Hesen Koçer: Şam yönetimi Suriye bileşenlerini göz ardı etmemeli
Şam iktidarının son kararlarını Suriye bileşenlerinin hakları ve demokratik ilkelere karşı gayrimeşru bir adım olarak nitelendiren Hesen Koçer, Suriye bileşenlerinin gelecekteki siyasi gelişmelerin bütününde yer alması gerektiğini söyledi.

29 Ocak’ta Şam’da düzenlenen ve HTŞ yöneticileri ile işgalci Türk devletine bağlı çetebaşlarının hazır bulunduğu bir toplantıda Ebu Muhammed El Colani, kendini Suriye’nin devlet başkanı ilan etmişti.
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Hesen Koçer, konuya ilişkin ajansımızın sorularını yanıtladı.
Hesen Koçer ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, söz konusu toplantıda alınan kararların Suriye’nin geleceğindeki etkileri, Özerk Yönetim ile Şam yönetimi arasındaki ilişkilerin ne olacağı konularını ele aldık.
Röportajın detayları şöyle:
*Suriye’deki gelişmeleri takip ediyorsunuz. Özellikle de sözde ‘Zafer Konferansı’nı. Bu konferans öncesi Baas rejiminin devrilmesinin ardından tüm Suriyeli bileşenlerin ve bazı siyasi kesimlerin katılımının gerekliliğine ilişkin söylemler vardı. Ardından HTŞ’nin önceki açıklamaları ve uluslararası taleplerin zıttı bir adım atıldı. Siz, Kuzey ve Doğu Suriye’deki Özerk Yönetim olarak bu adımı nasıl yorumluyorsunuz?
Başlangıçta esas olarak ulusal diyalog kongresinin gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Ancak Suriyelilerin çoğunun kanında parmağı bulunan silahlı grupların yöneticilerinin katıldığı bir toplantı, bizi şaşırttı. O toplantıda Ahmed El Şara kendini Suriye cumhuriyetinin başkanı olarak ilan etti ki bu da uluslararası kanun ve haklara aykırıdır. Geçici hükümetler, ulusal diyalog kongresinin gerçekleşmesi çerçevesinde bir geçiş hükümeti kurmak ve tüm siyasi blokların, partilerin, kültürlerin, bileşenlerin, ulusal şahsiyetlerin yer aldığı bir anayasa komitesi oluşturmak için çalışır. Ama sadece silahlı grupların başındaki yöneticilerinin katıldığı ve sadece bir kısım askeri kararlarının alınması bizi şaşırttı. Bu, uluslararası hukuk kanunlarına ve haklara aykırıdır.
Devrim yalnızca askeri devrim değildir. Suriye bileşenlerinin 2011’de başlattığı devrimin amacı özgürlüğe, tüm bileşenlerin katıldığı demokratik bir sisteme ulaşabilmek içindi. Fakat biraz önce bahsettiğimiz adım, yanlış atılmıştır. Bileşenlerin katılımı azdı. Özellikle kadın ve gençlik hareketleri yoktu. Suriye’nin toplumsal durumuyla çelişen bir durum. Haliyle söz konusu konferans, silahlı gruplar tarafından yapılmış tek taraflı bir toplantıdır.
Bununla birlikte katılımcılar arasında Suriye halklarının kanında parmağı olan Ebu Emşa ve Suriye’nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef’i katleden Hatim Ebu Şakra da vardı. Halkların umutlarına, çıkarlarına ihanettir. Kuzey ve Doğu Suriye halklarına bir darbedir, özgür ve demokrat insanlık için büyük bir utançtır bu. Bir başka değerlendirmeyle böyle bir toplantı tüm kanunlara, siyasi tanımlara karşıttır. Özerk Yönetim olarak şunu açıkça belirtiyoruz; Kuzey ve Doğu Suriye’nin bileşenleri, Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve diğer inançlardan katılımların olmadığı bir ulusal diyalog kongresi, Suriye için krizin derinleşmesi ve çözümsüzlük anlamına gelir. Bu durumun Suriye’nin geleceği için önemli olan herkes bilmeli ve Suriye halklarının 2011’de başlattığı devrimin başlangıcındaki hayalleri esas almalıdır.
