Bundan sonrası sokak eylem ve özgürlüktür…

Faşist AKP-MHP iktidarı tarafından yönetilen Türk devletinin, Kürdistan devrimini yok etme amacıyla Kürt halkına yönelik soykırım ve imha politikalarında başvurduğu vahşi yöntemler, AKP’nin çöküş sürecinde olduğunu gözler önüne seriyor.

Bundan sonrası sokak eylem ve özgürlüktür…
2 Aralık 2021   05:21
HABER MERKEZİ- ZANA DENİZ

AKP hükümeti, 7 Haziran 2015’te parti olarak iktidarı kaybettikten sonra MHP ile koalisyon oluşturarak 1 Kasım seçimleriyle iktidarı gasp etti. Faşist AKP-MHP koalisyonu, kirli işlerinde tekrar kullanmak üzere Gülencilerle rant savaşına giren Ergenekoncuları ve birçok çete üyesini, hapishanelerden çeşitli yasal düzenlemelerle serbest bıraktırarak Kürtlere yönelik imha ve soykırım sürecini daha derinleştirdi.

Öncelikle AKP’nin ve devletin bekasını savunduğunu sürekli dile getiren MHP’yi biraz daha yakından tanımakta yarar var. Kendisini sürekli ‘devletin partisi’ olarak nitelendiren MHP, Türkiye’yi 12 Mart (1971) ve 12 Eylül’e (1980) götüren süreçte sağ-sol çatışmalarında ön saflarda bulunan önemli partilerden biri. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), siyasi söylemine komünizm karşıtlığı ile başladı. Türkiye’de 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından güçlenen milliyetçi taban, kurulduğu 1969 yılından itibaren MHP çatısı altında toplandı.

Günümüzde de aynı zihniyet temelli işlerini yürüten MHP’nin ideolojik yapılanması Türkçü-Turancı ideoloji zeminine oturuyor. MHP’nin ideolojisinin üzerine İslami örtüyü geçiren AKP’nin, özünde Türk İslam senteziyle aynı kulvardan geliyor olması, ittifak kurmalarını beraberinde getirdi.

AKP-MHP ilişkisine dair Önder Abdullah Öcalan, MHP’yi şu şekilde değerlendiriyor: “Cumhuriyet dönemindeki ırkçı Türk milliyetçiliği, İttihatçılığı temel almakla birlikte ondan daha geridir. Artan ekonomik bunalımlar, köyden kente akın ve solun yükselişi karşısında, 1960’lardan sonra politikleşen ve ifadesini Ülkü Ocakları ve MHP’de bulan, ayrıca başka kanatlara da bölünen bu milliyetçilik, günümüzde iktidarın da bir kanadı olmuş; solun tasfiyesinde önemli rol oynamıştır. Atatürk çağdaşlaşmasıyla çelişmesi, demokratikleşememesi ve faşist otoriterliği sürdürmesi, ırkçılık temeliyle birlikte bir handikap rolündedir”

KÜRT HALKININ İRADELEŞMESİ FAŞİZMİ BİRLEŞTİRDİ

Aslında AKP ve MHP’yi yakınlaştıran bir diğer husus ise Kürt halkının bütün dünyada büyük bir iradeyi temsil etmesiydi. 2011 yılında ortaya çıkan Suriye krizinde Kürt özgürlük hareketinin ortaya koyduğu devrimci iradenin, Rojava devrimiyle taçlanması, bir anda bütün dünyanın gözünü yeniden Kürtlerin özgürlük mücadelesine çevirmesine neden oldu. AKP-MHP faşist bloğu tam da bu süreçte Ortadoğu’da açığa çıkan Kürt halkının iradesini yok etmek amacıyla ortak hareket etme kararı aldı.

Çeşitli mafya gruplarıyla işbirliği yapan AKP, 2014’ün Ekim ayında MGK toplantısında Kürt halkına karşı “Çöktürme Planını” devreye soktu.

Eylül 2014’te İçişlerine bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın hazırlayıp Genelkurmay'a sunduğu ‘Çöktürme Planı’nda 10 bin ila 15 bin imha ve 150-300 bin civarı insanın göçertilmesini öngörüyordu.

