Salih Müslim: PKK’nin halen ‘terör listesinde’ tutulması tarihi hatadır
Reportaj Summay

Salih Müslim: PKK’nin ‘terör listesine’ alınması Ortadoğu hakları için başlı başına tarihi bir hatadır.
Mesrur Barzani’nin son yaptığı açıklamaya yanıt veren Salih Müslim, “Rojava’nın yönetimi var ve nasihatlerde bulunmak kimsenin işi değil. Eğer çok faydasını görüyorlarsa kendilerine nasihat etsinler” dedi.
PKK’nin bu zamana kadar öz savunma kapsamında hareket ettiğini hatırlatan Salih Müslim, terörizmi en çok besleyen ve destek vereninse Türk devletini olduğunun altını çizdi.
Türk devletinin Şehit Yusif Gulo’yu PKK’nin kurucularından biri olarak lanse etmesine de değinen Salih Müslim, “Kim halkı için bir şeyler yapmak istiyorsa ona PKK’li gözüyle bakıyorlar. Yusif Gulo’nun gerçekten PKK’nin kurucularından olması büyük bir şeref olurdu. Fakat Türkler doğruyu söylemiyor” dedi.
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Komitesi Üyesi Salih Müslim, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) 43’üncü yıldönümüne ilişkin ANHA’ya değerlendirmelerde bulundu.
“Avrupa ve Ortadoğu halkları PKK’yi özgürlüğün ve demokrasinin umudu olarak görüyor” tespitini yapan Salih Müslim ile yaptığımız röportajın içeriği şu şekilde:
*Öncelikle on yıllardır demokratik ve özgürlükçü gerçeğini ispat eden PKK gibi bir hareket neden dünya güçleri tarafından ‘terör listesinde’ tutuluyor?
PKK ilk kurulduğu andan itibaren bir ideolojiye ve farklılığa sahipti. Ortadoğu’daki eski ve klasik hareketler gibi değildi. Ortadoğu’daki klasik örgütler her zaman başkaları tarafından kuruldu. Arkalarında ya bir devlet ya bir güç ya da her hangi bir hareket vardı. PKK ise aksine kendi öz gücüyle kuruldu ve halk arasında büyük bir güce ulaştı.
Başlangıçta herkes PKK üzerine hesaplar yaptı. Öte yandan NATO üyesi olan Türkiye’den dolayı PKK NATO’nun gündeminden düşmedi. Sosyalizm döneminde ortaya çıktığından dolayı NATO, PKK’yi kendisine düşman olarak gördü. Onlara göre, PKK bütün Ortadoğu’ya etki edecekti ve bu kapsamda hareket ettiler. Türkiye’nin bu görüşün ortaya çıkmasındaki etkisi oldukça fazla ve bugün de aynı siyaseti yürütüyor. Ortadoğu’daki NATO ve diğer hegemonik güçler PKK’yi dünyada yeni bir sistemi kuracak bir güç olarak görüyor. Bu da onların çıkarlarına aykırıdır. Hegemonik güçlerin istediği şey halklar arasında çatışma çıkmasıdır. Bu bağlamda çıkarları için savaş çıkartarak silah satmaya çalışıyorlar. PKK ise, bunun tam tersine bir ideoloji geliştirdi. PKK Ortadoğu’da bu zamana kadar yürütülen bütün sisteme karşıdır. Bunun için hegemonik güçler Önder Apo şahsında PKK ideolojisinin halk arasında yayılmasın istemedi.
*PKK’nin “terör listesinden” çıkarılması için hem Kürdistan’da hem de uluslararası birçok çalışma yürütülüyor. Sizce PKK dünya halkları için ne ifade ediyor?
PKK kurulduğu günden bu yana hiçbir terörist faaliyette bulunmamıştır. PKK’nin yaptığı şeyler özsavunma kapsamındadır. PKK’ye siyaset kapısı kapatıldı ve silahlarla saldırıldı. O da kendini savundu. Düşmanın Kürt halkına yönelik vahşeti karşısında meşru savunma yaptı. NATO devletleri PKK’yi kendilerine düşman olarak gördükleri için onu “terör listesine” aldılar. Ancak PKK gerçekte bu listeye alınacak bir şey yapmadı.
