Akademisyen Mele Hacî: Şam’dan istenen taviz değil tarihi bir değişimdir

Kürt siyasetçi ve akademisyen Dr. Celal Mele Hacî, Şam iktidarından beklentinin taviz değil tüm halka yetecek bir ülke inşası için değişim olduğunu söyledi. Suriye Kürtlerin kabulünün adalet, katılım ve ademi merkeziyetçi temelde sağlanması gerektiğini belirten akademisyen, aksi durumda ülkenin parçalanma ve krizlerle yüz yüze kalacağını belirtti.

Akademisyen Mele Hacî: Şam’dan istenen taviz değil tarihi bir değişimdir
13 Jun, 2025   05:00
QAMIŞLO
RÊNAS REMO

Yeni Suriye anayasasında Suriye’deki Kürtlerin haklarını ve geleceğini güvenceye almak amacıyla Şam iktidarıyla müzakere etmek üzere Kürt heyeti oluşturuldu.

ABD’nin San Diego Üniversitesi’nde görevli Kürt akademisyen Dr. Celal Mele Hacî, konuya ilişkin ANHA’nın sorularını yanıtladı.

Celal Mele Hacî ile yaptığımız röportaj şöyle:

Suriye’nin inşasında Kürtlerin tarihi katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye’nin inşasına Kürtlerin katılımı, tarihsel olarak baktığımızda önemlidir, esasidir. Maruz kalınan tüm siyasi ve toplumsal sorunlara rağmen Kürtlerin bu katılımlarını birkaç başlık altında değerlendirebiliriz:

Siyasi ve tarihsel açıdan, Suriye’nin bağımsızlığı öncesinde Kürtler, Biladüşşam’da aktif bir toplumsal bileşendi. Ayrıca Fransa’ya karşı başlatılan ulusal harekette de yer almışlardı.

Bağımsızlık sonrası, yani 1946’nın ardından Kürtler, siyasi yaşama katıldı ve ‘Suriye Komünist Partisi’ gibi ulusal partilerde yer aldılar. Parlamento ve orduda da görev aldılar.

Kültürel ve toplumsal alan: Kürtlerin kültürüne yönelik siyasi baskılara rağmen özellikle 1960’tan sonra Kürt aydınları basın ve edebiyat alanında varlık gösterdi. Edebiyat, tiyatro ve görsel sanatlarda Kürtlerin adı ön plana çıktı.

Mücadele ve askeri rol: Kürtlerden çok sayıda kişi Suriye ordusuna katıldı ve 1948 savaşı, 1973’teki Tişrîn savaşı gibi büyük savaşlarda yer aldılar. Suriye’deki devrim sürecinde, ardından özellikle QSD ve YPG ile birlikte Kürtler DAIŞ’e karşı savaşta büyük bir rol oynadı ve uluslararası alanda ilgiyle karşılandılar.

Kuzey ve Doğu Suriye’de alternatif kurumların kuruluşlarında Kürtlerin katılımı: Kürtler, özerk bir yönetim sistemi olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kuruluşunda yer aldılar. Bu sistem eşit demokrasi ve farklı ulusların temsiliyeti ilkelerine dayanıyor. Tüm söylemlere rağmen bu sistem, Kürtlerin Suriye içinde siyasi ve toplumsal sistem inşa etme çabasıdır.

İnkar ve sorunlar: Kürtler yüzlerce yıl ötekileştirilmiş, inkar edilmiştir. 1962’de onbinlerce Kürt Suriyeli kimliğinden mahrum bırakılmıştır. Kürtçe eğitim yasaktı ve bölgelerinde Araplaştırma politikaları yürütüldü.

Genel olarak değerlendirecek olursak Kürtler kimliklerine, kültürlerine yönelik tüm siyasi inkar ve baskılara rağmen Suriye’nin siyasi, askeri ve kültürel yaşamına katıldılar. Bu katılımlarının sürekli olduğunu söyleyebiliriz fakat resmi olarak tanınmaları geç olmuştur. 

Suriye’deki devrim sürecinin başlamasıyla birlikte Kürtler kendi bölgelerini savunmuş, kendi askeri güçlerini oluşturarak, Suriye’nin birliğini işgalden ve terörden korumuşlardır. Yeni Suriye inşasında bunun rolü nedir?

Bu soru 2011’den bu yana yaşanan derin değişim ve dönüşümlerde Kürtlerin rolünü anlamak açısından temeldir ve önemlidir. Kürtlerin kendi bölgelerini savunmaları, askeri ve sivil kurumlar inşa etmeleri, yeni Suriye’nin geleceğini inşa için tüm projelerde doğrudan ve büyük etkiye sahiptir diyebiliriz. Bu role ilişkin şu noktalara dikkat çekmek istiyorum:

SURİYE’NİN BİRLİĞİNİ KORUMA VE ÇETELERE KARŞI MÜCADELE

2012’de, yani rejim Kuzey ve Doğu Suriye’den çekildiğinde Kürtler, Suriye’den kopmak için bir girişimde bulunmadı. Kendi bölgelerini korudular ve dini, ulusal çoğulcu Suriye birliğinin çağrısını yaptılar. 

