​​​​​​​Çiya Kurd: Türk devleti, NATO’nun desteğiyle yeni bir misyon kazanmak istiyor

Reportaj Summay

​​​​​​​Çiya Kurd: Türk devleti, NATO’nun desteğiyle yeni bir misyon kazanmak istiyor
19 Jun 2021   06:47

Bedran Çiya Kurd, ABD’nin Türk devletine yeni bir misyon yükleyeceğini belirterek, Ortadoğu’daki yeni hesapların Rusya ve Kürtlere karşı mücadele üzerinde kurulacağını, gelecek süreçlerde birçok yeni pazarlıkların yapılacağını kaydetti. Bedran Çiya Kurd, Erdoğan’ın Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) imajını uluslararası alanda zedelemek için NATO zirvesi öncesi bölgede bazı provokasyonlar düzenlediğine dikkat çekerek, ABD-Türkiye, Türkiye-Rusya ve Türkiye-NATO ilişkilerinde gelecek dönemlerde büyük değişikler yaşanacağını ve yeni ilişkilerin kurulacağını belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eş Başkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd, Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a dönük saldırıları, Türk devletinin NATO zirvesi öncesi bölgede yaptığı provokasyonlara ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Özerk Yönetim ve PYD temsilcileri 10 Haziran’da Hewlêr’de gözaltına alındı. Gözaltına alınan temsilcilere ilişkin şu ana kadar herhangi bir bilgi verilmedi. Bu olayı nasıl yorumluyorsunuz?

Bu olay çok üzücü. Özerk Yönetim olarak olayı duyar duymaz Başûrê Kurdistan yönetimi ile irtibata geçtik. Fakat şu ana kadar herhangi bir haber alamadık. Bu olayı Rojavayê Kurdistan’a dönük bir tutum olarak değerlendiriyoruz. Aynı zamanda bu durum Kürt halkının çıkarlarına da hizmet etmiyor. Aksine Türk devletinin işgal politikasına hizmet ediyor. Bu bağlamda KDP’nin gözaltına aldığı temsilcileri derhal bırakması lazım. Gözaltına alınanların KDP’ye ve yönetime karşı herhangi bir tutumu yoktur. Türk işgaline karşı olan misafirlerini karşılamaya gittiler. Bu faktörler Türk devletinin işgal politikasının savunulduğu anlamına gelmektedir.

Türk devletinin Başûrê Kurdistan bölgelerine dönük saldırıları 23 Nisan’dan beridir devam ediyor. Bu saldırılar Biden’ın Ermeni Soykırımını tanımasının ardından başlatıldı. KDP de saldırılarda yer alıyor. Türk devletinin NATO zirvesi öncesi gerçekleştirdiği saldırılar ne anlama geliyor?

Kürt halkının ve diğer halklara dönük soykırım ve katliam konsepti çerçevesinde Bakurê Kurdistan, Kuzey ve Doğu Suriye ve Başûrê Kurdistan’a dönük saldırılar düzenlenmekte. Saldırıların Erdoğan-Biden görüşmesinin hemen ardından başlaması NATO ülkelerinin ve ABD yönetiminin saldırılara yeşil ışık yaktığı anlamına gelmektedir. Bu zamana kadar ne ABD ne de NATO herhangi bir tepki göstermemesi bunun ispatıdır. Türk devleti, NATO ve Avrupa ülkelerinin sessizliğinden cesaret aldı. Bu saldırılar oldukça tehlikeli. Türk devleti, Kürtlerin 21. Yüzyılda meydana gelen değişimlerden faydalanmamasını, hakkını garanti altına almasını ve kendisini savunmasını istemiyor. NATO, Avrupa ve ABD’nin desteğiyle Kürtler arasında savaş çıkarmak ve Kürtlerin elde ettiği kazanımları yok etmek istiyor. Türk devleti kendisini geniş bir süreç içerisinde görüyor. Kürdistan halkının Türk devletinin izlediği politikaya karşı dikkatli olması oldukça önemlidir. Hiç kimse bu politikalara kanmamalı. Kimse Türk devletinin sadece PKK’ye saldırdığını düşünmesin bu bir oyundur. Kürtlere dönük her türlü soykırım ve imha konseptine karşı tutumumuz nettir. Şu anda Başûrê Kurdistan’a dönük yapılan saldırılar bütün Kürdistan halkını ilgilendiriyor.