Kürt sorununun çözüme kavuşmaması için PKK’nin “terör listesinde” kalmasını isteyen bazı güçler var. Türk devleti de “Ben neden teröristlerle oturayım” diyebilmek için bunu istiyor. Bu yalnızca bir bahanedir. Türk devleti PKK ile oturmamak ve sorunları çözmemek için ABD gibi büyük devletler ve hegemonik güçler sorduğunda “teröristlerle oturmayız” diyecek. Tartışmalarda da “PKK ne tür terörist faaliyetlerde bulundu?” diye sorulduğunda bir şey diyemiyorlar. Çünkü hiçbir şey yapmadı. Türkiye için yaptığını söylüyorlar. Türkiye ise kontra yapılar aracılığıyla yaptıklarını PKK’nin üstüne atıyor. “PKK bana karşı terörist bir eylem gerçekleştirdi” diyebilecek kimse yok. Eskiden saklanıyordu, ama Kürdistan sorunu Kürt sorunuydu. Bu sorunu uluslararası bir sorundur ve dünya genelinde takip ediliyor. Bu nedenle halk PKK’nin “terörist” olduğunu iddia eden bu söylemlere inanmıyor. Aydınlar, bilim insanları, siyasetçiler PKK’nin tarihine baktıklarında bu “terör listesine” alınması meselesinin keyfi olduğunu görüyorlar. Türkiye’nin çıkarları için bu listeye alındı.
‘HALK PKK’Yİ KURTULUŞLARININ UMUDU OLARAK GÖRÜYOR’
Terörizmi herkesten çok savunan taraf Türkiye’dir. Teröre destek veren ve terörizmi uluslararası bir düzeye ulaştıran da Türkiye’dir. DAİŞ’i Ortadoğu’nun başına bela eden de Türkiye’dir. DAİŞ ile ilişkilerini halen de kesmiş değil. DAİŞ’e paralar Türkiye aracılığıyla ulaştırılıyor. Kendisi terörist olan ve teröristleri barındıran Türkiye olmasına rağmen, bugün kendisine karşı mücadele veren bir örgüte terörist diyor. Halk bu hakikati görüyor. Bu nedenle PKK’nin “terör listesinden” çıkarılması için kampanyalar düzenleniyor. Avrupa ve Ortadoğu halkları PKK’yi kendileri için kurtuluşun ve demokrasinin umudu olarak görüyor. PKK’nin öncülüğünü umut olarak görüyorlar. PKK’nin “terör listesinde” kalmasını isteyenler bu halkların umut olarak gördüğü harekete düşmanlık yapıyor.
*PKK tüm dünyanın gözü önünde dünyayı tehdit eden terörist DAİŞ örgütüne karşı mücadelede büyük bir rol oynadı. Binlerce PKK kadrosu bu mücadelede şehit düştü. Buna rağmen hala “terör listesinde” olması bir çelişki değil midir? Uluslararası güçler hala nasıl PKK’yi “terörist” olarak adlandırabiliyor?
Bu gerçeği gizlemek istiyorlar. PKK’nin DAİŞ’e karşı savaşta tek başına mücadele etmediğini söylemek istiyorlar. Ancak hakikat gizlenemez. Herkes biliyor ki burada 4 bin şehit var. İnsanlığı, insanlık değerlerini savunmak için bu şehitler verildi. PKK “Bana ne?” diyebilirdi. Hegemon güçler ve devletler kendi çıkarlarını düşünüyor. En büyük mücadele de buna karşıdır. Onlar çıkarlarını gözetirken halk başka bir şey istiyor. Bu nedenle istikrar sağlanamıyor. Halkın istemediği şeyleri dayatıyorlar.
İşgalci Türk devletinin bölgedeki varlığı uluslararası kanunlara aykırıdır. Neden sessiz kalıyorlar? Yapılanlar halk iradesinin dışındadır, ama diplomasi yoluyla yürütülüyor. PYD ve diğer örgütler halklarla ve halkları temsil eden kurumlarla diplomatik ilişkiler üzerinde duruyor. Bu diplomasi her geçen gün sonuç alacaktır.
Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrîn’i işgal eden çeteler kendilerine 50 değişik isim verdiler. Bir isimleri terör listesine alındığında başka bir isim veriyorlar. Sakallarını kesiyorlar, kıyafetlerini değiştiriyorlar başka bir isimle ortaya çıkıyorlar. Arkalarında onları destekleyen güçler var. Onlar kendi çıkarları için ve halkları için gelmemişler. Kendilerini gönderen güçlerin çıkarları uğruna gelmişler.
DAİŞ ne istiyor peki? Amaçları Allah’ı değil, emirlerinde oldukları güçleri razı etmektir. O kimdir? Tabi ki Türk devleti ve Erdoğan’dır. Bu nedenle DAİŞ Kobanê ve Şengal’e saldırdı. İşgal edilen bölgelerde olan çeteler de genel olarak DAİŞlilerdir. Sadece isimlerini ve kıyafetlerini değiştirmişler. Halka veya insanlığa verecekleri hiçbir şey yok.
*PKK’nin terör listesinden çıkarılması, Kürdistan ve Orta Doğu’da siyasi, toplumsal v.b boyutlarda etkisi nasıl olur?
