​​​​​​​73’üncü Êzidî fermanı ve sonrası – Rauf KARAKOÇAN

​​​​​​​73’üncü Êzidî fermanı ve sonrası – Rauf KARAKOÇAN
2 Aug 2022   00:27

3 Ağustos 2014’te DAİŞ çetelerinin Şengal’e saldırısına, Êzidî toplumu 73’üncü ferman adını koydu. Êzidîlerin adeta soy kütüğü gibi olan fermanlar, nesilden nesille aktarılarak günümüze kadar gelmiş sözlü tarih gibidir.

Dile kolay, 73 kez fermana uğramış bu inanç topluluğu, Kürdistan coğrafyasının yazgısını paylaşmış gibi kendileri de parçalanmış, diyardan diyara sürülmüş, derbeder olmuş ve acılarla yoğrulmuş olmasına rağmen her şeye inat varlığını sürdürmekte.

YOK OLMA TEHLİKESİNDE OLAN ÊZİDİLER

Osmanlı katliamlarından kaçarak, Kafkaslara doğru göç eden Êzidîlerin hayat hikayeleri ayrı bir trajedidir.

Çoğunluğu Ermenistan’da yaşayan Êzidîler, kendi kadim geleneklerini sürdürmekle birlikte toplumsallıkları dağılma tehlikesi altındadır.

Kuzey Kürdistan’da sınırlı sayıdaki Êzidî nüfusu (500 dolaylarında) yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ya katledilmiş ya da göçertilmiştir. Bu durumun devam etmesi halinde Kuzeyde Êzidî kalmayacak ve tarihten silinmiş olacaktır.

Rojava’da yaşayan Êzidîler de göç vermekte. Küçük yerleşim alanlarında kalıntı kabilinde yaşamlarını sürdürmekte. Efrîn’deki Êzidîler ise DAİŞ çete artıkları ve Türk devletinin işgal saldırılarından dolayı yerleşim alanlarını terk etmek zorunda kalmışlar. Bir kısmı çadırlarda, yaşama tutunmaya çalışırken bir kısmı da değişik alanlara dağılmışlar.

Yakın tarihimizin en kanlı Êzidî fermanının yaşandığı Şengal’de, katliamdan kurtulabildikleri kadarıyla, dağa tutunarak var olma mücadelesi veriyorlar. Federe Kürt yönetiminin denetiminde Laleş etrafında kümelenmiş Êzidîler, izole edilmiş halde ayrımcı politikaların kurbanı olmuşlar.

Dışlanmış, ötekileştirilmiş, siyasi temsil hakkından yoksun bırakılmışlardır. Başika ve Baziyan Êzidîleri ise Arapça konuşmakta ve diğer alanlarla diyalogları yok denecek kadar azalmıştır.

Êzidîlerin coğrafi bölünmüşlük ve parçalanmışlıklarına siyasi, ekonomik yapılardan yoksunluğu da eklenince oldukça örgütsüz ve savunmasız kalmışlardır.

Özgünlüklerine rağmen öze dayanan hiçbir yapılanması yoktur. Hâkim siyasi egemenlikler altında asimilasyona açık, baskıya maruz bırakılmış, kapalı toplum özelikleriyle baş başa kalmışlardır.

Denilebilinir ki, varlıkları neredeyse unutulmuş, unutturulmuş ve sadece bir inanç topluluğu olarak kalan Êzidîler, dehşet saçarak, ilerleyen DAİŞ çetelerinin saldırılarıyla birdenbire dünyanın en çok bahsettiği topluluk haline geldi. 

DÜNYA HALKLARI ÊZİDİLERİ KATLİAMA UĞRARKEN TANIDI

İnançlarının gereği olarak, ‘önce 72 millete sonra bize’ diye dua eden Êzidîleri, 73 kez katliama uğradığını nerden bile bilir ki?

İnsanların tavuk gibi boğazlanarak öldürüldüğü, diri diri topluca çukurlara gömüldüğü, kadınların mülk haline getirildiği, köle pazarları kurularak satıldığı, demir kafes içinde üzerlerine benzin dökülerek yakıldığını ve daha neler neler…

Yaşananları anlatmaktan insanın haya edeceği şeyler... DAİŞ’in saldırılarını, KDP’nin Êzidîlere ihanetini, dünya sadece izlemekle yetindi, tarih de kayıt altına aldı.

