25 Kasım'da mücadele daha da güçleniyor - Hêvîdar XALID
Genç Kürt kadını Jina Emini İran rejiminin "ahlak polisi" tarafından başörtüsünü düzgün bağlamadığı gerekçesiyle katledilmesinin ardından uluslararası kadın mücadelesi yeni bir aşamaya girdi. Jina Emini’nin katledilmesiyle ilgili acı olay daha önce yaşanmamış gerçek bir kadın direnişin yolunu açtı. Önder Abdullah Öcalan'ın paradigmasıyla mücadelede anlam bulan "Jin Jiyan Azadi” sloganı, direnişe de damga vurdu. Kadınlar her yerde bu temelde mücadeleyi büyüttü.
Kadınların protesto eylemleri hızla büyüdü ve dünyadaki tüm kadınların, özgürlük mücadelesini yürütenlere ilham kaynağı oldu. İranlı sanatçılar, yazarlar, sporcular, sivil aktivistler ve politikacıların da aralarında bulunduğu uluslararası tanınmış kişiler, kadınların özgürlüğünü varlığına tehdit olarak gören, kadınları sert yasalarla hedef alan ve onları haklarından mahrum bırakan İran rejimine karşı yapılan tarihi direnişe (devrime) katıldı ve destek verdi.
Dünyayı etkileyen, güçlü yaşam bağıyla kadım Doğu dokusuyla, kültürüyle süslenen Jina Amini devrimi, kadın sorununu ve kadına yapılan ihlalleri bir kez daha ülkedeki baskıcı rejimin gerçek yüzünü ortaya koydu. Bununla beraber direnişe uluslararası destekler verildi. Jina Emini'nin katledilmesine karşı binlerce kadın saçlarını keserek, "Başörtüsüne hayır, özgürlük ve eşitliğe evet" sloganları attı.
Kadınların direnişi ortaya koyduğu devrim iddiası, egemen erkek zihniyeti ve düşmanca politikalarına maruz kalan tüm bölge kadınları için bir büyük bir umut oldu. Kadınlar farklı eylemlerle direnişte yer aldılar ve hakları için İran rejiminin kadınlara karşı yürüttüğü şiddete isyan ettiler.
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’dür. Bu bağlamda kadınlara şiddet uygulayan, iradesini yok sayan iktidar zihniyetlerine karşı kadınlara ideolojik mücadeleyi güçlendirmeleri gerektiğini hatırlatmak istiyoruz.
Her yıl 25 Kasım'da, dünyadaki tüm kadınlar, her türlü şiddetten sorumlu olanların hesap vermesi için seslerini yükseltiyor, daha fazla mücadele ediyor. Kadınların yürüttüğü mücadele ve direnişe rağmen şiddet halen devam ediyor. Şiddetin yarattığı tahribat ise hafife alınmayacak kadar büyüktür. Uluslararası kuruluşların yayımladığı kadına ve çocuğa yönelik şiddet verilerini düzenli olarak takip ediyoruz. Ne yazık ki çoğu zaman sonuçlar çok ağırdır. Demokrasi, özgürlük ve adalet iddiasında bulunan örgütler, dünyanın farklı yerlerinde kadına yönelik şiddete karşı hala duyarsız davranabiliyor.
Çok sayıda kadın kendileri için güvenli olmayan ve yaşamın temel ihtiyaçları dahi sağlanmayan yerlerde çalışıyor. Erkeklerin yarattığı krizlerden ve savaşlardan kaçamıyorlar. Kadınlar en zor insanlık koşullarını yaşamak zorunda kalmaktadır. Kadınların yaşadığı bu durum ve acıların yeni olmadığı ancak uzun süredir devam eden bir durum olduğu biliniyor.
Ortadoğu'da kadınlara yönelik istismar ve vahşi saldırılara rağmen bu alandaki savaş ve çatışmaların sonuçları da ortada. Suriye'den İran'a, İran'dan Türkiye'ye, Afganistan'dan Libya'ya, Filistin'den Sudan'a kadar, kadınlara yönelik her türlü saldırılar yapılıyor. Acımasız sürgünlere maruz kalan Ermenistan'ın Artsax bölgesini unutmayalım. İkiyüzlü bir şekilde yaşananlara yaklaşıldı ve sorunlar görmemezlikten.
