Önder Öcalan’ın fikirlerinden neden korkuluyor?

Önder Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün, esir halklar için çok anlam ifade ettiğine vurgu yapan Yazar Mihemed Îsa, “Baskıcıların korkusu Önder Öcalan’ın fikirlerinin esaret altındaki halkları uyandırmasıdır. Bu fikirler Türk devletinin benimsediği ulusçu ve radikal İslamcı fikirleri ortadan kaldırabilecek güce sahiptir” dedi.

Önder Öcalan’ın fikirlerinden neden korkuluyor?
22 Aralık 2021   06:12
HABER MERKEZİ - YEHYA EL-HEBÎB

AKP’nin bölgede terör partisi olduğunun altını çizen Mihemed Îsa, “Suriye, Libya, Kuzey Afrika, Somali, Körfez ve diğer bölgelerde, AKP adına faaliyet içinde olanlar, dünyaya saldırmak için gizli bir terör projesi yürütüyor. Bu projeye fırsat verilirse Nazi projesi devam ettirilir” uyarısında bulundu.

Faşist Türk devletinin, Önder Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit politikaları her geçen gün daha da ağırlaştırılıyor. Özgürlükçü fikirlerin yayılmasını istemeyen Türk devleti, bir yandan da Suriye’de hayat bulan ve gücünü Önder Öcalan’ın fikirlerinden alan demokratik projeye saldırıyor. Tecrit, baskı ve sindirme politikalarına rağmen halklar, Önder Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için güçlü hamleler yapmaya devam ediyor. Tecride ilişkin ANHA’nın sorularını yanıtlayan Yazar Mihemed Îsa, Önder Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün önemine dikkat çekti.

*Uluslararası alanda yürütülen siyaset değişse de Türk devletinin Önder Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit uygulamaları sürüyor. Sizce Türk devleti neden tecride son vermiyor?

Türk devleti, Kürt aydını Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit siyasetini Erdoğan döneminde daha da ağırlaştırdı. Çağın demokratik değerlerine ve insan haklarına saygısı olmayan Türk devleti, basına yönelik baskılarda dünyada ilk sırada yer alıyor. Vahşi bir şekilde muhalefet partilerine saldıran bir Erdoğan yönetimi var. Sivil toplum kuruluşlarının hiçbir eylem ve etkinlik yapmasına izin vermiyor.

Türkiye’deki bu kirli atmosferden uluslararası özgürlük mücadelesi savaşçısı Abdullah Öcalan da payını alıyor. Önder Abdullah Öcalan’ın fikirleri ulus-devlet ve radikal İslamcı ideolojinin karşısındadır. Bu kadar saldırıya uğramasının nedeni de budur.

Önder Öcalan’ın fikirlerinin onların tahtını sallamamasından korktukları için hayata geçirilmesini istemiyorlar. Gerici fikirlerinin sürekli iktidarda olmasını istiyorlar. Baskıcıların korkusu Önder Öcalan’ın fikirlerinin esaret altındaki halkları uyandırmasıdır.

Türkiye işte bu nedenle tecritte ısrar ediyor. Önder Öcalan’ın ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. Önderliğin fikirleri halkları, düştüğü tarihi yanılgıdan özgürleştiriyor. Bu fikirler Türk devletinin benimsediği ulusçu ve radikal İslamcı fikirleri ortadan kaldırabilecek güce sahiptir.

Sadece bu da değil halkların bilinçlenmesini de istemedikleri için tecritte ısrar ediyorlar. Önder Öcalan’ın fikirleri, dünyada büyük bir ilgiyle takip ediliyor ve bu fikirler için büyük bir mücadele yürütülüyor. Kürt halkından öte dünyanın ahlaki bir meselesi haline geldi.

*Türkiye’nin tecritteki amacı nedir?

Amaç Önder Öcalan’ı halktan uzaklaştırmaktır. Dünya kamuoyu ve iktidardaki siyasetçiler, Önder Öcalan'ın bakış açısının dinamizmini ve derinliğini biliyor. Türkiye’de halkların yaşadığı acıları da biliyorlar. Önder Öcalan’ın fikirleri akıl ve vicdan odaklı, zamanın mantığına bağlı bir düşünce ekolüdür. Radikal İslamcı söylemlerle halkları baskı altına alan, teslim almaya çalışan Türk devletinin bu fikirlere saygı duyması beklenemez.

*Ortadoğu’daki krizler halkları oldukça yordu. Böyle bir ortamda Önder Öcalan’ın fikirleri krizin çözümünü nasıl sağlayabilir?

Son yüz yılda veya Birinci Dünya Savaşı sonrasında bölge halklarının yönetimi için test edilmiş veya proje olarak sunulan tüm program ve önerilerin, kendi politikalarıyla gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır. Genel olarak AKP'nin halkın sorunlarının çözümüne yönelik tüm yaklaşımlarında, tüm deneylerde başarılı olmadığını söyleyebiliriz. Sadece yoksulluk, açlık, sosyal ağın tamamen çözülmesi, savaş, kan dökülmesi, toplumu parçalama ve krizler yaratmada başarılı oldu.