Biz de diktatör rejimden kurtulduk. Suriye halkı rejimin devrilmesini mutlulukla karşıladı. Ama bu toplantı bizi çok şaşırttı. İlk başlarda ulusal diyalog kongresinin yapılacağına ilişkin açıklamalar oldu. Biz de böyle bir şey olacaksa Suriye’nin tüm bileşenleri ve etnisiteleri katılmalı ki geçici hükümetten geçiş hükümetine geçilsin.
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi olarak, söz konusu toplantıda yer almayışımız, bu hükümetin tek taraflı ve Suriye’nin tamamını temsil etmeyen bir hükümettir.
*Size göre Özerk Yönetim ile HTŞ arasındaki görüşmelerde değişiklik olacak mı? Rejimin devrilmesinin ardından bir öneride bulunmuştunuz. QSD komutanları ile HTŞ arasında bahsettiğimiz toplantı öncesi görüşmeler vardı. Peki Şam’daki toplantının ardından Özerk Yönetim ile Şam’daki yeni yönetim arasındaki ilişkilerde değişiklik olacak mı?
Hayır. Temel amacımız yeni hükümetle görüşmeler gerçekleştirmektir. Fakat Şam yönetimi Baas rejimi gibi Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerini göz ardı etmemelidir. Eğer onlar ulusal diyalog kongresi düzenleyeceklerse o kongreye bizim de tüm bileşenlerin de katılması gerekmektedir.
Demokratik Özerk Yönetim bir beyanname sunmuştu. Gayemiz, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve demokratik bir anayasaya dayanan demokratik, ademimerkeziyetçi bir sistem inşasıdır. Bunlar temel amaçlarımızdır ve Şam iktidarı ile tartışmalarımız bu temelde olacaktır.
*Rejimin devrilmesinin hemen ardından siyasi geçiş sürecinde tüm bileşenlerin katılımına dair uluslararası çağrılar olmuştu. BM’nin 2254 sayılı kararı da gündemde. Geçiş döneminin tamamlanmasına ise 18 ay var. Uluslararası kararlara aykırı olmasına rağmen sözde ‘Zafer Konferansı’nın ardından Suriye’de aktif uluslararası hiçbir güçten ret ya da tepki açıklaması gelmedi. Bu sessizliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özerk Yönetim olarak bu maddelere (2254 sayılı karar) bağlı olduğumuzu söyledik ve bunu daha önce birçok kez ifade ettik. Siyasi geçiş konusu, bu şekilde Suriye halkına genel olarak zarar verir. Şimdiden Dürziler, Aleviler, bazı ulusal şahıslar, hatta bazı siyasi partilerden tepkiler var. Şam’daki hükümeti bu haliyle kabul etmiyorlar. Mevcut yönetim bileşenlere bu şekilde yaklaşırsa beraberinde daha güçlü tepkilerle karşılaşır. Dolayısıyla Şam yönetimi tüm bileşenlerin katılımıyla, ivedi bir şekilde ulusal diyalog kongresini gerçekleştirmelidir. Esas gayemiz budur.
Uluslararası tutum konusuna gelecek olursak. Çoğunluğu uluslararası ‘terör listeleri’nde yer alan ve yer almaya devam eden gruplar, söz konusu toplantıya katılmıştı. Arap ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Suriye meselesiyle ilgili ülkeler, Suriye’nin tüm bileşenleriyle birlikte bir siyasi geçişin, Suriye halkına bağlı bir geçişin olması gerekliliklerine göre yaklaşım göstermeli.
Bahsini ettiğimiz devletler bu şekilde yaklaşım gösteremez ise siyasi geçişe zarar verir. Tüm bileşenlerin, hatta ulusal kişiliklerin katıldığı bir geçiş olmalı. Suriye konusunda ilgili devletler bu konuya dikkat etmeli, Suriye halkının iradesini göz önünde bulundurmalıdır. Halkın iradesi bu toplantıda yoktu. Bütün ülkeler Suriye halkının kendi kararlarını kendi vermesi gerektiğini söylüyor ama Suriye halkı, kendi geçiş hükümeti konusunda karar veremedi. Bazı gruplar toplandı ve kendilerine ilişkin kararlar aldı. Bu yanlıştır ve eksiktir. Devletlerin bu konuya, Suriye halklarının tamamının katılmamasına eğilmesi gerek.
