Kadın Arkeolojisi ve Kadın Kimliğinin Tanımı- Bihar Ewrîn

Kadın Arkeolojisi ve Kadın Kimliğinin Tanımı- Bihar Ewrîn
1 Jun, 2025   06:40

Önder Apo öncülüğünde Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin temel taşlarından biri kadın özgürlüğü sorununun çözümüdür. Önder Apo, kadını toplumsal bir kimlik olarak tanımlayıp kadın hakikati üzerine pek çok sosyolojik, tarihsel ve felsefi analiz yapmıştır. Nitekim Önder Apo, Kürt sorununun çözümünde kadın özgürlüğü sorununun önemini ve önceliğini her zaman vurgular. Kadın özgürlüğünün sağlanmasıyla toplumun özgürlüğüne kavuşacağı hakikatine işaret eden Önder Apo, Ortadoğu ve Kürdistan’ın toplumsal gerçekliğinde, toplumsal özgürlüğün temel ölçüsünün kadın özgürlüğü olduğunu belirtmiştir.

Kadının tarihsel durumuna ilişkin pek çok tanım yapılmıştır. Önder Apo kadını ‘ilk ve son sömürge’ olarak tanımlar. Tarihsel oluşum içerisinde sınıflı ve ataerkil uygarlığın inşasına bakıldığında ilk hiyerarşi ve egemenliğin kadınlara dayatıldığı tüm açıklığı ile görülür. Esasen sınıflı ve ataerkil uygarlığın temeli kadının köleleştirilmesine dayanır. Sonuç olarak kadınların özgürleşmesi, sınıf yapısının ve iktidar kurumlarının dönüşümünün başlıca unsurudur. Hiç kuşkusuz kadının sömürgeleştirilmesi sadece irade ve bedenlerinin sömürgeleştirilmesiyle gerçekleşmemiştir; çok daha geniş kapsamlı inşa edilen bir kölelik gerçekliği vardır. Kadın üzerinde inşa edilen kölelik gerçekliği onun karar alma gücünden yoksun bırakılması, maddi, manevi, tarihi ve bilimsel değerlerinin gasp edilmesi ve toplum genelinde kadın kimliğinin görmezden gelinmesini doğurmuştur. Kadının sömürgeleştirilmesi pek çok kötü sonucu beraberinde getirmiştir. Günümüze bakıldığında bu sömürgeleştirmenin yaratmış olduğu krizlerle hala yüz yüzeyiz. Bu yüzden özgür ve demokratik bir toplumu inşa etmenin öncelikli koşulu kadın özgürlük sorununun çözümüdür. Bu temelde Önder Apo, sosyalizmin temelini ve sosyalist ölçüleri, kadın özgürlüğüne yaklaşım ve kadınla doğru ilişki olarak belirlemiştir .

Önder Apo’nun kadın kimliğinin oluşum aşamalarını ve yeniden tanımlanmasını irdelemek amacıyla sunduğu kavramlardan biri de ‘Kadın Arkeolojisi’. Önder Apo, Michel Foucault’un ‘Bilgi Arkeolojisi’ yönteminden esinlenerek kadını tanımlamak amacıyla kavramlar üzerine incelemeler yapmıştır. Aslında kadın arkeolojisi, kadınlar üzerine yapılmış tanımlamaların sosyolojik ve tarihsel bir analizidir.

Kadın Arkeolojisi tanımını Önder Apo ilk olarak İmralı görüşmelerinde Pervin Buldan ile yaptığı tartışmalarda kullanmış ve bu kavramları daha derinlikli araştırmanın önemine her zaman dikkat çekmiştir. Kadın tarihine ışık tutmak amacıyla Önder Apo, Pervin Buldan şahsında Sati Kültürü, aşiret kadını, saray kadını ve özgür kadına vurgu yapar. Bu tarihsel analizler, kadınlara kanıksatılarak ezilmesine yol açan tanımları reddetme ilkesini oluşturur. Kadın Arkeolojisi’nin incelenmesi kadınlar için farkındalık yaratmanın temeli olma yolunda ilerlemektedir.