Birçok devlet ve Türk devleti YPG/YPJ ve PYD’nin terör listesine alınması için çaba harcıyor. Neden olarak ise PKK ile ilişkilerinin olduğunu gösteriyor. Eğer PKK ‘terör listesinden’ çıkarılırsa ne yapacak? Bu sefer bizi nereye bağlayacak? Şu ana kadar PKK’nin hiçbir bürosu Avrupa’da açılmadı. Listeden çıkarılmasıyla bürolarını açabilir. Kürdistan halkını temsil eden bir harekettir. Kürdistan'da ve Ortadoğu'da Kürt halkının ve temsilcilerinin PKK olduğu bir gerçeklik var. Onunla ilişki kurmayanlar yetersiz kalıyor, kendi çıkarlarını Kürt halkında görenler var, ama PKK 'terör listesinde' olduğu için ilişkilenemiyorlar. Eğer ‘terör listesinden’ çıkarılırsa Kürt halkı ile ilişkilenmek onların da çıkarına olur. Örneğin, ben bir yere gidiyorum, sen PYD’sin diyorlar ve PYD’nin de PKK olduğu belirtiliyor. Ama bu engel olmazsa Amerika, İngiltere, Fransa’da PKK ile ilişkilenebilir.
*Olayı birazda yerel boyutta ele alalım. Biliyoruz ki, PKK ve PKK Önderi uzun yıllar Suriye’de kaldı. Bu süre zarfından PKK ve Şam’ın ilişkileri güçlüydü. Ardından PKK’ye bakış açısı değişti. Suriye neden böyle bir politika değişimine gitmeyi ihtiyaç gördü?
Uluslararası komplonun başladığı yıldan bu yana Suriye'de kimse özgür iradeden söz edemez. Suriye o dönem boyun eğdi ve Sayın Öcalan'ı buradan çıkarmak için komplonun tuzağına düştü. O zamandan beri özgür, bağımsız bir siyasetin geliştirildiğinden söz edemeyiz. Hepsi Türkiye'nin etkisi altındaydı. Alınan kararları Suriye'nin gönüllü olarak aldığını düşünmüyorum. Önder Apo ve PKK'yi bir güç olarak görmek büyük cesaret sağlar. Önder Apo’yu ve örgütünü tanımak isteyenler cesur olmalıdırlar. Tabi bu da herkesin yapabileceği bir iş değildir.
*Suriye'nin PKK ile ilişkilerinin bozulmasının ardından Şam hükümeti, binlerce tutuklunun kayıp olduğu bir operasyon başlattı. Bu operasyonlar MİT ile iş birliği içinde yürütüldü. O zaman Suriye'de miydiniz? Bize o dönemin siyasi atmosferinden biraz bahseder misiniz?
Suriye Hafız Esad'ın vefatı ardından 2002’de Türkiye’nin kucağına düştü. Ben de o sırada buradaydım. Her şeyden önce Suriye Türk pazarı haline gelmişti. Beşar Esad ve Erdoğan'ın 'biz kardeşiz' dediklerinde protokolü bile bir kenara bırakıp birlikte hareket ettiler. Sonuç olarak baskılarla karşı karşıya kaldık. İstihbarat bizi her defasından götürüp getiriyordu ve siz PKK üyelerisiniz, hatta bir köyde PYD eylemleri yaptığımızda bile Türkiye’den bilgi aldık diyorlardı. Aralarında bu düzeyde bir ilişkilenme olmuştu. Devlet politikası bağımsızdır. Vatandaşlarıyla nasıl konuşması gerektiği bilgisini bile Türkiye’den alıyordu. O süreçte alınan tüm kararlar, Türkiye eliyle gerçekleşti.
Uygulamalarda Türkiye'nin planları var. Türkiye Misak-ı Milli'yi istiyor. Halk da bunu kabul etmiyor. Bugün Türkiye'de yaşananlar Türkiye'yi yıkmaya yeter. Kurdukları bu savaş koalisyonu Türkiye'yi yıktı ve Türkiye'de hiçbir şey bırakmadı. Politikalarını Türkiye'ye göre genişleten herkes iflas eder. Bugün Türkiye içindeki yetkililer, hatta AKP içindeki yetkililer Erdoğan'dan sonra ne yapacaklarının hesabını yapıyorlar.
*Bu siyasetten geri adım atmak Kürtler ve Şam hükümeti ile ilişkileri nasıl etkiler?
Türkiye 2021’de yapılan Cenevre toplantısında, 2014 yılında alınan 2254 sayılı karara engel oldu. Uygulanmasını istemiyor. Türkiye Suriye’de siyasi bir çözümün olmasını istemiyor. ‘Ya içinde yer alırım ya da bu olmaz’ diyor. Türkiye zayıfladığında, yıkıldığında siyasi çözüme gidecektir, Suriye’de tarafların oturup çözüm üretmesi gerekir. Bu Suriye üzerinde büyük bir değişim yaratacaktır. Bölge yönetimiyle muhalefetle oturup birbirimizi anlamak istedik. Fakat Türkiye engel çıkarıyor.