Ardından Kobanê, Reqa ve Minbic’deki kader savaşlarında DAIŞ örgütünün bertaraf edilmesinde QSD ve YPG merkezi rol oynadı. Bu güç, teröre karşı uluslararası koalisyonda temel bir sütundur. Bununla birlikte Suriye sahasında askeri dengeleri yeniden kurmuştur.

SİVİL YÖNETİM MODELİ OLARAK ÖZERK YÖNETİM İNŞASI

Kürtlerin emekleri sadece askeri boyutla sınırlı kalmadı. Beraberinde sivil bir yönetim modeli (Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi) inşa ettiler. Bu yönetim modeli yerel meclisler aracılığıyla demokratik ademi merkeziyetçiliğe, toplumun katılımına ve Arap, Kürt, Süryani, Asuri, Ermeni gibi tüm ulus ve inanç topluluklarının temsiline dayanıyor. Uluslararası alanda tanınmamasına rağmen bu yönetim, Suriye mozaiğini yönetemeyen tek yanlı merkezi devlete karşı alternatif model olarak öne çıkıyor.

ORTAK YAŞAM VE AKTİF KATILIM

Özerk Yönetim bölgelerinde Demokratik Ulus ilkesi hayata geçirilmiştir. Mezhebi ya da ulusal hegemonyadan uzak olan bu ilke, bileşenler arasında ortaklığa dayanıyor. Ayrıca Suriye’nin geleceğinin inşasında, bileşenlerin kültürel ve siyasi haklarını tanımayı esas alan, ülkenin birliği üzerinde hiçbir tehlike oluşturmayan ilerici bir bakış açısıdır.

ÜLKENİN GELECEĞİNİ İNŞA ETMEK İÇİN DERSLER

Kürtlerin yeni Suriye’nin inşasındaki rolü ve emeklerine ilişkin şu ana başlıklara dikkat çekmek gerek.

Ademi merkeziyetçilik: Yerel toplumların haklarının, devletten ayrılmadan kabul edildiği idari model.

Adil temsiliyet: Tüm ulus ve inançların katılımını güvenceye alın siyasi sistem.

Kimliğin tanınması: Kültür, dil, inanç farklılıklarını tehdit olarak değil güç faktörü olarak görmek.

Teröre karşı savaş: Örgütlü yerel güçler, ulusal bir çerçevede aşırıcı şiddete karşı mücadele ederler.

Kürtlerin devrimden sonraki rolü yalnızca bölgelerini korumak değildi. Beraberinde demokrasi, çoğulculuk ve ademi merkeziyetçilik esaslarına dayalı yeni Suriye inşasında alternatif model sundular. Eğer bu model genel ulusal diyalogda tartışılırsa tüm bileşenleri tanıyan yeni bir anayasanın temelini oluşturabilir.

Kürtlerin geleceği için Şam iktidarın ne bekleniyor?

Kürtler, Suriye’nin başlıca bileşeni olarak anayasada tanınmalı. Misafir ya da göçmen olarak değil, kendi ülkelerinin kadim ve köklü bir ulusu olarak kabul edilmelidir. 1962’den beri kimliklerinden mahrum bırakılan onbinlerce Kürt’ün kimlik hakkı verilmelidir. Kimliksiz bırakılan Kürtlerin sayısının 300 binden fazla olduğu biliniyor. Bu da eğitim, iş ve mülkiyet haklarına etki etti. Kayıtsız, şartsız ve gecikme olmaksızın bu kişilerin kimliklerinin verilmesi kararı alınmalı. Kürtlerin dil ve kültürel hakları, Kürt bölgelerindeki okullarda resmi olarak Kürtçe eğitim hakkının güvenceye alınması gerekiyor. Kürt kültür kurumlarına destek verilmeli, Kürt dili ürünlerinin üretimi ve dağıtımı için teşvikler yapılmalı. Kürt dilinin Kürt bölgelerinde resmi olarak tanınması ve desteklenmesi lazım. Siyasi ve idari ademi merkeziyetçilik tanınmalı. Özerk Yönetim gibi ekonomi, eğitim ve güvenlik faaliyetlerini ulusal bir çerçevede yürütecek gerçek manada ademi merkeziyetçi bir yerel yönetim sistemi kurulmalıdır.

Bu bölünme, ayrılma anlamına gelmiyor. Aksine baskıcı merkeziliğin tekerrürünü önlemek; Suriye’de çoğulcu bir yönetim sisteminin geliştirilmesi anlamına geliyor. Bununla birlikte gerçek Kürt temsilcileri, anayasa hazırlığına ve siyasi sürece katılmalıdır. Kürtlerin Cenevre görüşmelerine veya herhangi bir barış sürecine, geçiş hükümetine ve gelecekteki hükümet kurumlarına dahil edilmesi gerekiyor.