Hindistan’a ait olan Sati kültürü, eşlerinin ölümünün ardından kadınların eşleri ile birlikte yakılarak öldürüldüğü bir gelenek. Sanskritçe’de 'sati' kelimesinin etimolojik anlamı ‘erdemli ve fedakar kadın’ anlamına gelir.  Sati (dul kadını yakma) kültürü, Hindu gelenekleri ve din kamuflajı altında kadınlara yönelik sürekli soykırım uygulamalarını toplumun inanç olgusuna bağlayarak meşrulaştırmaydı. Ataerkil çağda temelleri atılan tüm gelenekler ve kültürler kadınlara yönelik katliam ve şiddeti din ve inanç olgusuna bağlayarak meşrulaştırma politikasını gütmüşlerdir. Kadına uygulanan bu trajik uygulamalara karşı Önder Apo, kadının kutsallığını, hakikatini ‘tanrıçalık’ kültürü karşımıza koyar. Kuşkusuz Önder Apo’nun kutsallık tanımlaması erkek kültüründe kadınları ev ile sınırlayıp hapseden kutsallık anlayışı değildir. Tanrıçalığın kutsallığı, kadının varlığını ve toplumdaki otoritesini temsil eder. Kadınların yaşamdaki belirleyici rolünü ve etkisini, sosyal ilişkilerdeki sorumluluğunu ve varlığı ile toplumu yönetme yaratıcılığını anlatmaktadır. Bu nedenle Önder Apo tanrıçaları, ‘Neolitik devrimi başaran kadınlar’ olarak tanımlıyor ki bu şüphesiz toplumun kadın-anne kültürü ve yaratmış olduğu insanlık değerlerinin etrafında şekillenmesine vurgu yapıyor. Tanrıça kültürünün yeniden canlanması, aslında kadınların gizli tarihinin ve toplumlar arasındaki kültür ve dil etkileşimindeki belirleyici rolünün yeniden tanımlanması anlamına gelir.

Simon de Beauvoir’ın 1949’da yayınlanan İkinci Cins kitabında kadınlığın biyolojik değil, toplumsal olarak inşa edilen bir kimlik olduğunu vurguladığı ‘Kadın doğulmaz, kadın olunur’ tespitine Önder Apo, perspektiflerinde dikkat çekerek kültür bahanesiyle kadın haklarının ihlal edilmesine ve derin sınırlamalara vurgu yapmıştır.

Kadınlara yapılan sınırlamalar toplumsal, ekonomik ve politik faktörlerin ürünüdür. Tüm sınırlama karşın kadınlar tarih boyunca kültürün kaynağı, taşıyıcısı olmuş, toplumsal hafızayı korumada ve gelecek nesillere aktarmada önemli rol oynamışlardır. Dolayısıyla kadınların toplumdaki etkinliği ve rolü egemen kültür ile resmi tarihçiler tarafından her zaman görmezden gelinmiştir. Bu nedenle Önder Apo, her zaman kadının esas tarihini ortaya çıkarmaya, yazmaya önem vermiş ve bunu kadınlar için temel bir görev olarak belirlemiştir.

Kadın sorunun ortaya çıkardıklarını, karşı karşıya kaldığımız toplumsal sorunlara baktığımızda derinlikli görebiliriz. Özellikle son yıllarda Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı’nın etkinliği ile kadın katliamları artmıştır. Bu coğrafyada tecavüz, şiddet, işkence, yasaklar ve kadın kimliğinin inkarı halen artarak devam etmektedir. Fakat tüm bu politikalara rağmen kadın direnişi ve mücadelesi de sürmektedir. Kıyım politikalarının geliştirilmesinde ve uygulanmasında din, devlet ve ataerkil kültür arasında her zaman bir birliktelik ruhu görürüz.

Önder Apo her zaman ‘Tecavüz Kültürü’ne karşı mücadeleye ve onun ortadan kaldırılmasına vurgu yapar. Ataerkil kültür tecavüz kültürünü toplum hafızasında normalleştirerek sürekliliğini sağlar. Şekil değiştirerek devam eden tecavüz kültürünün normalleşmesi tecavüzcülerden hesap sorulmamasının temel nedenidir. Kadına yönelik sistematik olarak yürütülen şiddetin bir parçası bu kültürdür. Ataerkil kültüre karşı bilinç eğitimleri, bu yönlü örgütlenme ve hayata geçirme uygulamalarıyla mücadele cephesi inşa edilebilir. Kadınlar olarak birbirimizi korumak, sorumluluk duymak ahlaki ve politik toplumun temel ölçülerinden biridir.

Demokratik Toplumu inşa etmenin temel ölçüsü, kadın özgürlüğü sorununun çözüme kavuşturulmasıdır. Önder Apo’nun ‘Özgür Kadın Kültürü’ne vurgu yapıyor. Ataerkil kültürün yaşamdaki etkinliğini kırarak kadın köleliğinin temeli olan cinsiyet kodlarından arınabiliriz. Kadın katliamlarına, egemenliğe ve bütünlüklü olarak ataerkil kültüre karşı mücadele ile kazanmak kadın köleliğinin kodlarını deşifre ederek mümkündür. Uzun bir süredir kadınlar köleliğe karşı mücadele yoluna girmiş de olsalar hala aşılması gereken uzun ve zorlu bir yol var. İradeleşme ve eşitlik zihniyeti ile kadınlar, toplumu adil ve özgür eş yaşama doğru götürecektir.

(ca-cj)