Bunun nedenleri de şeffaf biçimde ortada. Projesizlik, ahlaki çöküş, kendini eksiksiz görme ve en önemlisi de önlerindeki gerçekliği görmeyecek kadar kör olmaları.

Arap milliyetçiler, Arap olmayanların dahi derisini değiştirerek Arap olmasını istiyor. Bu anlayış Suriye’de de maalesef var. Bu durumda kitlelerin elindeki tek imkan, tüm unsurların hak ve görevlerinde eşit olduğu, dini kimliklerin azaltıldığı demokratik bir ulus içinde özgür bir yaşamın olduğu halkların kardeşliği projesidir.

*Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Önder Öcalan’ın fikirlerini esas alıyor. Suriye krizinin çözümü çerçevesinde bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Kuzey ve Doğu Suriye’de hayat bulan tecrübe demokratik ulus projesinin doğrudan hayata geçirilmesiydi. 30’un üzerinde siyasi parti, aşiretler ve farklı inanç grupları bunun hayata geçirilmesini sağladı.

QSD'ye aktif olarak katılan ve DAİŞ terörüne karşı tarihi savaşlarda yer alan ve Türk devletinin Suriye topraklarındaki saldırılarına karşı duran tüm hareketler ve güçler, Kürtlerin, Arapların, Ermenilerin ve Asurilerin yanındadır. Türkmenler, sivil ve askeri sektörlerdeki tüm özyönetim kurumlarında yerini aldı. Suriye topraklarının üçte birinde gerçekleşen bu yeni deneyde daha da önemlisi, dünyanın başka yerlerindeki katılım oranını aşan bir oranda kadınların katılımıdır. YPJ, dünyada benzeri olmayan başarılı bir deneyimdir. Kadınların fedakarlıkları ve şehitliklerde aldıkları yerler, Önder Öcalan’ın toplumun enerjisini patlatmadaki başarılı rolünün kanıtıdır.

Kadınların sivil ve askeri özyönetim kurumlarına katılımının boyutu, Önder Öcalan'ın yaratıcı, politik ve felsefi özgünlüğünden uzak bir şekilde ele alınamaz. Önümüzde, Önder Öcalan’ın Jineolojinin soy kütüğünde önemli bir rol oynayan “Özgür ülke özgür kadın demektir” sözü var.

*PKK halkların birliği ve eşitlik çağrısı yapıyor. Böylesi bir partinin dünyada ‘terör listelerine’ eklenmesini nasıl görüyorsunuz?

PKK ulusal özgürlük mücadelesi yürütüyor. Demokratik bir programı var. Kardeşlik ve barış çağrısı yapıyor. Herkesin eşit olduğunu savunuyor. Kürt halkının da temel haklarını diğer halklar gibi kullanması gerektiğinin mücadelesini veriyor. Komünizmde her halkın geleceğini belirleme hakkı vardır. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Bu nedenle böylesi bir mücadeleyi ‘terör’ olarak tanımlamak için hiçbir neden yoktur.

*PKK daha fazla barış ve adalet çağrısı yaparken, AKP Ortadoğu'da savaş çıkardı, bu durumda kim kara listeye alınmalı?

AKP bölgede bir terör partisidir. Dünya barışını ve istikrarını tehdit eden politikalara sahiptir. Suriye'de, Libya'da, Kuzey Afrika'da, Somali'de, Körfez'de ve diğer bölgelerde bu parti adına faaliyet yapanlar, bu partinin dünyaya saldırmak için gizlice bir terör projesi yürüttüğünü gösteriyor. Bu projeye fırsat verilirse Nazi projesini devam ettirilir. İstenen onun kara listeye alınması değil, ama onun tarihi ve Türkiye’de işlediği suçların önüne geçilmesi. Türkiye’nin tarihi tek başına bunu gerektiriyor. Yakın tarihte Türkiye'de Ermeni, Alevi ve Kürt katliamları yaşandı.

*Son 10 yılda bölgede DAİŞ ve El Nusra gibi Türk devletinin desteklediği terör örgütleri ortaya çıktı. Ancak NATO PKK'nin ‘terör listesinde’ kalmasında ısrar ediyor. Öte yandan NATO ve Avrupa DAİŞ çetelerini yargılamak için uluslararası bir mahkeme kurmayı reddediyor, bu ikiyüzlülüğü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette Avrupa'nın, Türk devletine yönelik politikası her zaman ikiyüzlü olmuştur. Özgürlük hareketleri ve halklar üzerine hesap yapıyorlar. Bu, Soğuk Savaş’ta Avrupa'nın İskenderun'un alınmasına karşı sessiz kalmasında da kendini gösterdi ve Efrîn zaten unutulmuyor. Soğuk Savaş'ın ortasında Türk devleti, düşmanlığını ödüllendiriyor ve görmezden geliyor. Bunun nedeni aynı zamanda eski Sovyetler Birliği'nin güney sınırı olmasıydı. Bugün Türk devleti anlaşmazlıkları kullanmaya devam ediyor. Tüm dünyanın bu tehlikenin farkında olması gerekiyor.

(rr)

ANHA