QSD’nin ulusal savunma sistemine dahli, terörle mücadelede gösterdiği kahraman rolün kabul edilmesi gerekiyor. Gelecekte oluşturulacak ulusal Suriye ordusunda örgütlü ve savaşçı bir şekilde yer almasının sağlanması için çalışmalar yapılmalı. QSD’nin gelecekteki orduya katılması, tüm bileşenlerin kazanımlarını koruyan bir uzlaşı çerçevesinde olmalıdır. Baskıcı güvenlik politikalarına, gözaltılara son verilmelidir. Siyasi ya da kültürel sebeplerden dolayı tutuklanan Kürtler serbest bırakılmalı. Kürt aktivistlerin peşine düşen güvenlik kurumları lağvedilmemeli, siyasi ve sivil meşru faaliyetlerin önü açılmalıdır. 

Kısacası, Şam iktidarından istenen taviz değil, tüm halkına yetecek bir ülkeye doğru ilerlemek için tarihi değişimdir. Suriye’deki Kürtlerin geleceği adalet, ortaklık, ve ademi merkeziyetçilik temelinde tanınmalıdır. Eğer böyle olmazsa ülke parçalanma ve krizlerle yüz yüze kalacaktır.

Kürt heyeti görüşmeler için Şam'a gidecek. Rojava’daki Kürt halkının haklarını elde etmesi için heyetin ne yapması gerekiyor?

Birleşik bir Kürt heyetinin Şam ile görüşmeler için gitmesi, kaçırılmaması gereken tarihi bir olanaktır. Heyetin talepleri, Rojava’daki Kürtlerin temel ulusal hakları ile ülkenin birliği ve egemenliğini koruyacak dengede olmalı.

Heyetin temel taleplerini şu şekilde sıralayabiliriz: Kürt halkı ve ulusal hakları resmi olarak tanınması. Kürt halkı Suriye’nin asli bileşeni ve kadim halkı olarak anayasada tanınması. Kürt dilinin de Arapçanın yanında resmi dil olarak tanınması. Kürtlerin dil, kültür, eğitim haklarının kabul edilmesi. Özerk Yönetim’in Suriye devleti çerçevesinde ademi merkeziyetçi yerel bir yönetim şekli olarak kabul edilmesi. Anayasada Özerk Yönetim’in eğitim, yerel güvenlik, kaynak yönetimi ve yerel adalet konularında yetkilerinin tanımlanması.

Buradaki amaç ayrılmak değildir. Baskıcı merkezi yönetim sisteminin tekrar etmesinin önüne geçmektir. Amaç, Kürtlerin Suriye devletinin geleceğine katılımını garantilemektir. Devletin tüm kurumlarında; parlamentoda, hükümette, orduda, anayasa yapılarında Kürtlerin temsili olmalı. Rojava temsilcileri anayasa hazırlama ya da yenileme çalışmalarına katılmalıdır.

KİMLİK VE GEÇMİŞ SÜRECE İLİŞKİN ADALET SORUNU

1962’den bu yana kimliksiz bırakılan Kürtlerin sorunu, kökten ve nihai bir şekilde çözülmelidir. Rejim hapishanelerinde tutulan tüm Kürt siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı. Önceki rejimin Kürt halkına karşı işlediği suçların araştırılması ve bu suçların tekerrür etmemesi için ortak komiteler oluşturulmalı.

Öte yandan QSD’nin devlet sistemine dahil edilmesi gereklidir ve şu belirteceğim konuların güvenceye alınması adına anlaşma imzalanmalıdır:

QSD lağvedilmemeli ya da karşısında savaşılmamalı. Yerel bir güç olarak kendi bölgelerinden ulusal Suriye ordusuna dahil edilmeli. Özerk Yönetim bölgelerindeki yerel güvenlik güçlerine saygı duyulmalı.

Siyasi ve anayasal güvenceler olmadan silah bırakma konusu heyete talep olarak sunulmamalıdır.

Kürtlerin kendi bölgelerinde ekonomi ve kalkınma hakları konusunda ise Kürtlerin doğal kaynaklarını, petrolünü ve tarımını yönetme hakkı tanınmalıdır.

Mahrumiyet yaşayan bölgelerin geliştirilmesi ve yeniden yapılandırılması için devlet adil bütçe ayarlamalıdır. Bu da ortak denetimle yürütülmelidir.

Diyalogların güçlü şartlarından biri Kürt birliğidir. Heyet, siyasi bir sesle konuşmalıdır. Şam ile yapılacak diyaloglar kendini rejime dayamak değil, gerçek değişimlere doğru bir adımdır. Mutabakat sağlanırsa da uluslararası garantilerin ya da gözlemlerin olması da gerekliliktir.

(cj) 

ANHA