. Bunu savaş olarak görmüyorlar mı? Arkadaşlarımız basına da dediler hangi güç gelip Zap'ta böyle direnebilir. Çiyayê Reş, Tepe Hakkari, Tepe Cudi, Metina, Garê, Çiyayê bê Xêrda, Çiya Şekif’de, gelip dirensinler bakalım kaç gün direnebilirler.
2023 yılındaki savaş pratiği ispatlandı, film bile yapıldı. Kışın 4-5 metre kar içinde 10 kat daha büyük bir direniş oldu. Bunu savaş olarak görmüyorlar mı? İnsanlar için eğer teknik, yöntem ya da teorik, savaş doktrini araştırmak istiyorlarsa o zaman gelip gerilla komutanlığı, Kurdistan gerillası öncülüğünde Medya Savunma Alanlarında eğitim görmeleri lazım. Doğrusu budur. Yurtsever halkımız, Kurdistan’ın öncü gençleri ve kadınları da bu doğrultuda hareket etmelidirler. Büyük bir direniş devam ediyor. Savaş daha kızışabilir. Bütün alanlarda büyük bir örgütlenme ve mücadele yürütülmelidir bu da devrimciliğin görevidir.
KURDİSTAN’DA AKP-MHP KÜLTÜREL SOYKIRIM YAPIYOR
Uluslararası komplonun yıl dönümüne yaklaşıyoruz. Önder Apo ve Kürt halkına yönelik gerçekleşen bu komployu bir kez daha kınıyorum. Komploda yer alanlar devlet olsun, kurum olsun tarihin utanç sayfalarında yer alacaklardır. Şehit Halit Oral şahsında, 'Güneşimizi karartamazsınız' diyerek Önderliğin etrafında kenetlenerek canlarını feda eden tüm fedai ve yurtsever Kurdistanlıları da saygıyla anıyorum. Komplo farklı yöntemlerle devam ediyor. Önderlik tecrit edilmiş, uzun süredir ölüm koridorunda rehine olarak tutuluyor. Hedefleri ve amaçları şehadetine kadar bu şekilde tecritte tutmalarıdır. Düşmanın amaçlarını görüp ona göre mücadele etmek gerekir. Hem siyasi, hem toplumsal, hem savaş alanında mücadele eden Rêber Apo'nun militanlarını da boğmak istiyorlar. Ya da kontrol edilebilir noktaya getirmek istiyorlar. Hatta yeniden daraltıp, silah bırakmayı özgürlük hareketine dayatmak istiyorlar. Bu da komplonun bir parçasıdır. Çünkü komplonun amacı Önderliği partiden koparmak, sonra partiyi 6 ay içinde dağıtmaktı.
PKK dağılmadı, PKK'nin bu kadar güçlü olduğunu tahmin etmediklerini söylediler. Kurdistan’ın tüm parçalarında ve yurtdışında yapılan serhıldanlar bunu gösterdi. Madeleine Albright ( ABD eski Dışişleri Bakanı) PKK'nin bu kadar organize olduğunu bilmiyorduk dedi. Bunu itiraf etti, neticede Madeleine Albright da öldü gitti. Şunu söylemek istiyorum, komplocular hepsi tek tek gidiyor. Fakat komplo başka bir yöntemle ile Özgürlük Hareketi yönetimine, Kurdistan özgürlük gerillasına karşı devam ediyor. Buna karşı mücadele etmek lazım. Bu komplonun öncüsü Kapitalist Modernite sistemi ancak pratiğini AKP-MHP yönetimi, Türk İslam Sentezi anlayışı hükümeti, Türk devleti ve Barzani ailesi yürütüyor. Bunlara karşı mücadelede sonuç alındığı zaman komplo boşa çıkarılacaktır.