*Birkaç hafta önce Yusif Gulo ve iki torunu Türk devleti tarafından katledildi. Türk devleti basını katliamını meşru göstermek için Şehit Yusif Gulo’yu PKK’nin kurucusu gibi gösterdi. Türk devleti bu propagandalarla neyi amaçlıyor?
Ben şimdiye kadar Türkiye basınının Kürtlere dair doğru bir şey söylediğini görmedim. Hiçbir zamanda söylemedi. Şüphesiz Önderlik buraya geldiğinde Lübnan’a ve Suriye’ye gittiğinde Yusif Gulo gibi birçok şahsiyet onu gördü. Eğer Yusif Gulo gibilerini hedef alırlarsa bütün ihtiyarları katledecekler. Önderliğin yanına Kobanê’den Efrîn’e, Cizre’ye kadar bir sürü insan gitti. Bunlar yurtseverler olarak üzerlerine düşen görevi yerine getirdiler. Yusif Gulo kanaat önderimizdi, halkının yanındaydı, yurtseverdi, bu kadar şehitleri var. Tüm bunlar hakikatimizdir. Bütün ailelerimizde şehitler vardır. Türk devletinin vahşeti sürdüğü sürece şehitler de olacaktır. Kendilerine meşrutiyet vermek için Yusif Gulo’nun örgütün üst düzey yöneticilerinden olduğunu söylediler. Yüzlerce Yusif Gulo var, bunları da ortadan kaldırabilirler. Bu insani bir şey değildir. Bizim için büyük bir anlamı var. Yusif Gulo iki torunuyla birlikte şehit düştü. Mücadele Yusif Gulo ile başladı çocuklarıyla devam ediyor ve torunları da onunla şehit düştü. Bu torunlarından biri 3 çocuk sahibidir. Yurtseverlik bu insanı öldürmek için bir sebep midir? Konu PKK değil. Her kim ülkesi için bir şeyler yaparsa PKK’li gözüyle bakılıyor. Herkes için PKK’li olmak şereftir. Herkes PKK’li olamaz. Yusif Gulo’nun PKK’nin kurucusu olması büyük bir şereftir. Fakat PKK’nin kurucularından değildi. Türkler doğru söylemiyor.
*Bir süredir Başûrê Kurdistan hükümeti başbakanı Mesrur Barzani Rojava adına açıklamalar yapıyor. Mesrur Barzani’nin bu açıklamaları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Rojava’nın bir yönetimi var. Özerk yönetimimiz, askeri güçlerimiz, Demokratik Suriye Meclisimiz var. Onlar ancak görüşlerini söyleyebilir. Onlar hiç kimsenin nasihatini alıp ülkemizin yönetilmesi konusunda beklenti içerisinde değildir. ABD, Rusya, Şam hükümeti ve herkesle müzakere içerisindedirler. Bu yönetim müzakere yapmak için Başûr hükümetinin görüşlerini almıyor. PKK ile de alıp verebilirler. Eğer çıkarları doğrultusundaysa kalın veya çıkın demeleri onların işidir. Nasihat vermek hiç kimsenin işi değildir. Eğer çok faydalıysa kendilerine nasihat etsinler.
*Siz de sözde terör listesindesiniz ve birçok kez tutuklandınız…
İnterpol Türk devletinin yalanlarına, oluşturdukları kırmızı listelere artık inanmıyor. Çünkü Kürt olanları, FETÖ’cüleri hepsini bu listeye almışlar. Türkiye bu listeyle gittiğinde artık kabul etmiyorlar. Eğer Türkiye bizi engel olarak görüyorsa, bu Kürtlerin mücadelesi Rojava’daki mücadele büyük bir şereftir. Bu da düşmanın bize karşı ne kadar öfkesini de gösteriyor.
*Son olarak PKK’nin ‘terör listesinden’ çıkarılması için herhangi bir çağrınız var mı?
PKK listede olmamalıydı. PKK’nin ‘terör listesinde’ olması Ortadoğu halkları için tarihi bir hatadır. Dünya’nın, Avrupa’nın ve yetkililerin bir an önce içine girdikleri bu tarihi hatadan dönmeleri ve PKK’yi terör listesinden çıkarmalarını umut ediyoruz. Özür dilemeliler. Çünkü PKK’yi 30 yıldır ‘terör listesine’ koyarak Kürt halkına büyük zararlar verildi. Özür dilemelidirler. Tabi eğer terör listesinden çıkarırlarsa ancak o zaman belki verdikleri zararlar görmezden geliriz.
ANHA