Kadına yönelik şiddete karşı ortak mücadele çağrısı
İktidar sistemlerinin kadınların haklarını görmezden geldiğini belirten araştırmacı kadınlar, tüm kadınları hakları için ve her türlü şiddete karşı direnme çağrısında bulundu.
Dünyada yaşanan savaş ve çatışmalardan en çok kadın ve çocuklar etkilendiği gibi kadınlar fiziki şiddetin yanı sıra psikolojik şiddete de maruz kalıyor. Kadınlara yönelik özel politikalar yürütülerek, kadın mücadelesi toplumdan silinmek isteniyor. Kadının rengi, kimliği dili yok sayılarak, kadın toplumda görünmez kılınmaya çalışılıyor.
Kadına yönelik şiddetle mücadeleye yönelik uluslararası düzeyde devam eden hamleler 25 Kasım'da (Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü) başladı ve 10 Aralık'a (Dünya İnsan Hakları Haftası sona erene kadar devam edecek.
BATININ YAKLAŞIMI
Mısırlı araştırmacı Ferînaz Etiye, diktatörlük sistemlerin olduğu dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddetin yüksek olduğunu söyledi. ANHA'ya konuşan Ferînaz Etiye, "Diktatörlük ve faşist sistem arttıkça kadına yönelik şiddet de artıyor. Bu sistemlere karşı kadınlara iki kat daha fazla görev düşüyor. Maalesef toplum ne kadar ilerlese de kadınlar ne kadar gelişse de yine de öylesi zoraki sistemlerde şansları azalıyor. Kadınlar için daha fazla özgürlük çağrısı yapılıyor ve kadınlara yönelik şiddetin durdurulması yönünde önemli çağrılar yapılıyor.
Tüm dünya ülkeleri veya bir kesim batı toplumu, demokratik, adaletli ve kadınlar için bunların geçerliliğini savunsa da bu adalet gerçek değil, demokrasi ise sahtedir. Kadına yönelik ayrımcılık var, ayrıca kadın bedenini de reklam objesi olarak kullanıyorlar” diye belirtti.
‘KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ TÜM TOPLUMUN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR’
Despotik otoritelerin ve sistemlerin her zaman kadını zayıflatmaya ve haklarını ezmeye çalıştığını anlatan Ferînaz Etiye, “Sayın Abdullah Öcalan'ın düşüncelerine bakarsak, kadınlarla ilgili konuşmalarında şunu görürüz: kadınlar ve işgalciler birbirine karşı. İşgalciler, kadınların onurunu yok etmeye, tutuklamaya ve haklarını yok etmeye çalışıyor. İşgalciler, kadına şiddet uygulama çabalarıyla ülkeyi ve bununla birlikte kadınların özgürlüğünü de kontrol altına almaya çalışıyor. İşgalcilere karşı kadının özgürlüğü sağlandığında tüm toplumun da özgürlüğü sağlanmış olur.
Kadınların sömürge ve despotik sistemlere karşı mücadelesi çok önemlidir. Ortadoğu'nun pek çok ülkesinde kadınlar uzun süredir hakları için iktidara karşı mücadele ediyor. Despotizme ve işgale karşı mücadele ediyorlar. Ülkedeki eğitim, kültür ve sıkıntılar onları bunalttı. Suriye'de kadınlar ülkedeki faşist yönetim nedeniyle çok acı çekiyor. Ayrıca işgalci Türk güçlerinin uyguladığı ihlaller de var. Kadınlara yönelik ağır ihlaller uygulanıyor. Kadınlara işkence yapılıyor, tutuklanıyor. Gazze'de kadınlara en kötü muamele ve ihlaller yapılıyor. Doğrudan kadınlar hedef alınıyor, öldürülüyor, tutuklanıyor. Kadınların çocukları var, bazıları da yakınlarını kaybetti, hâlâ yerinden ediliyorlar, işkenceye maruz kalıyorlar, kadına yönelik baskı ve şiddetle mücadele etmek her zamankinden daha fazla gereklidir" dedi.
