Kapitalizmin açgözlülüğü ve iktidar zulmü arasında doğa-Hêvîdar XALID

Kapitalizmin açgözlülüğü ve iktidar zulmü arasında doğa-Hêvîdar XALID
17 Aug 2022   07:39

Dünyada iklim sorunu, küresel ısınma, kuraklık, çölleşme ve açlıkla ilgili bir takım siyasi, ekonomik toplumsal ve çevre krizi var. İnsan yaşamı ve sağlığı ile yeryüzündeki bütün canlılar için tehlike oluşturan birçok hastalık, virüs ve pandemi hızla yayılıyor. Devletler ve hükümetler arasında artan çatışmalar ve eşit olmayan savaşlarla birlikte kapitalist sistem ve ulus devletin iktidar zihniyetinin dayatılmasıyla bu krizler daha da büyüyor. Bu, insanların ve grupların yaşamına olumsuz bir etki yapıyor. Bu nedenle iklim, çevre ve insanlarla ilgili davalar hükümetlerin ve devlet başkanlarının hesabının dışında kalıyor. 

Bu kriz, dünyanın her yerine yayıldı. Artıklar milyonlarca yaşam için tehdittir. Ancak ardında tehlikeli sonuçlar, acı dolu bir miras ve görmezden gelemeyeceğimiz bir yıkım bıraktı. Buna rağmen mevcut hükümet ve sistemler sessiz aynı zamanda halkların davalarına karşı sorumluluklarını ihlal ediyorlar.

O davalardan en önemlisi, gıda güvenliğinin yok olmasıdır, çatışma, göç dalgaları, ekonomik engelleri son dönemde arttırdı. Bunun yanında birçok ülkede yaşamın her alanını olumsuz etkileyen Corona krizi var.

Gıda krizini gerçek anlamda yaşayan Yemen’in devletlerin başında geldiğini söylemek gerekiyor. Yemen hükümeti bir hafta önce yaklaşık 7 milyon insanın gıda güvenliğinin olmamasından kaynaklı zorluk çektiğini duyurdu. Libya’daki durumda çok farklı değil. BM bir raporunda gıda güvenliğinin zayıfladığını doğruladı, Ukrayna krizi sonucunda buğday gibi temel ihtiyaçlara ulaşmanın zorlaştığını belirtti. Raporda, Libyalıların 3’te birinin gıda güvensizliğinden kaynaklı zorluk çektiğine yer verdi. 6 milyon insandan bir milyon 200 bini gıdaya ulaşamıyor. Bu trajedinin asıl sebebi, iktidarlar arasında uzun süreli çatışmalardır.

BM’nin tahminlerine göre, Ukrayna-Rusya savaşından sonra 4 milyon insan gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalacak. En fazla Afrika bölgesinin güney çölü bundan zarar görecek. Sri Lanka’da da durum aynı. Uluslararası düzeyde 6 milyon kişinin gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalacağı uyarıları vardı. Bunun yanında, FAO’nun üretim ve hayvancılık üretimindeki düşüşün devam etmesi halinde Eylül ayına kadar içinde Somali’nin de olduğu 8 bölgede kıtlığın yaşanacağı uyarısında bulundu. Temel gıda fiyatları her geçen gün giderek arttı, aşırı kuraklık Somali’de bir milyon kişinin göç etmesine neden oldu.

Aynı sorun Irak, Suriye, Lübnan, Tunus, Fas, Sudan, Etiyopya ve Kenya’da da var. Bu sorunun yanında insanın doğayı, çevreyi ihlal ettiği başka sorunlar da var. Tüm dünyaya yayılan ve yaşamın birçok alanını tehdit eden iklim sorunu var. Avrupa’nın diğer bölgelerinde, sıcaklıklar artmış ve nehirlerin suları buharlaşmış durumda. Fransa’daki yetkililer, Fransa’da 100’den fazla belde de artık içme suyu olmadığını belirttiler. Aynı şey Hollanda ve İngiltere gibi Avrupa Birliği devletlerinde de aşırı sıcak hava dalgaları ve kuraklık yaşanıyor.

Başta Irak olmak üzere Ortadoğu büyük kuraklık dalgalarıyla karşı karşıya. Diyala’da bulunan Hemrîn Gölü’nün suyu büyük bir oranda eksilmiş. Bilindiği üzere bu karışıklık hükümet ve devletlerin eliyle doğal kaynakları çıkarları doğrultusunda kullanmak için yaratılıyor. Bunlar arasında Dicle ve Fırat nehirlerinin suyunu kesen Türk devleti de var. Bunun sonucunda tarım ve hayvancılık alanlarında büyük zararlar oluştu. Kirli siyasetleriyle bölgenin doğasını yıkıyor ve halkını susuz bırakıyor.

Başûrê Kurdistan doğası Türk devleti tarafından kanunsuz ve hesapsızca her gün yakılıp yıkılıyor, ağaçlar kesiliyor, nehirlerin suyu kurutuluyor, hayvanlar öldürülüyor ve birçok farklı türdeki silahlarla Kürdistan doğası imha ediliyor. Bakurê Kurdistan’da binlerce Kürt köyü yıkıldı ve halk göç ettirildi. Her gün ağaçlar kesilerek yurt dışına satılıyor. İnsanın fayda ve bereketini bu sayede ilişkilendirdiği yeşil alanları yok ederek, insan ve doğa arasındaki ilişkiyi kesiyor.