*Süveyde’de halk bu yaşananları açık bir şekilde reddettiğini duyurdu. Öte yandan Suriye’de kamusal özgürlüklerin başlatılması için 65 sanatçı ve aydının katılımıyla bir girişim, bir inisiyatif oluşturuldu. Sizin değerlendirmenize göre, HTŞ ve Şam yönetimi mevcut tutumunda ısrar ederse, devam ederse tepkiler artar mı?
Hiç şüphesiz. Beraberinde güçlü ve giderek artan tepkileri de getirir. Çünkü Suriye halkı yeni Suriye inşası konusunda umut sahibidir. Suriye halkının iradesi temel olmalıdır. Ülkeyi yönetebilecek halk meclisi ve geçiş hükümetinin kuruluşu, demokratik anayasanın da oluşturulmasına vesile olur. Sadece Kuzey ve Doğu Suriye halkının değil, genel Suriye halkının da umut ettiği budur. Bu tür toplantılara halkın katılmaması, bileşenlerin göz ardı edilmesi güçlü karşıt tepkileri getirir. Çünkü bu halkın ümidi özgür bir yaşam inşa etmek, demokratik çoğulcu bir sistemin oluşturuluşuna ulaşmaktır. Suriye halkı kendi topraklarında, bütün kültürleri ve inançları barındıran bir mozaiktir. Haliyle halkın bu tür toplantılara katılımı çok önemlidir. Olası toplantılara katılmaması durumunda güçlü bir aksülamel ortaya çıkar. Suriye halkı Beşar Esad’ın diktatör rejimini ve kararlarını kabul etmemişti.
*Bu durum Suriye’de 2011 öncesine benzer bir hareket yaratır mı?
Dürzi siyasi hareketleri açık bir şekilde ‘Devrim devam ediyor, amaçlarımıza ulaşamamışsak bu rejimi de rejimleri de kabul etmiyoruz’ demiştir. Kuzey ve Doğu Suriye’deki tüm halklarla birlikte Suriye’nin büyük bölümü demokratik bir sisteme erişmek istiyor. Halk hala demokratik sisteme ulaşamadığı için devrim devam ediyor diyor ve bu rejime karşı duruyor. Şam yönetimi, kriz çıkmaması ve daha büyük tepkilerle karşılaşmamak için tüm bileşenlerle görüşmeli.
*Şam’daki toplantının sonuçlarında ısrar, Suriye’deki durumu krizin başındaki hale döndürür mü?
Kuzey ve Doğu Suriye’nin, Alevilerin, Dürzilerin göz ardı edilmesi güçlü toplumsal reaksiyonlara neden olur. Bu açıktır, 50 yıldan fazla süren merkezî rejimden, diktatörlükten kurtulmak için devrime başladık. Merkezî rejim, Suriye toplum mozaiğindeki bütün bileşenleri dışlamıştı. Ama şimdi yeni yönetim de bu bileşenleri dışlar ise başa dönülmüş olur, bu da kendiyle beraber kriz ve iç savaş getirir.
Suriye bölgelerinde çok sayıda silahlı grup, bileşenler arasında fitne çıkarma peşinde. Örneğin Şam’daki Emevi Meydanı’nda Kuzey ve Doğu Suriye ile QSD’ye karşı gösteri oldu. Bu, halklar arasında fitne çıkarılmak istendiği gerçeğini gösteriyor. Biz bu fitneleri kabul etmiyoruz.
Devrimin başında da söylemiştik, Suriye’nin toprak bütünlüğünden, toplumsal mozaiğin birliğin yanayız. Fakat Emevi Meydanı’nda gösteri yapanlar krizleri derinleştirmek istiyor. Böyle bir gösterinin olmasına izin veren Şam yönetimi sorumludur. Çünkü bu tür gösteriler Suriye halkları arasında kin ve düşmanlık yaratmak istendiğini gösteriyor. Özellikle de kendilerini ulusal gibi gösterip QSD’yi ulusal olmayan bir yapı olarak lanse edip, saldırmak istiyor.