Bakûr halkı ya da Kurdistan dışında yaşayan halkımızın görevinin ne olduğunu dile getirdik. 52 yılla ulaşmış bir mücadele ve 42 yıllık bir savaş tarihimiz var, tecrübelerimiz oluşmuş, Kürtçe, Kürt kültürü gibi birçok şey kaçınılmaz olmuştur. Fakat AKP-MHP Kurdistan halkına karşı kültürel soykırım yürütüyor. Yani sadece seçimlerle sonuca gidemeyiz, o sadece bir mevzidir, bir cephedir. Ya da biz sadece demokratik siyaset mücadelesi ile sonuca gidemeyiz. Demokratik siyaset de yapılır, seçim de yapılır ancak esas büyük hamle toplumun örgütlenmesidir. Bakûr'da toplum, genç, yaşlı, kadın herkes sadece dilime, kültürüme sahip çıkıyorum dememelidir. O gün miting yapılmıştı, işte savaş var, savaş sürüyor barış istiyoruz diyorlar. Barış için savaşılır, savaşmadan barış olmaz. İnsan hayret kalıyor. Tamam, barış için de mücadele edilir ama savaş vermeden barış olmaz.
SAVAŞMADAN BARIŞ SAĞLANMAZ
Her gün arkadaşlarına, yoldaşlarına, çocuklarına, şehirlerine bombalar yağdırılıyor, kimyasal silah kullanılıyor, her alanda saldırı var sen ise barış istiyorum diyorsun, bu yanlıştır. Barış istemeyin demiyoruz, ancak direniş istemeniz lazım. Bakûrê Kurdistan’ın öncüleri, siyasileri, sivil kurumları, aydınları bu yanlışı görmelidir. Türk devletine karşı yumuşak bir siyaset olmaz çünkü kirli bir siyasetleri var. Bakın her yöntemi deniyorlar, belediyelere el koyuyorlar, bir direniş var kimse inkâr etmiyor. Kurdistan halkının tutumu da belidir. Tüm haksızlıklara, adaletsizliklere, baskılara rağmen özgürlük hareketine destek veriyorlar. Değerlerine sahip çıkıyorlar, bunu herkes görüyor. Ancak kurtuluş için, demokrasi için, özgürlük için bu yeterli değildir. Bu yüzden bir titreme lazım. İnsanın titreyip kendine gelmesi lazım. Ben ne yapıyorum, nasıl yaşıyorum, nasıl yiyorum, bunu düşünmesi ve uyanması lazım, bu da ancak örgütlülük ile olabilir.
Toplumun uyanması sadece çağrı ile olmuyor, örgütleme ile olur. Toplum öncülerinin örgütlenmesi gerekir. Demokratik, Ekolojik ve Kadın özgürlükçü paradigmanın öncüleri kadınlar ve gençlerdir. Kadınlar ve gençler, hem öncülük, hem eylem, hem de toplumsal anlamda, Önderliğin, “Fikir, zikir, eylem" söyleminde olduğu gibi hareket ederlerse, Bakûr’da da, Başur'da da, büyük ilerlemeler yaşanır ve devrimde büyük stratejik adımlar atılır. Bu temelde çağrımız şudur; bütün alanlarda herkes Kurdistan gerillasının direnişine destek vermelidir. Belki herkesin gündemi farklıdır ancak Kurdistan halkının gündemi, bizim coğrafyamızda savaş var, gözünüze ve yüreğinize saldırı var. O saldırılara karşı, gerillaya sahip çıkılması lazım. Bunun için de gerillaya katılmalı ya da bulunduğunuz alanlar farklı eylem ve yöntemlerle sivil kurumlarda, partilerde, dini kurumlarda, ekolojik alanda her yerde örgütlenmeli. Bu örgütlenmenin öncüleri de kadınlar ve gençler olur.
Bakûr coğrafyasında da bu değerler ve inanç vardır. 90'lı yılları unutmadık. O yıllarda bombalarla tankların üstüne giden Kurdistan çocukları en zor şartlardaydı. Köyleri boşaltılıyordu, evleri yakılıyordu, tecavüze uğruyorlardı ancak onlar bombalarla panzerlerin üstüne gidiyorlardı. Bakûr'daki bu gençler o ailelerin çocuklarıdır. Bundan dolayı yaşadıkları yerlerde gerilla ile bütünleşmeleri ve birlikte mücadele etmeleri lazım. Artık AKP-MHP ile yumuşuma, diyalog kurma, siyaset yapmak bu dönemde dile getirilmemelidir. Ne zaman Rêber Apo ile bir temas olursa o zaman bu olur. Ancak şu an mümkün görünmüyor, tek bir yol var mücadele, direniş ve serhildan.”