Judenrat gerçeği ve sömürgeciliğin ötesi, Kürt iç çöküşüyle yüzleşme – HAKKI TEKİN

Judenrat gerçeği ve sömürgeciliğin ötesi, Kürt iç çöküşüyle yüzleşme – HAKKI TEKİN
8 Jun, 2025   08:20

 Kürt halkı yüzyıllardır baskıya, imhaya, inkar ve asimilasyona maruz kalıyor. Bu durum çoğu zaman “sömürgecilik” kavramıyla açıklanmak istendi. Ancak her kavram gibi, “sömürge” de bir sınır taşır. Klasik sömürgeci egemenlik, dışsal bir güç tarafından uygulanan doğrudan baskı, iktisadi sömürü ve kültürel tahakkümle açıklanır. Oysa Kürt halkının yaşadığı tarih, yalnızca dışsal bir boyunduruk değil, aynı zamanda içerden gelen sistemli bir çözülmedir.

Önder Apo, bu çözülmeyi açıklamak için çok sarsıcı ama bir o kadar da kuramsal gücü yüksek bir kavrama yöneliyor, Judenrat; Almanca ‘Yahudi konseyi’ anlamına gelir. Nazi Almanya’sının 1939’dan itibaren işgal ettiği Polonya, Macaristan, Litvanya, Çekoslovakya ve diğer doğu Avrupa bölgelerinde Yahudi gettolarını yönetmek üzere kurduğu Nazi otoriterlerin belirlediği sınırlar içinde bir iş birliği mekanizmasıdır.  Judenratlar görünüşte halkın temsilcilileriydi ama özünde soykırımın iç teşoranlarıydılar. Bu komiteler, kendi halkını gaz odalarına gönderirken belki 24 saatlik bir hayat süresi satın alıyor, ama özünde soykırımın iç temsilcileri haline geliyorlar. “Banyoya götürüyoruz” diyerek halkını kandırıyor faşist rejimin kurduğu imha sisteminin doğrudan işleticisi haline geliyorlardı.

İşte bu tarihsel örnek, Kürt halkının yaşadığı çürümüşlüğün doğasını açıklamak için kullanılıyor. “Sömürgecilik ötesi dediğim gerçeklik budur” diyor Önderlik.

Çünkü Kürt halkının parçalanması, yalnızca dışarıdan gelen baskıyla değil, içerdeki sorunlu zihniyetin kurumsallaşmasıyla mümkün oluyor.  Bunun için sömürgecilik bu durumu açıklamaya yetmez. Çünkü sömürgecilik dışsal bir egemenliktir. Judenratlaşma ise içsel bir sosyal çürümedir. Bunun için en büyük bastırma dışarıdan değil, içeriden gelir. Kendi adına konuşan, ama senin özgürlüğüne düşman olan herkes birer ideolojik judenrat’tır.

Birçok geleneksel aile vardır Kürdistan’da, onların ilk büyüklerine diyecek bir şey yok ama o damarı ‘temsil ediyor’ adı altında devamcısı olan aile bireylerinin günlük çıkarları için ne yaptıkları bilenler bilir. Bir de mücadele sürecinde ortaya çıkmış, sonra peydahlanmış televizyonlarda simaları düşmeyen, dijital medyada biraz oradan biraz buradan Kürt’e yakın gözükmek için Kürt’ün hakkını istiyormuş gibi duran sayısız Judenrat vardır. Tablo tamamlansın diye belirtelim, bugün Kürt ismiyle hareket ettiğini söyleyen kimi elit yapılar, modern Judenrat pozisyonlarında yer alıyor. Devletin, sistemin, kapitalist modernitenin hem ekonomik hem siyasal hem de kültürel çıkarlarını taşıyorlar. Kürt adına konuşuyorlar ama özgürlük talebine düşmanlar. Halkı yönetmek değil, yönlendirmekle meşguller. Özgürlük çizgisine cephe oluyorlar çünkü varlıklarını sömürge düzeninin devamına borçlular.

Sömürgecilik kavramının yetmediğini çok iyi biliyorduk, bu durumu aşmak için Latin Amerika devrimci örgütler içine sızdırılan kontrgerilla zihniyetlerine ‘unitacılık’ diyorduk. Saflarda mücadele alanlarında unitacılık, yani içten tasfiye anlamına gelen biçimiyle ele alıyorduk.

