​​​​​​​Rusya, Türkiye ve Suriye üçgeninde Kürt pazarlığı- Şükrü GEDİK

​​​​​​​Rusya, Türkiye ve Suriye üçgeninde Kürt pazarlığı- Şükrü GEDİK
31 Aug 2022   00:56

Türk dış politikasının genelde bir tıkanmayı yaşadığı biliniyor. Uzun süreden beri vizyondan yoksun, restleşmesi yoğun bir dış politikaya tanıklık ediyoruz.

Saldırgan üslubun ön planda olduğu, agresif çıkışlarla yürüyen ilişki tarzından istenilen sonuç alınmadığı anlaşılmıştır. Suriye, Libya, Irak içişlerine müdahale maceralarının da sonuna gelinmiş oluyor. Belki hemen nokta konulacak aşamaya gelinmemiştir fakat en azında izlediği yolun uzun vadede kendisine getirisi olmadığı açığa çıkmıştır.

Suriye konusu günceliği itibarıyla önem kazanıyor. Erdoğan için en önemli seçim yatırımı Rojava’ya yönelik askeri işgal operasyonu gerçekleştirme olasılığıdır. AKP ilk seçimlerde ABD’ye yaslanıp, bir proje olarak kendisini takdim ederek seçimi kazandı. Kritik hale gelen 2023 seçimlerini kazanması için de Rusya’ya yaslanma ihtiyacı çok belirgin hale geldi.

İç siyaset bağlamında konuya eğilirsek, seçimi kazanmanın yolu, Rojava’ya saldırmak, Rusya ile ilişkileri iyi tutmaktan geçiyor. Ekonomiyi rahatlatmak için Rus oligarklardan gelecek sermaye transferine çok ihtiyacı var.

Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’nın ihtiyaç duyduğu kalemleri Türkiye üzerinden temini, Türkiye’de, bağımlı olduğu petrol ve petrol ürünlerinin Rusya’dan karşılama talebi örtüşüyor. Rusya ile kurulan siyasi ve ekonomik ilişkilerin bir canlanma yaratacağı hesapları üzerine kurulan seçim stratejisi yürütülüyor. Birbirine zorunlu ihtiyaç duyan ikili ilişki, Türkiye’nin bu sıkışık döneminde bir rahatlama yaratacaktır. Zaten Akkuyu santralı sermaye transferine önemi bir yasal dayanak oluşturuyor.

Rusya’nın Türk devletini Esad’a yönlendirmesi, iç siyasete etkilerini de gözeterek Erdoğan’a destek olarak yorumlayabiliriz. Esad ile diyalog açılımına kendisini yatıran Türkiye’nin öncelikleri oldukça farklıdır. İki ülkenin sıraladığı talepler çok fakat en önemli şartlarda kilitlenmeyi yaşıyorlar. Türkiye’nin vazgeçemeyeceği şart: Özerk Yönetimi lağvetmek, 30 km derinliğinde güvenli bölge oluşturmak, mülteci sorununu çözmek istemesidir. Suriye ise, Türkiye’nin işgal ettiği alanlardan çekilmesini, Lazkiye’den Irak’a uzanan M4 karayolunun açılması, İdlib ve sınır kapılarının yeniden kontrolünü talep etmektedir. Tam da bu noktada yeniden bir Kürt pazarlığı gündeme gelmektedir.

Rusya, Türkiye’yi Suriye yönetimiyle diyaloğa zorlarken mevcut var olan sorunların nasıl çözüleceğine dair elbette bir perspektifi vardır. Erdoğan’ı memnun edecek yaklaşımlar içinde olacağı kesindir. Buna Rojava’ya kısmen operasyona izin vermesi de dahildir. Yani kazın geleceği yerden tavuk esirgenmez misali Rojava’yı harcayabilir. İran ile anlaştıkları ölçüde bir müdahaleye sesiz kalabilirler. Tabii bu teknik Erdoğan’ın işine ne kadar yarar, seçimde ne kadar etkili olur bunu zamana bırakmak gerekir.

Suriye’ye dayatılan diyalogda Kürtlere karşı ortak mücadele, Adana Mutabakatının yenilenmesi konularına Suriye’nin tavrı merak konusudur. Suriye, Türkiye ile yaşadığı birçok sorun nedeniyle henüz ‘Kürtlere karşı ortak mücadele’ noktasında değildir. Suriye yönetiminin Kürtlerle diyaloğu, askeri alanda ve pratik işlerin yürütülmesini içeren boyutu aşmamıştır. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetiminin varlığı, anadil eğitimi de dahil, özerk statüyü içeren anayasa değişikliği, Suriye’nin birliği esasına dayanarak sorunların çözümü, ekonomik kaynakların paylaşımı, güvenlik sorunları ve YPG-YPJ-QSD askeri varlığının durumu gibi konuların müzakereleri zaman alacaktır. Suriye bu sorunları Özerk Yönetimle konuşarak mı, çatışarak mı çözecek? Bu noktaya henüz gelmemiştir.

Suriye savaşını derinleştirerek kazanca dönüştürmeye çalışan Türk dış politikası çökmüştür. Suriye ile diyalog sürecine girme ihtiyacı, Türkiye’nin desteklediği Suriye muhalefetiyle yollarını ayırması gerekecektir. Hep sopayı göstererek, diyalog kurulmayacağına göre, Esad ile kucaklaşması için, şimdiye kadar söylediği-ettiği her ne varsa ‘U’ dönüşü yapmak zorunda kalacaktır. Gerçi bu konularda Erdoğan’ın bağışıklık sistemi güçlüdür. Birçok konuda verdiği keskin ve kesin sözlerden defalarca kez caymıştır.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, Suriye yönetimiyle öteden beri aradığı diyalog zemini, sorunları anayasal temelinde çözüme kavuşturma arzusu her iki taraf için de en makul yöntemdir. Rusya’nın da öteden beri Kültürel haklara ve özerklik taleplerine sıcak baktığı biliniyor. Türk devleti, Kürtleri hedefe koyarak yeni bir çatışmayı yaratma isteminin karşılığı kalmamıştır.

Rusya, İran, ABD askeri işgale karşı tavırlarını ortaya koymuşlardır. Bu tavırlarında çok ısrarcı ve caydırıcı pozisyonda olmasalar da görünen durumuyla istekli değillerdir. Kürt pazarlığını çıkarlarına göre kullanacakları ve tavırlarında yumuşama anlamına da gelecek şeklinde yorumlamak mümkündür.

Rusya, Türkiye ve Suriye arasında süren Kürt pazarlığı nihayete eren bir pazarlık değildir. Kürtler başta olmak üzere, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimin bileşenleri, temel kazanımlarını koruyabilecekleri bir pozisyonda derinleşerek sürekli teyakkuz durumda kalmaları gerekir. Siyasi askeri ve örgütsel durumunu bu şartlara göre gözden geçirmesi, her türlü yönelim tarzını dikkate alarak hazırlıklarını buna göre yapması elzemdir.