Barajların inşa edilmesi çevre üzerindeki en büyük tehlikedir. Nehirleri üzerinde inşa edilen bunca baraj doğal felaketleri arttırıyor. Türk devleti barajların üretimiyle Suriye’nin de olduğu komşu devletlerin sudaki payını elinde bir silah gibi tutarak bölge halklarına karşı kullanıyor. Ara ara Fırat suyunu kesiyor. Özellikle Efrîn olmak Suriye’de üzere işgal ettiği birçok bölgedeki zeytinlik alanları bor alanlarına dönüştürdü. Aynı zamanda ağaçlar kesildi, köyler yıkıldı ve tapınaklara büyük zararlar verildi ve dünyanın gözleri önünde bölgedeki demografi siyasetini gerçekleştirdi.  

Evet doğrudur, ulus-devlet uygulamalarının etkisi doğa ve çevrenin ilkelerini geçti. Bundan öte etkisi iklim değişikliği hadisesini geçti. Kapitalist sistemin doğa üzerindeki kontrolü toplum ve doğa arasında büyük bir yıkıma sebep oldu. Kapitalist modernite ve ulus-devlet kavramlarının ortaya çıkmasıyla kadınların emek ve üretimiyle oluşan doğal toplum da ortadan kalktı. Elbette bu karışıklıktan en büyük zararı kadınları görüyor. İlk noktada bütün sorunların bedelini ödeyen kadın kurban ediliyor.

Toplum üyeleri doğaya inanan kültürlerinden ve duydukları saygıdan uzaklaştı. Daha öte yüzlerini doğa üzerinde bir bela olan sisteme çevirerek ahlak dışı bir şekilde doğayı ezdi. Bunun sonucunda doğaya karşı bir toplum açığa çıktı.

Devlet sistemleri tarafından doğaya karşı ihlaller bir devletle sınırlı kalmadı. Örneğin Afrika’nın batısında bulunan Sudan’ın kuzeyinde bulunan Nil Nehri çöller yüzünden nerdeyse kuruyacak. Uzmanlara göre Mısır sınırları boyunca uzanan tarihi Nûbiye bölgeleri ve köy kalıntıları, altın arama çalışmaları ve çölleşme tehlikesi yüzünden insan sağlığını ve çevreyi zararlarla yüz yüze bırakıyor. Etiyopya’daki Nehda Barajı milyonlarca Sudan ve Mısırlı için kabusa dönmüş.

Yemen’de de Safir tankeri krizi tüm çevre için patlamaya hazır bomba anlamı taşıyor. Yemen’in batı kıyılarında duran Safir tankeri, petrol dolumu ve arıtmasında kullanılıyor. Fakat 2015 yılından bu yana onarılmaması, tankerde petrolün olması ve sızan gaz bölgeyi tehdit ediyor. Uluslararası raporlar tankeri patlamaya hazır bomba olarak tanımlıyor. Aynı şekilde Kızıldeniz, Ürdün, Suudi Arabistan, Sudan ve Cibuti’ye kadar olan bölgelerin altyapısına zarar verebilir. Dünyadaki ikinci büyük felaket olabileceği de söyleniyor. Bu sorun şu ana kadar çözüme kavuşturulmadı.

 Tüm bunların yanında tüm dünyayı etkileyen aşırı sıcaklıklar insanların yaşamını doğrudan tehdit ediyor. Sıcaklardan dolayı çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Saydığımız bu etkenlerin yanında şirketlerin çevreyi korumadaki görevini yerine getirmemesi tüm dünyayı tehdit ediyor.

İnsanlar her geçen gün doğasından uzaklaşıyor. İçinde yaşadığı doğayı koruması için elindeki araçları geliştirmeli, sağlıklı ve herkesin yaşayabileceği bir çevre oluşturmalı. Doğa, petrol-gaz arayışlarından korunmalı. Sanayi devriminden sonra birçok doğal kaynak kullanıldı ve kurutuldu. Bu da iklimi ve çevreyi doğrudan etkiledi.

Şu anda çevre kirliliği en üst düzeye ulaşmış durumda ve çevre davaları tehlike çanlarını çalışıyor. Kapitalist sistem ve uluslararası siyasetlerden dolayı çevre her gün katlediliyor, çölleştiriliyor. Bu sistem, çevreyi ve toplumsal ruhu gerçeklikten uzaklaştırıyor. Egemen kapitalist sistem çevreyi ve doğayı kullanılacak bir alan olarak görüyor. Tehlike boyutuna ulaşan çevre krizi aslında toplumun geldiği durumu da gösteriyor. Bu krizleri aşmak için çevreyi koruma örgütleri ve üyelerinin bilinçlendirme kampanyası yürütmesi gerekiyor. Temiz bir yaşam olmadan insan yaşayamaz. Bu ilişkin bir milyonluk yılın ürünüdür.

ANHA