Irak nereye doğru gidiyor? - Rauf KARAKOÇAN

Irak nereye doğru gidiyor? - Rauf KARAKOÇAN
2 Sep 2022   00:55

Saddam sonrasında bir türlü dinmeyen çatışmalarla kendisinden söz ettiren Irak, daha kötü bir kulvara doğru hızla yuvarlanıyor. Şiiler arası iktidar savaşı şeklinde zuhur eden bu kargaşa, kontrollü şiddet temelinde bir üst aşamaya vardı. Irak’ta geçmişten günümüze taşınan sorunların çözümsüzlüğü, gelinen noktada artık sürdürülemez bir boyuta dayanması, şiddeti kaçınılmaz hale getirdi.

Irak, aynı zamanda birçok ülkenin cirit attığı bir ülkedir. İran, Türkiye, ABD hatta İsrail’in nalıncı keseri gibi kendisine doğru yontuğu bir Irak’ın seçimlerle çözüm bulması oldukça zordur. Hükümet kuramıyor, cumhurbaşkanını seçemiyor. Ekonomik-siyasi sorunları giderek katlanmış ve gırtlağına kadar yolsuzluklara batmıştır. Sorunlarını çözecek bir siyasi perspektiften yoksun ve kendi iradesini kaptırmıştır. Vesayet güç odaklarının denetiminde yönetilen, vesayet savaşların sürdüğü bir coğrafyadır. Mezhep ve etnik çatışmalara müsait bir zemine sahip. Ayrıca; Şiiler, Sünniler ve Kürtler arası ayrışmaların kendi içinde çatışma potansiyeli taşıdığını dikkate alırsak, çatışmalara hemen mobilize olan halk bileşenlerine sahip.

ŞİİİLER ARASI ÇATIŞMA FELAKET OLUR

Şiiler arası bir çatışma Irak’ın felaketi anlamına gelecektir. Sadece Irak’la sınırlı kalmayacak olası bir çatışmanın bölgesel etkileri kaçınılmazdır. Ayrılıkları, farklılıkları, karşıtlıkları kaşıyarak, çatışmaları tetikleyecek dinamiklere sahip. Herhangi bir uzlaşmanın sağlanmaması halinde, Fiili bölünmeler artacak ve hatta sistemsel bir değişiklik kaçınılmaz olacak. Türkiye, bu karmaşanın derinleşmesini elini ovuşturarak bekleyerek, Kerkük’teki Türkmenlerle hemen boy göstererek ‘burası Bağdat olmayacak’ şekilde siyaseten görücüye çıktılar. Böyle bir güçleri olmamasına rağmen leşe konmak için büyük bir iştah duyuyorlar. Türkiye çatışmaları fırsat bilerek Şengal, Maxmur ve Kıfri’ye SİHA saldırıları düzenleyerek katliamlar yaptı.     

Irak’ın bu duruma gelmesinde en önemli neden siyasal istikrarsızlık ve anayasal sistemdir. Belki sistemsizlik demek daha doğru olur. Mezhepçilik ve parçacılığa dayanan bu sistem, kriz ve çatışmanın üremesine çok müsait. Bu nedenle alabildiğince kirlenmiş yönetimlerin iktidarı kaçınılmaz hale geliyor. Rüşvet ve yolsuzluk siyasetin yürütülüş tarzı haline gelmiştir. Yaşadığı kirlilikten kurtulması için sadece midesinin temizlenmesi yeterli değildir. Bağırsaklarındakini boşaltmadığı müddetçe hep şiddet kusacaktır ve dış müdahalelere açık hale gelecektir.

TÜM TARAFLARIN MEVCUT ÇATIŞMADA PAYI VAR

Son kalkışma Arap, Şii milliyetçiliği ile İran destekli Şiiler arasındaki güç mücadelesine dönüşmüştür. Kum ve Necef arasındaki Şii ruhbanlığın bir rekabeti de diyebileceğimiz kutuplaşmanın siyasetten Irak’ta yönetime talip olmasıdır. Sadece Şiiler arası rekabetle de sınırlı değil. Kürtler de Bağdat’ta kurulacak hükümet konusunda hem fikir değillerdir. KDP Irak eksenli gurupları desteklerken YNK ise İran yanlısı siyasi eğilimli Şiileri destekliyor. Sünniler ha keza benzer bir ayrışma içinde. Türkiye, işbirlikçi KDP üzerinden oyuna dahil olurken, BM ve ABD-İsrail de İran karşıtı gurupların ekmeğine yağ sürmektedir

Siyasetten var olanın askeri güce de sahip olması, iktidar mücadelesinde önemi avantajlar sunmaktadır. Kazimi gibi bir başbakan ise üzerinde uzlaşılan, siyasi ve askeri etkinliği olmayan konumda olması ve dengelere oynaması nedeniyle, mevcut duruma güç yettirmesi beklenemez. Sorun Şiiler arası gibi görünse de özünde bütün tarafların bu çatışmada payı vardır. Hükümetin kurulmamasında ABD, Kürtler, Sünniler, İran ve ona bağlı Iraklı Şiilerin baskın bir rolleri vardır.

Yaşanan çelişkilerin çatışmaya dönüşmesi her ne kadar kaçınılmaz hale gelse de daha çok gelişecek, genişleyecek bir boyuta ulaşmayacağını, Sadr’ın siyasetten çekilmesinden anlaşılıyor. Görece bu çatışmaların durması sorunların çözüldüğü anlamına gelmeyecektir. Karşılıklı tavizlerle bir noktada uzlaşının olması kuvvetle muhtemeldir. Yeniden bir seçim takvimiyle sorunlarını kısmen ötelemeleri beklene bilinir. Irak’la başlayan Ortadoğu müdahalesi, iki dizinden vurularak çökertilen bir Irak yarattı. Zenginliğin üzerinde oturmasına rağmen yoksulluk sınırında yaşayan çoğunluk, dünya ölçeğinde petrol rezervleri olmasına rağmen elektriği olmayan, İran’dan enerji ithal eder hale gelmiştir. Böylesi bir Irak’ın kısa sürede düzelmesi beklenemez.

ÇÖZÜM ÖNDER ÖCALAN’IN ORTADOĞU KRİZİNE SUNDUĞU TEZLERDİR

Kürtler Irak iç siyasetinde kilit bir role sahip olmasına rağmen, KDP’in arsızlığı ve siyasi körlüğü yapıcı olmaktan uzaktır. Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda Irak siyasetine müdahale aracına dönüştü. Erdoğan bu konuda memnuniyetini dile getirerek, PKK’ye karşı mücadeleyi kast ederek ‘KDP ile iyi bir noktada olduklarını, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle inşallah daha da iyi olacak’ demişti.  Bu nedenle KDP, YNK’ye rakip, cumhurbaşkanı adayını çıkarması, YNK’yi daha fazla İran’a itmesine neden olurken, Kürtleri ortak bir siyaset izlemekten yoksun bıraktı.

Irak’taki siyasal yapı, demokrasiyi içselleştirilmediği müddetçe yapısal sorunlarından kurtulması mümkün olmayacaktır. İnatla sürdürülecek kör bir döğüş, bir tarafı belki alt edebilir ama kalıcı çözümler sunamaz. Çözüm Önder Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu krizine dair sunduğu tezlerdedir. Irak’ın geleceğini bu tezlerle yeniden inşa etmektir. Sistemin restorasyonu değil reforma ihtiyacı vardır.

ANHA