Önderlik Judenrat kavramını sadece işbirlikçi yapılar için kullanmıyor. Bir zihniyet ve yaşam biçimi olarak ele alıyor. Özgürlükçü görünüp mücadeleyi içeriden çürüten herkes bu tanıma girer. Kim olduğu değil, ne işlev gördüğü belirleyicidir. Aslında özgürlük mücadelesinin bundan sonraki mücadele anlayışının en derin aşamasına girdiğini, sadece dış düşmanla değil, iç çöküşle yüzleşme süreci olarak tanımlamak gerekir. Bundan dolayı bu kavram bir damgalama için değil, bir ideolojik temizlik çağrısı için kullanıyor. Bu kavram kimseyi kişisel olarak yargılamak için değildir, aksine ‘en tehlikeli düşman içimizdedir’ diyerek bir özeleştiri, ideolojik netlik ve yeniden safları belirlemek için kullanılmıştır. Dolayısıyla Judenratlık dıştan birini yargılamak için değil, ‘seni sana göstermek içindir’. Kürt’üm, demokratım, özgürlükçüyüm demek yetmez, Kürt halkının özgürlük çizgisine hizmet ediyor mu ona bakılacak. Bundan dolayı Judenratlaşma sadece bir kimlik değil, bir işlev ve zihniyet biçimidir. Sömürgecilik kavramının yetmediği için, Judenrat kavramı geliştiği; bu kavramın ise bir zihniyet rejimi bir işlev biçimi olduğu gerçeğini görmek gerekmektedir.

Bu çöküşün biçimleri çeşitlidir. Bazen bir ileri gelen, bazen bir milletvekili rozetinde, bazen bir derneğin logosunda, bazen bir ‘aydın’ bazen devrimci, bazen de özgürlükçü ve mücadeleci gibi gözükerek karşımıza çıkar. Birisi ben ‘yurtseverim’ diyebilir ama eğer halkın enerjisini sistem içine çekiyorsa, makam peşinde koşuyorsa, örgütlü mücadeleyi bireysel kariyere feda ediyorsa, işlevi mücadeleyi içeriden zayıflatmak olursa işte birer ideolojik judenrat’tır.

Dolayısıyla Judenratlık bir zihniyet rejimidir. Kürt kişiliğini bu gerçeklik ölçüsünde yeniden çözümleme sürecine gireceği bir dönemdir. Önemlidir ama dürüstlük-art niyetlik üzerinden bakmamak gerekir. Bu öyle bir pozisyondur ki tıpkı Judenrat gibi görünürde halktan yana görünür, ama asıl işlevi imha sistemine meşruiyet ve işlem kolaylığı sağlamaktır. Devlet doğrudan inkâr ettiğinde direniş gelişebilir. Ama devlet, seni senin adına bastırdığında, bu daha derin bir ruhsal, zihinsel ve tarihsel yıkım getirir. O yüzden Önder Apo’nun bu tespiti yalnızca bir benzetme değil, bir teşhis, bir uyarı ve bir hesaplaşma çağrısı için yaptı.

Judenratlaşma bir örgütlenme biçimi değil, bir zihniyet ve ruhsal biçimdir. Egemenin planını uygulayan ama halkın içinden gelen, kimliği tanıyan ama kimliği çarpıtan, direniyormuş gibi yapan ama özgürlüğün tüm damarlarını kesen bir formdur.

Bu yapı, Kürt halkında dört biçimde görülür.

1. Aile asabiyeti: Kendini halktan değil soyundan, aşiretinden tanımlamak

2. Kültürel taşıyıcılık: Resmî ideolojinin kavramlarını ‘Kürtçeye çevirerek’ sunmak

3. Siyasal işlevsellik: Devletin taşıyamadığı sosyal işlevi halk adına üstlenmek

4. Zihinsel bulanıklık: Ulus-devletçi, kapitalist, modernist tüm kavramları özgürlük kisvesiyle yeniden dolaşıma sokmak

Bu biçimlerin tamamı, halkın özgürleşme sürecinde en büyük engeldir. Çünkü baskı dışardan değil, içselleştirilmiş itaat üzerinden sürmektedir.  İşte bu nedenle Önderlik, sömürgecilik kavramının yetersizliğini çok açık bir eleştiriye dönüştürür.

Sömürge yalnızca bastırır. Ama Judenratlaşmış halk kesimi bastırmaya yardımcı olur.

Bu teşhis yapılmadan Kürt halkı özgürleşemez. Çünkü sömürgeye karşı mücadele edilir ama Judenratlık tanınmadığı sürece korunur. En büyük hesaplaşma dışla değil, içle yapılmalıdır. Yoksa özgürlük, sahte temsilciler tarafından yine halkın elinden alınır.

Bu durumdan çıkmanın yolu açık, özgürlükçü çizgiyi korumak, netleştirmek ve içteki çözülmeye karşı ahlaki-politik bir direniş başlatmak. Direniş artık sadece açık düşmana, tanklara, cezaevlerine, işgale karşı değil; sahte temsilciliğe, içselleştirilmiş teslimiyete, ideolojik kirliliğe, ikircilikli ruh hallerine karşı olmalıdır. Judenratlaşma ile hesaplaşmadan özgürlük kurulmaz. Dış düşmanı tanımak kolaydır, içteki düşmanı görmek cesaret ister.

Bu kavram, yeni bir dönem eşiğidir. Kürt halkı için özgürlük artık yalnızca siyasal alanın değil ahlaki, kültürel ve örgütsel alanın da netleşmesini gerektirir. Her söz, her kurum, her ilişki sorgulanmalı. Kimin adına konuştuğun değil, hangi işlevi gördüğün belirleyici olmalı.

Çünkü Özgürlük hesaplaşmayla başlar...