İşgal saldırılarının hedefinde halk var – Rauf KARAKOÇAN

İşgal saldırılarının hedefinde halk var – Rauf KARAKOÇAN
18 Jul 2022   00:24

Türk devleti yeni bir işgal saldırısı için fırsat kollarken, diplomatik ilişkilerle de zemin oluşturmaya çalışıyor. Son NATO toplantısından bu yana yapılan bütün görüşmelerin ana gündemi, Rojava’ya işgal saldırısı.

Şimdi de gözler 19 Temmuz’da İran’da yapılması planlanan kritik görüşmeye çevrilmiş durumda. Suriye coğrafyasını peyderpey işgal ederek, kendi egemenlik sahasına katmaya çalışan Türk devleti, bu planında epeyce yol kat etti. Kendi para birimini kullanıma sokarak, Türkçe eğitim kurumları açarak, Türkleştirme politikalarını hayata geçiriyor. İşgal edilen alanların kalıcı olması için ne gerekiyorsa bütün kurum ve kuruluşlarıyla sahada harıl harıl çalışıyor.

‘GÜVENLİ BÖLGE’ DAİŞ’İN KORUNAK ALANI

Türkiye’nin endişeleri sunduğu gerekçeler safsatadan ibarettir. “Türkiye’nin endişelerini anlıyoruz” diyen devletler, Kürtleri gözden çıkarıp, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda yaklaşarak insani trajedilere yol açmaktan çekinmiyor.

Türkiye’nin “Güvenli Bölge” oluşturma adı altında işgal ettiği alanları, DAİŞ çete yöneticilerine korunaklı barınma yerleri haline getirdiği çok açık.

DAİŞ’in tepe noktasındaki sorumluların, Türkiye’nin kontrolündeki alanlarda vurulması, Türkiye Cumhuriyeti (T.C) ve DAİŞ ortaklığını hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor. Halkların düşmanlığı üzerine kurulan T.C-DAİŞ ortaklığı giderek daha da tehlikeli bir hal alıyor.

Türk devletinin işgal saldırısına ABD, Rusya ve İran açıktan karşı olduklarını beyan etseler de caydırıcı bir rol oynamaktan kaçınıyorlar.

İşgal saldırıların hedefinde bölge halkları var. Kendi özerk yönetimlerini kurmuş halk bileşenlerinin kazandıkları statüye son verilmek isteniyor.

Söz konusu yönetim modeli ve inşa edilmek istenen toplumsal sistemi kendileri için tehlike olarak görüyorlar. Türkiye’nin Kürt düşmanlığına dayandırdığı politikaların asıl sebebi, bölgeye ilişkin emellerini gerçekleştirmektir.

Kürtleri tasfiye etme üzerinden ulus devlet sınırlarını genişletmek istiyor Türk devleti. İşgal girişimi sadece Kürtleri kapsamıyor, benzer durum Araplar için de söz konusu. DAİŞ mezaliminden zarar gören Arap halkı şimdi de Türk devletinin işgal saldırılarından zarar görüyor.

Türk devleti, Suriye’de işgal alanlarında DAİŞ artıklarıyla birlikte yerleşik halkların tümüne orman kanunları dayatıyor. Bu durumda Kürtler kadar Arap ve diğer halk bileşenleri de namlunun ucunda.

BM SALDIRILARI ONAYLAYAN MERCİ OLMUŞTUR

DAİŞ’e karşı mücadelede elde edilen başarıda, halkların ortak mücadele etmesi mutlak anlamda belirleyici olmuştur. QSD çatısı altında savaşan birlik ruhu DAİŞ’e diz çöktürdü.

Nihayetinde bu günkü kazanımların asıl sahibi de bu birlik ruhudur. Halk bileşenlerinin ortak kader birliği de böyle sağlandı. Savaşın sürdüğü bu coğrafyada halkların kaderini belirleyen tek şey ortak mücadeledir. Halklar arasında oluşan birliğe karşı, saldırıların hep var olacağı unutulmamalıdır. Halkları zayıf düşürmenin tek yolu da birliğin bozulmasından geçiyor.

