Newroz Ehmed: T.C, çete gruplarına zemin açıyor

Reportaj Summay

Newroz Ehmed: T.C, çete gruplarına zemin açıyor
3 Nov 2021   14:31

T.C’nin bölgeye yönelik tehdit ve saldırılarıyla, çete gruplarına zemin açtığını ifade eden QSD Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, Türk devletinin sadece Suriye’de değil her yerde iflas ettiğini kaydetti.QSD Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, Medya Haber Tv'ye Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırı ve tehditlerini ile bölgenin son durumu değerlendirdi.

Röportaj şu şekilde:

*Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik işgal saldırıları ve tehditleri devam ederken, Türk meclisi işgalin önünü açan savaş tezkeresini de uzattı, Tıl Rıfat ve Eyn İsa üzerinde artan tehditler var, bu saldırı ve tehditleri QSD olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

‘TÜRK DEVLETİ'NİN SİYASETİ HEM İÇERİDE HEM DIŞARIDA ÇÖKTÜ’

Öncelikle teşekkür ederim, tüm izleyicilerinizi de selamlıyorum. Türk devleti bölgemiz üzerindeki saldırılarını durdurmamıştır. Son dönemde tezkere geçti, tezkere Türk devletinin bu bölgelerdeki işgali ve bunu normalleştirmesi için önemliydi.  DAİŞ'in bitişine doğru giderken ve planları boşa çıktığında bu bölgelerdeki işgale başladılar. Öncelikle Bab-Cerablus ve ardından diğer bölgelere geçip, Suriye toprakları üzerinde varlığını meşrulaştırmaya çalıştı. Ardından Grê Sipî, Serêkaniyê'ye saldırdıktan sonra bölge üzerindeki saldırıları hiç durmadı.  Birçok defa Eyn İsa, Til Temir, Zirgan, Kobanê, Til Rifet'ta sadece askeri güçlerimize değil, sivillere dönük saldırılar devam etti. Suçsuz insanlar ve bölge halkı hedef yapıldı. Ve bu saldırı hep devam etti. Bu son süreçte ise daha üst düzeyde saldırılar gelişti. Yeni teknikler geliştirip saldırdılar. Bazı komutanlarımız ve sivil bölge yönetimlerimiz dronlar ve füzelerle hedef alındı.

Türk devletinin bu saldırılarda yeni yönü nedir? Türk devletinin şimdiye kadar yürüttüğü siyaset sadece Suriye'de değil, her yerde iflas etmiştir. Ne Libya ne diğer bölgelerde müdahaleleri sonuç aldı. Türkiye içinde AKP-MHP siyasetine karşı çok sert bir tepki var. Türkiye içinde büyük karışıklıklar var. Hatta Türk siyasetçileri kendileri bu şekilde adlandırıyor: AKP-MHP siyasetinin Türkiye'ye kazandırmadığını, krizi derinleştirdiğini söylüyorlar. Bu tıkanıklığı nasıl aşacak? Yürüttükleri siyaset savaşı derinleştirdi. Birçok yerde kendi gücü ile müdahale edip askerini gönderdi. Askerlerinin ölmesi ya da zarar görmesi kamuoyunda ters bir etki yaratıyor. Bunu meşrulaştırmak için ne yapmalı? Askerlerinin ölmesini meşru göstermek için mecburen "buradayız, müdahale ediyoruz" diyor.  Böylece bu perdenin ardından Osmanlıcılık siyasetini yürüterek bölgede tekrar kendini yaymak,  tekrardan işgal etmek istiyor. Bu şekilde, var olan savaşı daha da derinleştirmek ekonomik durumu da etkiliyor. Biz biliyoruz ki çok derin bir kriz yaşanıyor. Bunu bir şekilde aşmak istedi ama fayda etmedi. Birçok yerden para akışıyla krizi atlatmak istedi, olmadı. Kamuoyu buna ne diyecek? Her açıdan iflas edilmiş ve seçime doğru giden bir süreç yaşanıyor.

Cumhuriyetin 100. yılındayız, AKP iktidarının 20. yılındayız, diyorlar. Erdoğan, en uzun süre iktidarda kalmış diyorlar ve güçlü göstermeye çalışıyorlar. Öyle olmasa bile iç kamuoyuna öyle göstermek zorundalar. Türkiye'nin bölgede etkili olduğunu söylüyorlar. Bunların hepsi çıkarları ve işgal siyasetleri için gerekli. Osmanlı hayallerinin tekrar canlandırılması için bu onlara gerekli.