Suriye topraklarının birliği için çalışan; Arap, Süryani, Türkmen, Ermeni ve Kürtlerin oluşturduğu toplumsal mozaiği korumaya çalışan QSD’dir, Özerk Yönetim’dir. 13 yıldır bu gerçekle yaşıyoruz. Siz bu gerçeğin neresindesiniz? O toplantıya katılan grupların çoğu Suriye halklarına karşı savaşmıştır, Suriye halkını katletmiştir. Sadece bu da değil. Libya’ya güç gönderip Libyalıları öldürdüler, halka karşı katliam yaptılar. Efrîn’de, Girê Spî’de, Serêkaniyê’de demografiyi değiştirdiler ve hâlâ da sivilleri öldürüyorlar.
Nefrete, kine göre ölçülen ulusallığı kabul etmiyoruz. Şam hükümeti sorumludur. Böylesi gösterileri yasaklamalıdır. Çünkü bazı gruplar Kürtler, Araplar, Süryaniler, Hristiyanlar, Müslümanlar arasında savaş çıkarmak için gösterilerle kışkırtmalar yapıyor, düşmanlık yaratıyor.
*Suriye krizinde başa dönmemek için Özerk Yönetim olarak Kuzey ve Doğu Suriye’de, Suriye genelinde ve uluslararası alanda ne gibi adımlar atacaksınız?
Temel amacımız ve esas adımlarımız, tüm konularda diyalog yoluna başvurmak ve askerî savaşın çıkmasını önlemek üzerinedir. Zira bu durum Suriye’yi başa döndürecektir. Dolayısıyla tüm taraflar askerî gerginlikten uzak durmalı ve Türk devletinin saldırılarına karşı olmalıdır.
Şam yönetimi, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılara karşı durmalı, net bir tutum sergilemelidir. Çünkü Türk devleti açık bir şekilde savaş uçaklarıyla saldırıyor. Girê Spî’de, Tişrîn Barajı’nda DAIŞ artıklarını topluyor, bunları Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırtıyor.
Suriye topraklarına yapılan saldırıları durdurmak, Şam yönetiminin olduğu kadar uluslararası güçlerin de sorumluluğudur. Çünkü bu saldırıların yalnızca Suriye halkları için değil, tüm uluslararası toplum için tehlikeli etkileri vardır. Nedeni ise Türk devletinin DAIŞ’i canlandırma planıdır. Bu durum göz önüne alındığında Şam yönetimi de uluslararası güçler de müdahale etmeli, saldırıları durdurmalı, tutum sahibi olmalıdır.
Hatta her iki taraf, Türk devletinin Suriye’deki siyasi kararlara müdahale etmesine ilişkin de sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Devrimin başından bu yana Suriye topraklarının bütünlüğünü koruduk. Bu, ulusal sorumluluklarımız bize bunu emretti. Kendini bir avuç dolarla Türk devletinin tarafına geçirenler, Özerk Yönetim’in ayrılıkçı olduğunu iddia ediyorlar. Bunun propagandasını yapıp Özerk Yönetim’i karalamak, HTŞ ile Kuzey ve Doğu Suriye halkları arasında çatışma çıkarmak istiyorlar.
Biz, Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerinde Araplar, Kürtler, Süryanilerle birlikte Şam yönetimiyle bu bölgelerin durumu hakkında diyalog yapacağız. ‘Özerk Yönetim ayrılıkçıdır’ diyenlerin amacı Kürtler, Araplar, Süryaniler arasında savaş ve kriz çıkararak bölgeyi kontrol etmektir.
Kuzey ve Doğu Suriye bölgeleri, tüm bileşenlerin haklarını güvenceye alan, yönetimde kadın özgürlüğünü ve genç katılımı esas alan bir anayasal ve hukuki çerçevede Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne destek veriyor. Bu bizim tutumuzdur ve bir sonraki aşamada Şam yönetimi ile bu konuyu konuşacağız.
(cj)
ANHA