Faşist AKP hükümeti 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 arasındaki dönemde birçok katliama imza attı. O gün katliamlarda aktif rol oynayanlardan biri de Sedat Peker’di. Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan Antep'teki toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada aslında ‘Çöktürme Planı’nın hazırlık sinyallerini vermişti. Erdoğan, 7 Mart 2015 tarihinde Antep’te yaptığı konuşmada, “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” açıklaması, aslında tek başına iktidar olamadığında ülkeyi nasıl kaos ve soykırım sürecine sürükleyeceğinin de işaretini veriyordu.

TÜRK DEVLET POLİTİKASI EŞİTTİR DAİŞ ÇETESİ

Bu konuşmanın hemen ardından, 18 Mayıs 2015’te Adana ve Mersin’de HDP il binalarına DAİŞ çeteleri, MİT’in desteğiyle saldırı gerçekleştirdi. Türkiye 7 Haziran 2015 seçimlerine, 5 Haziran’da Amed katliamıyla girdi. Gerilimli bir atmosferde girilen seçimlerde AKP, yüzde 40,8 oy aldı ve kurulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez Meclis çoğunluğunu kaybetti. HDP ise yüzde 13,1 oy alarak, 80 milletvekili çıkardı. AKP’nin iktidardan düşmesi için HDP’nin dışarıdan destekleyeceği CHP-MHP koalisyonu seçeneği konuşulurken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli AKP'nin yer almadığı koalisyon seçeneklerine kapıyı kapattı. Böylelikle AKP-MHP’nin resmi ortaklığı aslında bir nevi bu şekilde başlamış oldu.

Değerlendirmelerinde, AKP'nin çıkışının öyle sanıldığı gibi 2001'de olmadığını, en azından 12 Eylül darbesine kadar giden bir kökeni olduğunu belirten Önder Apo, “ABD Başkanı G.W. Bush döneminde GOP'un gündeme girmesi, Afganistan ve Irak işgalleri Türkiye'deki llımlı İslam projesini yeni bir alternatif haline getirdiğini söyleyerek devamla şunları ifade ediyor: “Beyaz Türk faşizmi laikçi ve eskimiş yapısı nedeniyle kitlelerden tecrit edilmişti ve içe kapanmacıydı. Küresel kapitalizme pek açık değildi. Karşısında ciddi bir sosyalist ve demokratik hareket olmadığı için, ABD bir ırkçı faşizme pek ihtiyaç duymuyordu. Daha da önemlisi, Kürdistan genelinde olduğu gibi Türk egemenliğindeki Kürdistan'da da büyük gelişme sağlamış olan Kürt Demokratik Özgürlük Hareketi gelişimini sürdürüyordu. Dolayısıyla beyaz ve ırkçı tonlardaki faşist ideolojilerin tecrit olmuş durumu göz önüne getirildiğinde, bir yeşil faşist Türk elitine ihtiyaç duyulduğu kendiliğinden anlaşılır” diye ifade ediyor.

KATLİAMLARA KARŞI UMUDU BÜYÜTENLER

7 Haziran ve 1 Kasım arasındaki süreçte HDP mitingine yapılan saldırıdan, Suruç katliamına ve Ankara garı katliamına birçok katliam gerçekleştirildi. Korku atmosferi 1 Kasım’da yapay bir seçimle faşist darbenin zemini haline geldi. 1 Kasım seçimlerinden sonra ortaya çıkan darbe iklimine karşı Kürt halkı öz yönetim direnişleriyle karşılık verdi. Kürt halkına karşı eski çetelerden de devşirilmiş birçok suça karışmış özel olarak seçilen bir dönemin “hançer timi” tarzında örgütlenen ve özellikle Suriye’den yetiştirilen çeteler Kürt halkına karşı soykırım katliamlarında görev aldılar. AKP-MHP faşist çete rejimi bu süreçte Kürt halkının tarihini ortadan kaldırmayı amaçlayarak Cizre, Nusaybin, Sur’da soykırım saldırıları gerçekleştirdi.