Birçok savaş alanında Türkler başarılı olamadı, ciddi bir zorlanmayı yaşıyor. Savaş açısından planları tutmadı. Kürt hareketini tümden bitirecekti. Yürüttüğü savaşta sınırlarını koruma, güvenli hale getirme siyasetinde de başarılı olamadı. Bunların hepsiyle bağlı saldırılarını artırması gerekli. Her yerde kayıplar veriyor, hatta bazı yerlerde kayıplarını çok daha fazla gösteriyor. Bazı yerlerde saklıyor. Yürütülen savaş bellidir. Bu süreçte bunu bu şekilde öne çıkarması saldırılarını meşrulaştırmak içindir. Son süreçte saldırıların dozunu artırmıştır. Kobanê'ye tekrar tekrar saldırıyor. Til Temir aynı şekilde. Yeni bir işgal hamlesidir. İçteki başarısızlığı ve krizi bastırmak için dışarıya yapılan bir hamledir. Bir şekilde gündem değiştirmektir. Tezkere ise yeni işgal hamlesinin zeminini güçlendirmek içindir.

‘QSD OLARAK TÜM GÜÇLERİMİZİ İŞGAL SALDIRILARINA KARŞI HAZIRLIYORUZ’

*Kobanê'ye yönelik iki hava saldırısı oldu, SİHA'larla siviller hedef alındı, yine 3 QSD savaşçısı şehit düştü, bu tehdit ve saldırılara karşı QSD'nin tutumu nedir?

Türk devletinin saldırıları sadece Kürt halkı üzerinde değil bölgedeki sivil halkı da hedef alıyor. En son QSD komutanı ve şervanları saldırının hedefi oldu. Esasında işgal hamlesinin tekrardan geliştirmek içindir. Bu saldılar içteki siyasetteki başarısızlığının sonucudur. Gündemi değiştirmedir. Bölgemizin hepsi tehlike altındadır. Son süreçte Kobanê de saldırılar oldu. Başta Erdoğan ve tüm AKP-MHP hükümeti her fırsatta, "Tüm hududu temizlemeliyiz" diyor. YPG'nin, Kürt güçlerinin sınırda yer almasını istemiyor. Biz biliyoruz ki bu doğru değil. Bir ittifak oldu. Hiçbir zaman Türklere dönük bir saldırımız olmadı. Her zaman Türklerin bize dönük saldırısı oldu. Her zaman onlar vurdu.

Ve şimdi tüm bölgelerimiz tehlike altında. Türk devletinin amacı Suriye'deki durumu daha fazla karıştırmak. Mevcut durumda çözüm biraz zor. Türk devleti bu saldırılarıyla istikrarı bozuyor ve kriz durumunu daha fazla derinleştiriyor. Çete gruplarına zemin açıyor. Bu nedenle tüm bölgelerimizde tehlike var.  Türk devleti her fırsatta söylüyor, sınırı düzleştirip bu bölgeleri birleştirmek istiyor. İşgal ettiği bölgelerde işgal planlarını daha fazla genişletmek istiyor. Doğrudan yeni bir işgal hamlesinin zeminini hazırlama çerçevesinde bu saldırılar geliştiriliyor. Tüm zorluklara rağmen bölgenin güvenliğini korumak için çabaladık. Ama her fırsatta bölgeye saldıran Türk devletidir. QSD olarak uluslararası güçlere Türk devletinin gerçeğini gösterme ve buna karşı tavır gösterme tutumundayız. Çünkü birçok yönden bölgeye ve tüm Suriye'ye zarar veriyor. Çözüm için değil, çözümün gelişmemesi için bu saldırılar artırılıyor. QSD olarak Türk devletinin planlarını boşa çıkarmak çerçevesinde bir hazırlığımız var. 

‘TÜRK DEVLETİ'NİN SALDIRILARI TÜM BÖLGEYİ OLUMSUZ ETKİLİYOR’

*ABD'nin son dönemlerde üst düzey ziyaretleri oldu, QSD yetkilileri ile görüşmeler yapıldı,  bu ziyaretlerden sonra "birlikte çalışmaya devam edeceğiz QSD müttefikimizdir" şeklinde bazı açıklamalar yapıldı, Efrîn işgali öncesi de benzer bir süreç olmuştu, olası yeni bir işgal saldırısı durumunda ABD farklı bir tutum izler mi?