MÜCADELE DEVAM
Kadın örgütlerine ve hareketlerine mücadele çağrısında bulunan Ferînaz Etiye, tüm dünya kadınlarına hakları için mücadele etmeye çağırdı.
KADINLARA ÇAĞRI
ANHA'ya konuşan Sudan Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Merkezi Yöneticisi Nimet Kuku ise şunları söyledi: "Diktatör rejimler, demokrasiden ve halk hareketlerinden korktukları için kadınlara karşı şiddet uyguluyor. Devletin her türlü şiddetinden en çok kadınlar etkileniyor. Siyasette ayrımcılık ve eşitsizlik var, kadınların özgürlüklerini yok eden yasalar çıkarılıyor.
Ortadoğu'daki savaş ve çatışmalarda da en çok kadınlar etkileniyor. Kadın bedeni üzerinde kirli pazarlıklar yapılıyor. Diktatör ve baskı rejimleri, halk hareketlerinden ve demokrasiden çok korktukları için kadınlara yönelik şiddetlerini artırıyor, kadının toplumdaki sesini kesiyor ve tüm oklarını kadınlara yöneltiyor. Bu yüzden kadınlar hedef alınıyor. Kadınlara karşı yasalar çıkarılıyor, kadın daha fazla toplumda bastırılmak isteniyor.”
Nimet Kuku, kadın örgüt ve kurumlarının hareketine dikkat çekerek, şöyle konuştu: "Bu tehditlere karşı çok büyük ve yaygın bir kadın hareketi var. Kadınların demokrasi için, devrim için, değişim için ön saflarda yer alıyor. Bu kadın hareketlerin bedelini özellikle Arap ülkeleri ve diktatör devletlerde kadınlar ödetildi. Suriye'de, Türkiye'de, Irak'ta, Libya'da, Sudan'da, Mısır'da birçok kadın şehit oldu. Kadınlar değişim için canlarını verdi. Kadınların varlığı baskıya ve ayrımcılığa dayalı ataerkil diktatörlük sistemlerine büyük bir korku saldı.”
Kadınlara yönelik şiddeti durdurmak için gerçekçi bir düşünsel bakışın olması gerektiğini belirten Nîmet Kuku, “Düşmanlık, savaş, sloganlar ve örgütlenme erkeğe karşı değil, ancak kadınlarında içinde olduğu bazı toplumsal kesimleri yok eden ayrımcılığı ve asimilasyonu derinleştiren siyasi, ekonomik ve toplumsal sisteme karşıdır. Bu nedenle diktatör sınıf devletini teşhir etmeliyiz. Ayrıca fiziksel şiddet, cinsel saldırı ve tecavüz gibi her türlü şiddetin, İsrail’in Araplara karşı savaşı gibi nefret söyleminin ve ırkçılığın güçlenmesine dayalı şiddetin yanı sıra Kürtlere ve Darfor halkına yönelik etnik savaşa karşı da durmalıyız. Bunun için kadınların örgütlenmesi, devletin doğasına ve tüm siyasi ve yasal araçlarına karşı durmalı gerekir” diye ifade etti.
TOPYEKUN BİR MÜCADELE GEREKİYOR
Nîmet Kûkû, tüm kadın ve sivil toplum örgütlerine kadınlara yönelik şiddeti sonlandırmak için ortak mücadele yürütmeleri çağrısında bulunarak, “Toplumsal, ekonomik ve kültürel dönüşüm için tüm toplumsal kesim ve hareketlere ihtiyaç var. Herkes, hamlemizin bir parçası olmalı ve özellikle bu yıl başlattığımız “Birlik olun” yani herkesin kadınlara yönelik şiddete karşı çalışması gerekiyor” diye konuştu.
(fd-ma)
ANHA