Ortadoğu halklarının genelinde var olan birlik sorunu giderilemediği için sürekli dış müdahalelere açık hale geliyor. Siyasi istikrarsızlık, ekonomik sorunlar, yolsuzluk ve yoksulluk toplumda derin yarılmalara ve kaosa yol açıyor. Irak bunun en bariz örneklerinden. Sağlanamayan Arap birliği, Arap halklarının kaderi olamaz, olmamalıdır.

Askeri yönetimlerle, krallıklarla yönetilen Arap toplumlarının, çok ciddi demokratikleşme sorunları vardır. Kuzey ve Doğu Suriye’deki, bütün bu yönetimsel ve toplumsal keşmekeşliğin içinde filizlenmiş yeni bir rol modeldir. Bu nedenle Türk devleti tarafından saldırıların hedefi haline getiriliyor. BM’de bu saldırıları onaylayan merci haline geldi. Küresel güçlerin çıkarlarına kurban ediliyor.

ORTAK MÜCADELE KAÇINILMAZ

DAİŞ’e karşı ortak mücadelede yaratılan birlik, yaşamın her alanında geliştirilerek, kader belirlemede muazzam bir güç haline gelmek, bu dönemin en temel görevidir.

Türk devletinin işgal saldırıları Kürt düşmanlığına dayansa da başta Arap halkı olmak üzere bütün halk bileşenleri zarar görüyor. Çetelerin hâkim olduğu işgal alanlarında, halklara boyun eğdirilerek, kölelik statüsüne tabi tutuluyor.

İşgal edilen Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî, Cêrablûs, Azez, Bab alanlarında işlenen insanlık dışı suçlar herkes tarafından biliniyor. Türk devleti, bu alanları çetelerin insafına terk ederek, gayri ahlaki, gayri hukuki ne kadar iş varsa günlük yaşamın bir parçası haline getirdi. Şimdi de bu alanlara yeni işgal alanları eklemek istiyorlar.

İşgal saldırının hedefi neresi olursa olsun, Özerk Yönetim alanlarına yapılan her saldırı herkese yapılmış bir saldırıdır. Bu nedenle de ortak mücadele kaçınılmazdır.

DAİŞ’e karşı verilen savaşta Arap halkı büyük bedeller verdi. Binlerce şehadete, on binlerce yaralıya mal olmuş büyük bir mücadelenin sahibidir. Elde edilen kazanımlar şimdi de DAİŞ’in resmi temsilcisi durumundaki Türk devletinin tehdidi altında. DAİŞ ve ona koruma şemsiyesi görevi gören Türk devletine karşı seferberlik hali içinde olmak gerekir.

Arap, Kürt ve diğer halk bileşenleri, Türk devletinin eliyle DAİŞ’in yeniden hekim olmasına asla fırsat vermemeli. Bu kazanımları korumak bütün halkların ortak görevi olmalıdır. Bu bilinçle hareket edildiği müddetçe hiçbir işgal girişimi sonuç vermeyecektir.

OLASI BİR SAVAŞ HALKLARIN ONUR SAVAŞI OLACAK

Türk devletinin işgal saldırılarını boşa çıkaracak, savaşın sonucunu tayin edecek tek güç halkın direnişi ve mücadele azmi olacaktır.

Rojava’da olası bir geniş kapsamlı saldırı halinde, bu savaş Kuzey ve Doğu Suriye halklarının onur savaşı olacaktır. Hiçbir dış güce bel bağlamadan, kendi öz gücüne güvenerek, bütün cephelerde onur savaşını yükseltmesi ve zaferle taçlandırması gerekir.

Türk devletini yenilgiye uğratmak, meşru savunma hakkını sonuna kadar kullanmak, her zamankinden daha fazla olanak dahilindedir. Yurt topraklarına olası her türlü tecavüz girişimini pahalıya ödetmenin imkanları mevcuttur. Halkın fiilen içinde yer alacağı bir savaşta düşman saldırıları yenilmeye mahkûmdur.

Halklarımızın birliği bu savaşın kaderini belirleyecek yegâne güçtür.

ANHA