Baskı rejimlerin ve kapitalist modernitenin elinde kadınlar katliamlara, cinsel saldırılara ve etnik soykırıma maruz kalıyor. Kadınların varlığını ve mücadelesini iktidar anlayışlarına tehdit olarak gören zihniyet, kadınların siyasetten de anlamadığını iddia ederek, bazen din, bazen de kanun adı altında suç işliyor. Bu iktidar rejimleri kadınları hedef alıyor ve yürüttükleri kirli katliamcı politikalarını yasal hale getiriyor. Filistin Gazze Şeridi'nde son iki aydır kadınlara karşı işlenen suçlar bunun en bariz örneğidir.
Bu nedenle bölgede yaşanan çatışma ve krizlerden kurtarılmanın nedeni tüm kadınların öncü rol üstlenmesinden geçiyor. Ortadoğu’da güvenlik ve barışın sağlanmasında kadınların önemli ve etkili bir rolü vardır. Kadınlar, çatışma yaratan, doğayı ve çevreyi yok eden, kadınları ve çocukları öldüren ataerkil zihniyetin anlayışlarına karşı mücadele edebilecek bir güce sahiptir. Günümüzde kadınların büyük bir mücadele mirasına sahip olduğu ve son zamanlarda gerçek başarılara imza attığı herkesçe biliniyor.
Bu temelde kadınlar, tüm kadın hareketleri, kurum ve kuruluşları, iradesini, rolünü ve mücadelesini kırmaya çalışan iktidar, erkek egemen ve kapitalist sistemlerin zihniyetine karşı harekete geçmelidir. Kadınlar direnişlerini büyütüyor, seslerini yükseltiyor, özgür bir yaşam ve meşru haklar talep ediyor.
Kuzey ve Doğu Suriye'de kadın hareketleri, örgüt ve kurumları bu yıl "Her türlü şiddet ve işgale karşı, Jin, Jiyan, Azadi” şiarıyla şiddetle mücadeleye yönelik güçlü bir hamle başlattı. 13 gün süren çalışmalarda, kadınlara Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nün önemi anlatıldı. Şiddet sorununun çözümüne yönelik çözümler ve egemen ataerkil zihniyete son verilmesi üzerinde duruldu.
Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar, işgalci Türk devletinin terörle ve soykırım politikalarıyla mücadeleyi sürdürme kararlılığını gösteriyor. Türk devletinin kadınlara yönelik saldırılarını artırmasıyla birlikte onlarca siyasi, askeri ve sivil öncü ve komutan hedef alındı. Jiyan Tolhildan, Şervîn Serdar, Zeyneb Saroxan, Leyman Şiwêş, Yusra Derwîş’e yönelik saldırılara karşı binlerce kişi şehitlerin yolunda yürümek için mücadele saflarına katıldı.
Bu tarihi günde kadınların fikri ve devrimci mücadelesini her zamankinden daha fazla artırması gerekiyor. Faşist Türk devletinin yürüttüğü her türlü soykırım saldırısına karşı kadınların ayakta durabilmesi için birliğe ihtiyacı var. Özgür kadınların sesleri ve umutları yaşamın her alanından uzaklaştırılmak isteniyor. Ancak kadınlar baskıcı sistemlere karşı mücadeleyi güçlü bir şekilde sürdürüyor. Özgürlük mücadelesi yürüten kadınlar, güçlü bir iradeye sahiptir. Kadınların öldürülmemesi, şiddete maruz kalmaması için kadınlar daha güçlü bir mücadele ortaya koymalıdır. 21. yüzyılın sosyal soykırım, göç, etnik soykırım politikalarına son verilmesi ve bunun sonucunda kadınların özgürlük hakları güvence altına alınması gerekiyor. Tüm mücadele kadınların temel haklarına ulaşması içindir. Yaşamın inşası ve kadının renginin daha görünmesi için mücadelenin toplumun her kesiminde kendini hissettirmelidir.
(ma)
ANHA