AKP- MHP faşizmi 2016 yılında klik çatışmasında ortaya çıkan ‘cemaat darbesi’ girişimini kendi lehine çevirerek OHAL darbesi gerçekleştirdi. Bu darbeyle 12 Eylül faşist Anayasası bir çırpıda işlevsiz bırakıldı. Bu OHAL darbesindeki ilk hedef yine Kürt halkıydı. Devleti çete yapılanmasından ayıran ince çizgide OHAL ilanıyla birlikte ortadan kalkarak çete ve devlet yapılanması iç içe geçti. 

Faşist devletlerin ve iktidarların halkları bastırma amacıyla en sık kullandıkları yöntem baskı ve korku yaratmak. Faşizm toplumu zor ve şiddet aygıtı ile sürekli korku içerisinde yaşatır. 7 Haziran’da AKP’ye büyük bir yenilgi yaşatan Kürt halkı bu süreçte AKP-MHP’nin zor aygıtı ve faşist terörüyle bir kez daha karşı karşıya geldi.

2014 yılında yasal düzenlemelerle serbest bırakılan Ergenekoncular Kürt halkına karşı MHP içerisindeki diğer çeteci kliklerle birleşerek, olası bir iç savaşta AKP-MHP hükümetinin garantisini sağlama hamlesine dönüştürüldü. MHP hiç olmadığı kadar hükümet içerisinde büyük bir yere sahip olarak istediğini AKP’ye yaptırma şansını yakaladı. AKP’nin sıkışmışlığını kendi lehine çeviren MHP faşist kitlesini diri tutmak ve AKP’ye yakın olan mafyaları tasfiye etmek için eli kanlı birçok katliamda yer alan Alaattin Çakıcı isimli çete üyesini, birçok itiraza rağmen yeni yasal düzenlemeyle tahliye ettirdi. Bu da halklara karşı faşist bloğun yeni planlarına açık bir işaret olarak değerlendirildi.

KURTULUŞU FAŞİZMİ TIRMANDIRMAKTA BULDULAR

Her geçen gün iç ve dış siyasette ağır darbeler alarak sendeleyen AKP-MHP ittifakı Alattin Çakıcı’nın hapishaneden çıkartılmasıyla birlikte, çetelere 90’larda olduğu gibi yeni alan açılacağının sinyalini verdi. AKP- MHP çatısı altında bir araya gelen çete-mafya oluşumları her türlü kirli işlerini iktidar garantisi altında gerçekleştirmeye başladı.

AKP, MHP kendi askeri çete örgütlenmesini Suriye krizinde ortaya çıkan çelişkilerden yararlanarak, bu bölgelerde devşirdiği çeteler eliyle gerçekleştirdi. Bu çetelerden bir tanesi de İzmir HDP İl binasına saldırarak, HDP’li Deniz Poyraz’ı katleden faşist ve cihadist Onur Gencer’di. Türkiye’de son dönemde Onur Gencer gibi birçok çete üyesi AKP-MHP tarafından “bekçi” kılığında örgütlendirilmektedirler.

Peki bu çeteler nereden ve nasıl destek alıp ve korunuyorlar?

Bu örgütlemenin sürdürücüsü sahada, Sedat Peker’in de adından sıkça söz ettiği SADAT ve Osmanlı Ocaklarıdır. AKP-MHP’nin kirli işlerini son dönemde bu paramiliter dernekler ve kurumlar yapıyor. Türkiye ile Avrupa arasındaki uyuşturucu ticareti de bu oluşumlar üzerinden gerçekleştiriliyor. SADAT, MİT’in yeni dizayn edilme hali olarak görülüyor.

AKP-MHP faşist bloğunun Türk devleti adına Kürt halklına yönelik saldırılarında ve Kürdistan devrimini ezme, boğma, yeni Osmanlıcılıkla Türk devletine yeni alanlar açma görevini üstlendiğini görmek mümkün.