YA GERİLLALAR YETİŞMESEYDİ

73. Ferman Êzidî toplumuna vurulmuş en son ve en öldürücü darbedir. Şengal dağında, dört tarafı kuşatılmış, aç ve susuz halde ölümü beklerken, imdadına PKK gerillaları yetişmemiş olsaydı, bugün tarih farklı yazılmış olacaktı.

Mutlak katliamı durduran da dünyaya duyuranda yine PKK gerillalarıydı. Gerilla birlikleri, tarihi misyonunu yerine getirdikten sonra Şengal’den çekilirken, düşüncede yeni tohumlar ekerek, Êzidîlere yeni bir geleceğin kapılarını da aralamış oldu.

Fermanın ardından 8 yıl geçti. Yaralarını saran da hâl-hatır soran da pek olmadı. Helikopterden atılan yardımları, yaşama tutunur gibi helikopterlere tutunarak, havadan düşenleri izleyen insanlık, istenilen düzeyde yardım elini uzatmadı. Gelen yardımlar da KDP’nin kasalarına aktı. Katliamdan rant devşiren zihniyetin, insanlıktan çıkmış, tükenmiş halleri fermanın devamı gibi acıları daha da büyüttü. 8 yıldır, halen çadırlarda yaşamalarının nedeni de KDP’nin neden olduğu ihanettin yol açtığı kıyımdan, yokluktan ve yoksulluktandır.

FERMAN SONRASI

Ferman sonrası dağda kalan az sayıdaki Êzidî topluluğu, PKK’nin ektiği tohumların ürünlerini derlemeye çalıştı. İhanete inat, kendi öz güçlerine dayanmayı, örgütlenmeyi öğrendiler. Kendi adına siyaset yapmayı, özerklik stratejisine uygun yapıları inşa ederek, yeniden var olmayı, öz savunmasını yaparak kendilerine güven kazanmayı, irade sahibi olmayı deneyimlediler.

Öz yönetim tecrübelerinde epeyce yol kat ettiler. Kendi adına diplomasi çalışması yürüttüler. Kısacası kendi yağında kavrulmayı ilke edindiler.

Fermanın yaralarını kendileri sardılar. Yaraları kabuk bağlamaya başlamışken ihanet yeniden Êzidîlerin yakasına bir kez daha yapıştı. KDP ve T.C. ortaklaşarak, Şengal üzerinde yeni hesaplar, kirli planlar devreye soktular.

İçerden kendilerine işbirlikçi tabaka oluşturan KDP, ajan-muhbir faaliyetlerine hız verdiler. Saldırılarını her geçen gün daha da yoğunlaştırdılar. Êzidî önderlerini hedefleyerek, onlarca insanı katlettiler. Zamana yayılmış fermanla DAİŞ’in yarım bıraktığını tamamlamak istiyorlar. Irak merkezi hükümetini de bu saldırılara ortak ederek, ihanet anlaşması imzaladılar.

Saldırıların dozunu daha da arttırdılar. Ama nafile! Özerk yaşamayı tatmış, kendi kaderi üzerine söz ve karar sahibi olmuş Êzidî direnişini kırmak mümkün olmamıştır.

ŞENGAL DAĞINDAN TÜM HALKLARINA YENİ YAŞAM UMUDU

Kimsenin dikkate almadığı Êzidîler, sadece kendileri için bir gelecek çizmekle yetinmediler, Irak’ın düştüğü girdaptan çıkış sunuyorlar, sorunların çözümüne model oluyorlar. Şengal dağından Musul ovasına at koşturan Dewrêşê Ewdî’nin ideallerini gerçekleştirecek demokratik ulus düşünce akımı, aynı yoldan aktıkça Irak’ta kurtulacaktır. Fermanın kılıç artıklarından yeşeren yeni yaşam umutları, Şengal dağından bölgenin tüm halklarına umut ışığı olmaktadır.

ANHA