​​​​​​​Suriye’de gelgitli süreç – Rauf KARAKOÇAN

​​​​​​​Suriye’de gelgitli süreç – Rauf KARAKOÇAN
25 Aug 2022   23:42

AKP’nin şefi ve Türkiye’nin sivil diktatörü Erdoğan’ın Tahran ve Soçi görüşmelerinin ardından Suriye konusunda, ağzındaki baklayı çıkardıkça acımsı bir tat yayılmaya başladı.  İstemezdik tarzında bir dille, şimdiye kadar savundukları bütün argümanları ters yüz ederek ilişki arayışına girmiş olmaları yeni bir durumdur. Suriye yönetimi ile ilişkilerin zorunlu hale gelmiş olması Türk devletinin Suriye’deki politikalarının başarısızlığına işarettir. Eğer askerî açıdan bir başarı ve uzun vadede Türkiye’ye getirisi olan bir politika olsaydı, Esad yönetimiyle asla diyalog kurma gereği duymayacaktı. Asıl amaçları gerçekleşmeyince ‘bizim Suriye’de ki amacımız toprak değil, Suriye’nin bütünlüğüdür’ falan-filan türünden kıvırmaya kadar gelip dayandılar.

Velev ki dedikleri gibi olsun, Suriye ile iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde yeniden bir diyalogu arzu etmeleri iyi niyet olarak anlayalım. Fakat, sahada ki durum göz önünde bulundurulduğunda işler pek de arzulanan gibi olmadığı görülecektir. Gözleri Suriye’de değil(miş), fakat önemli bir alanı işgal ederek kendi topraklarına katmışlar. TC devletinin kurumlarını kurup, Türkçe eğitim veriyor, TL üzerinden alışveriş yapıyorlar. Yani birde gözleri olsaydı kim bilir daha neler yapacaklar. Türkiye’de başaramadıklarını Suriye’de yapmaları içten bile değil. Nasıl olsa haybelerinde yok yoktur. Yalanı bol, her yana çekiştirilecek elastiki dille, süslemeler yaparak nerdeyse barışın, huzurun ve demokrasinin havarisi kesilecekler. 

Tam da diyalog derken bombalar patlıyor. Türkiye’nin saldırılarında Suriye askerleri can veriyor, Rusya İdlib’i vuruyor. Varmak istedikleri menzile bombalarla varılmak isteniyor. İlişkileri üst seviyeye çıkarmaktan bahsederken olanlar biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Erdoğan ve kardeşi Esad arasında yapıcı, geliştirici, eskisinden daha sıkı-fıkı, etraftakilerini kıskandıracak düzeyde, ailecek, çoluk-çocukla daha kaynaştırıcı bir düzeye ilişkilerin taşırılması bekleniyor. Tanrı oluşacak bu tabloyu kem gözlerden saklasın. AKP şefi, Esad’a demediğini ve yapmadığını bırakmadı, şimdide eskisinden daha güçlü bir ilişki kuracağını söylemektedir. Ne de olsa devletler arasında küs olmazmış.

İşin ciddiyetine göre yaklaşım sergilendiğinde ise Türk devletinin Suriye’de işgal ettiği mevcut pozisyon, Esad kardeşiyle diyaloga zemin sunmuyor. Şangay zirvesinde, Rusya ayarlamasıyla yan yana gelmeleri sağlansa da verecekleri görüntünün Suriye’ye hayırlı olmasından ziyade, Putin’in dışarıya vereceği bir mesaj olarak daha fazla ön plana çıkacaktır. Çünkü, Erdoğan’ın bahsettiği şimdiki Suriye, kendisinin oradaki varlığıyla çelişiyor. Desteklediği İslami çete guruplarını Esad ile ortak yönetime dahil etmekten bahsediyor. Şef Erdoğan, kabile reisi gibi ne derse, AKP kabilesinin diğer yetkilileri de onun ağzına bakarak, sarf ettikleri kelimeler tornadan çıkmış gibi birbiri arkasına dizi veriliyor. Sadece kabilesi de değil muhalefetteki CHP ve muhtemelen diğerleri de Suriye ile ilişki kurulmasından memnun kalacaklar. Meral Akşener daha önceden de devlet görevlendirirse Şam’a gitmek istediğini söylemişti.  

Esad yönetimine koltuk değneği olan Rusya ve İran, önceden aşı pişirip Tahran’da Erdoğan’ın önüne koydular. Soçi’de de bu aşa biraz daha sos katarak Erdoğan’a yedirdiler. Aslında, Esad ve Erdoğan arzu etmedikleri ve güç yettiremedikleri bir durumda bir araya getiriliyor. Erdoğan’ın Suriye hesaplarını Kürtler bozmuştur. Bu nedenle Amok koşucusu gibi Kürtlere saldırmaktadır. Kürt yetkililerini Ankara’da ağırlayarak Esad’a karşı savaştırmak istemesi de dahil, kullanabileceği türden basit bir malzeme sandı. Halen de yutulacak basit bir lokma gibi görmektedir. Oysa ki Kürtler kendisine çok hem de daha çok pahalıya patlamıştır. Kürtlere yaptığının acısı sonradan daha iyi görülecektir. Önümüzdeki seçimlerde Kürt düşmanlığının karşılığı olacaktır.  Suriye’de, Irak’ta, ABD ve Rusya ilişkilerinde Kürt meselesi hep ayağına dolanacaktır.

Rusya’nın ve ABD’nin öncelikleri değişmiştir. Doğu pasifikte Çin, Kuzey Kore kapsamlı askeri tatbikatları devam ederken, ABD ve Tayvan’da misilleme türünden en kapsamlı tatbikatları yapılıyor. Akdeniz’de ha keza 5 ülkenin ortak tatbikat kararı var. Geleceğin dünyasını belirlemek için ön ısınma turlarını andıran türden bir haraketlilik söz konusudur. Gözlerini ileriye diken bu küresel devletler, geride kendilerini meşgul edecek bir Suriye’ ye zaman ayırmak istemeyeceklerdir. Bu nedenle isteksizde olsa Esad ve Erdoğan’ı bir şekilde yan yana getireceklerdir. Bu süreç hiç kuşkusuz umut vaat eden bir süreç olmayacaktır. Aksine gelgitleri fazla olan bir süreçtir. Hatta Türk devletinin askeri operasyonlardan vazgeçtiği şeklinde de okunmaması gereken karmaşık bir durum vardır. Esad’la diyalogun hedefinde yine Kürtler vardır.  

Türkiye, Kürt düşmanlığından dolayı, elinde iki ucu pislenmiş değnek tutmaktadır. Ne yapsa da hiç çaresi yok bu pislik kendisine bulaşacaktır. En makul çözüm düşmanlığı bırakmasıdır. Suriye konusunda uçtan uca savrulmaları daha çok göreceğiz. Erdoğan-Esad buluşmasına Adana mutabakatı çerçeve olarak sunulsa da bunun gerçekleşme olasılığı da kuşkuludur. Adana Mutabakatı Baba Esat zamanında, Suriye’ye yönelik tehditlerin arttığı bir dönemde Suriye’ye zoraki giydirilen bir gömlek gibidir. Başkan Apo’nun Suriye’den çıktıktan on gün sonra imzalanmıştır. Suriye üzerindeki tehditleri savuşturmak için bu anlaşmaya oturmuştur.

Söylenen sözlerden ziyade sahadaki pratik uygulamalar daha öğretici olacaktır. Kürtler için kurulan tuzaklar var oldukça, Suriye’de süreçler başlamadan bitecektir.

ANHA