Bölge zor bir süreçten geçiyor. Çözüme geliştirmek yerine derinleştirilen kriz sorunu daha da büyütüyor. Ve üstelik bu sadece savaş açısından değil, ekonomik ve insani krizi de derinleştiriyor. Bu şekilde uzaması farklı sorunları da yaratıyor. Elbette Türk devletinin saldırıları sorunları daha da ağırlaştırıyor. Bu son süreçte ziyaretler olduğu doğrudur. Bu ziyaretler aramızdaki ortaklığı güçlendirmek içindir. Amerika ve diğer devletlerin politikası çözümden çok var olan durumun devam ettirilmesi üzerinedir. Türk devletinin tutumu her fırsatta saldırmak, var olan durumu bozmaktır. Zaten bölge istikrarsızdır. Çok ağır durumlar yaşanıyor. Birçok insanımız göç etmiştir. Bir de günlük saldırılar geliştiriliyor. Sistematik saldırılar yapılıyor. Bunların hepsi büyük bir karışıklık yaratıyor. Daha çok tartışmalarımız en yakın zamanda çözümün geliştirilmesi üzerinedir. Gerçek bir çözüm geliştirilmezse bu saldırılar devam edecek ve bu saldırılardan yararlanacak olan Türk devletidir. Çünkü Türkiye'de bir kriz var. Burada bu güçlerin yaklaşımı esas bir çözüm oluncaya kadar istikrarı korumaktır. Burada yaklaşımımız olası bir saldırının önünü almaya çalışmaktır. Bir saldırı olduktan sonra değil. Çünkü gerçekten çok daha ağır bir durum ortaya çıkartacak. DAİŞ'e karşı yürütülen mücadele bundan çok etkilenecek. Bölgede tutuklular ve kamplar var. Bu durumdan birçok çete grubu faydalanabilir. Sadece bir bölgeye saldırı olmayacak. Tüm çabalarımız bunun içindir. Bu durumu doğru okuma içindir. Bu tehlike sadece bizim için değildir. Bölgenin güvenliği için yürüttüğümüz ortak çalışmaların hepsini tehlikeye atacaktır. En çok etkilenecek olanın bizim bölgemiz olduğu doğrudur. Bir saldırı durumu gelişirse bölgedeki görev ve sorumluluklarımızı yerine getiremeyiz. Bu nedenle ortak çalışmalarımız açısından zorlayıcı olur. Bu nedenle tüm çabamız bu saldırıların önünü almak içindir. O inançtayız ki istenirse önü alınabilir. Sadece bizim için değil tüm dünya için bir tehlike yaratıyor.

*Şu an İdlib'de Amerikan-Rusya-Türkiye ilişkileri dikkat çekiyor, oraya dair uzun süredir bazı antlaşmalar yapılmıştı, bazı bölgelerin silahsızlandırılması kararlaştırılmıştı, bu antlaşmalar şimdiye kadar Türkiye tarafından yerine getirilmedi. Son dönemde Rusya'nın Idlib'e yönelik hava saldırıları da dikkat çekiyor, Türk devleti de Şam hükümetinin denetimindeki bölgelere saldırı gerçekleştiriyor, İdlib'deki durumu nasıl okuyorsunuz?

Suriye sorunu bu şekilde tutulduğu için her an nerden patlar, neyi bozar belli değildir. İdlip'in durumu Suriye'nin durumundan kopuk değildir. Bölgenin durumu ağırdır. Farklı farklı gruplar bölgede kalıyor. İnsani durum da gözler önündedir. Bir ittifak oluşturulmuş. Türk devletinin, yaptıkları anlaşmaya göre bazı yerlerden güçlerini çekmesi gerekiyordu. Bu gerçekleşmedi. Bu şekilde kalmasını istiyor. Bu durum kabul edilmiyor. Birçok farklı grup ve güç var. Bu da her an bir patlamaya gidebileceğini gösteriyor. Hangi bölgede istikrar bozulsa Suriye'nin bütün dengeleri değişir. Bu nedenle var olan karmaşıklığı bölgemizdeki karışıklıktan ayrı değerlendirmiyoruz. Birbirine bağlıdır. Çok karışık ve hassas bir zemin var. Her an taşlar yerinden oynayabilir. Şimdiye kadar zaman zaman tansiyon yükseliyor ama bazı anlaşmalarla, tavizlerle donduruluyordu. 

*Son olarak daha önce Rojava devriminde yer alan hatta şehit veren enternasyonal güçlere yönelik bir mesajınız var mı?

Öncelikle enternasyonal şehitlerimizi anıyorum. Emekleri çok büyük bir etki yarattı. Rojava devrimi için çok büyük bedeller verildi. Başta bölge halkları ve bu halkın çocuklarının emekleriyle oldu. Dışardan da bu arkadaşların emekleriyle tüm dünyanın malı oldu. Şengal, Kobanê süreçlerinde çok büyük bir rol oynandı. En zor süreçlerde özgürlük isteyen, insan haklarını savunan, eşitlik ve özgürlük için mücadele eden herkes bu gerçeklik etrafında toplandı. Ve tüm dünyanın mücadelesi oldu. Bu dünya kamuoyu için çok önemliydi. Başta manevi olmak üzere çok büyük bir destek verildi. Rojava devrimi tüm dünyanın malı oldu. Özgürlük ve barış isteyen herkes, eşitlik için mücadele eden herkes tüm uluslar bunun etrafında birleşmeliyiz. Çünkü üzerinde hala bir tehlike var. Bölge üzerinde bu kadar saldırının nedeni bunu istemeyen, hazmedemeyen bundan yok oluşunu görenlerdir. Bir kere daha bu haksızlığı, eşitsizliği derinleştirmek istiyorlar. Bu nedenle biz o inançtayız ki, herkes bunu anlamıştır. Türkiye devletinin her fırsatta geliştirdiği saldırılar var. Demografik saldırılar; kadın, yaşlı veya çocuk fark görmeden kaçırma, işkence etme tüm dünyanın gözü önünde yapılıyor.

Çağrımız; özgürlük için hepimiz ortak mücadele yürütelim, bu mücadeleyi birlikte güçlendirelim. Biz buna inanıyoruz.