YIKILACAKLAR, NASIL GİDECEKLERİ ÖNEMLİ

Selahattin Erdem, Yeni Özgür Politika gazetesinde 28 Haziran tarihinde kaleme aldığı yazısında, AKP-MHP bloğunun katliamlar ve kapatma davalarıyla insanları korkutup sindirmeye çalıştığını söyleyerek şu hususlara dikkat çekiyor: “Oysa yanıldığı herkes tarafından apaçık görülüyor. Kadınlar korkmuyor, halklar sinmiyor, HDP geri çekilmiyor. İşte bütün bunların sonucu büyük demokrasi konferansı ve alternatif yönetim arayışının başlatılması oluyor. Çok açık ki, artık faşizmin yıkıldığı ve demokratik sistemin kurulduğu sürece girilmiş bulunuluyor. Belli ki az kaldı, hem de çok az kaldı. AKP-MHP faşizminin yıkılıp tarihin çöp sepetine atıldığı ve Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleştiği günlere çok az kaldı.”

Organize suç örgütü başı Sedat Peker, kirli işlerin vatan millet adına yapıldığını söylüyor. Kürtlere karşı savaşta kirli yöntem kullanılıyorsa bu normal, hatta haklı görülüyor. “Vatan söz konusu olduğunda gerisi teferruattır” sözü her şeyin bu söylem altında normalleşebileceğini gösteriyor. Daha birkaç yıl önce Tayyip Erdoğan asker, polis, vali ve kaymakamlara mevzuata takılmayın ifadesini kullandı. Bunu Kürtlere karşı mücadele içinde yer alanlara söylemişti. İşte bu tarz söylemler AKP-MHP faşist bloğunun Kürt düşmanlığını gözler önüne seriyor.

HALK ÖZGÜRLÜĞÜ ARIYOR

Bugün Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve Kürt halkına yönelik sindirme politikaları da göstermektedir ki, AKP-MHP faşist bloğu tükenişini Kürt özgürlük mücadelesine ve onun öncü güçlerine dönük siyasi soykırım saldırılarıyla aşmaya çalışıyor. Bu kapsamda kendine yeniden taban elde etmek istiyor. Fakat AKP’nin unuttuğu bir şey var; dünya konjektürel düzleminde faşist-ırkçı hareketler, ezilen emekçiler tarafından tarihin çöp sepetine atılmaktadır. AKP-MHP bloğunun sonu da Ortadoğu ve dünyadaki faşist ırkçı hareketler gibi yerle bir olmaktır.

Bugün Küresel çapta ortaya konulan dış politikalar, Kürt halkına yönelik topyekûn savaş ve kadın özgürlük mücadelesi karşısında AKP-MHP’nin erkek-devlet politikaları onların sonunu getirecektir. 25 Kasım’da alanlara çıkan kadınlar, HDP’nin demokrasi buluşmaları, Kürt halkının bölgeyi ziyaret edenlere, Kürdistan burasıdır deme cesareti AKP-MHP çöküşünün habercisidir.

Önder Abdullah Öcalan, AKP’nin bugününe ışık tutarak şunları da ifade ediyor: “Yeni hegemonya sadece tüm bu katı hak gasplarını olduğu gibi sürdürmekle kalmamakta; 'teröre karşı mücadele' adı altında milyonluk sayılara ulaşan askeri, siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, psikolojik ve diplomatik ordularıyla Kürtlerin varlığını ve özgür yaşama iradelerini yedi surlu kuşatmalarla ablukaya almakta; Devletin ve müttefik devletlerin tüm olanaklarını seferber ederek tasfiye etmeyi en temel görev saymaktadır. İttihat ve Terakkici CHP geleneğinin (bürokratik burjuva gelenek) 20. yüzyıl boyunca demokrasiye, sosyalizme ve kültürel varlıklara karşı yürüttüğü kırım ve asimilasyon, 21. yüzyılda AKP ile farklı cilalarla tamamlanmaya çalışılmaktadır.”

Bu halk artık bir kere ‘Hükümet istifa” dedi. Bundan sonrası sokak, eylem ve özgürlüktür.

https://www.ozgurpolitika.com/haberi-fedailesen-gerilla-bir-zafer-oncusudur-151184

https://www.lekolin.org/akp-mhp-fasizminin-temel-yapisal-dayanagi-ceteler-bolum-3/

ANHA