‘TÜRK DEVLETİ NATO’YU KULLANIYOR’

Türk devleti, Kürtlere dönük saldırılarında her zaman olduğu gibi NATO’nun desteğinden faydalanmak istiyor. NATO da Türk devleti gibi Kürt halkının yürüttüğü mücadeleye karşı savaştı. NATO kendisini değişim sürecinden geçirmek istiyor. Bu bağlamda NATO’nun Türk devletinin politikalarına destek olmaması gerekir. Bu destek bölge içerisindeki çözüm girişimlerine hizmet etmiyor ve bölgedeki istikrarı sağlamıyor. Türk devleti, 1950’li yıllardan bu yana NATO’nun desteğini alarak bölgede güçlendi. 12 Eylül darbesi NATO’nun eliyle yapıldı ve o zamandan beri Kürt hareketine karşı yürütülen savaş NATO’nun desteğiyle yapıldı. Bu siyaset NATO’ya hiçbir sonuç getirmeyecek. Türk devleti, NATO’yu uluslararası dar çıkarları için kullanıyor. Öte yandan bu durum DAİŞ, Cebhet El Nusra, El Kaide ve diğer örgütlerin silahlanmasına ve kullanılmasına neden oldu. Bu gruplar şu anda da NATO için tehlike oluşturuyor.

Birkaç gün önce Efrîn kent meydanında bir hastaneye saldırı oldu. Türk devleti QSD’yi bu saldırıdan sorumlu tutmak istedi. NATO zirvesinden önce yapılan bu saldırının amacı neydi?

Bölgedeki terör eylemleri işgal altında yapılıyor. Birçok defa benzeri saldırıları QSD’nin üstüne yıkmak istediler. Fakat QSD saldırıya ilişkin tutumunu dile getirdi ve sorumlu olmadığının altını çizdi. Bu saldırılarla QSD’nin uluslararası alandaki imajını zedelemek ve terör sıfatı yakıştırmak istiyorlar. Türk devleti bu yöntemle “Ben terör örgütlerine karşı savaşıyorum” demek, QSD ve Rojavayê Kurdistan’a karşı NATO’nun desteğini almak istiyor. Bu provokasyon planlıydı.  Bu olaylarla Efrîn’de kalan Kürtleri göçertmeye, mallarına el koymaya ve yerlerine yabancıları yerleştirmeyi amaçlıyorlar. NATO ve ABD, Türk devletinin bölgedeki eylemlerinin sorumlusudur.

NATO 30 devletin katılımıyla 14 Haziran’da gerçekleştirdiği zirvede 10 yıllık stratejisini belirledi. Bu süreçte Türk devletine verilen rol ne sizce?

Türk devleti kendisini açık şekilde NATO’ya pazarladı. Bu şekilde zirvede istediği desteği almaya çalıştı. NATO ve ABD’in hizmetinde olduğunu herkese göstermiş oldu. ‘Suriye’de QSD’nin yerine DAİŞ’le mücadele edeceğiz, ama onların da (YPG-QSD) oradan çıkarılması gerekir’ dediler. Yine Afganistan’da Kabil hükümetini biz koruruz, ABD’nin orada kalmasına da gerek yok dediler. Tüm bunlardan Türk devletinin yeni bir misyon üslenmek istediği ortaya çıkıyor. NATO’ya bu şekilde hizmet etmek istiyor. NATO’yla yaşadığı sorunları bu şekilde aşmak istiyor. Aslında bir şekilde kendisini affettirmeye çalışıyor. Ama işte tabiki bu da bedelsiz olmayacaktır.

Türk devleti esas olarak Kürtlere ve QSD’ye destek verilmemesidir. İleride İran ve Rusya ile yaşadığı sorunları yine NATO ve ABD ile yaşadığı sorunları Kürtler karşılığında çözüme kavuşturmaya çalışıyor. ABD ve NATO da Türkiye ile sorunlarını çözdükten sonra, Soyvetler zamanında olduğu gibi yeniden Rusya’ya karşı kendisine rol verebilirler. Bu olası bir durumdur. Tabi bu rol, Rusya’nın genişleme çabalarına karşın verilmiş bir rol olacaktır. Bu olasılık, NATO’nun Rusya ve Çin’i hedefine koymasıyla daha da artmıştır. Eğer Türkiye’ye böyle bir rol verirlerse, o zaman Türkiye’de karşılığında Kürt özgürlük mücadelesini engellemelerini talep edecektir. Kürtlerin hiçbir parçadaki kazanımlarının kalıcı olmaması için girişimleri olacaktır. Açıktır ki, Türkiye böyle bir süreç başlatmak istiyor ve dolayısıyla da herkesin buna karşın son derece dikkatli ve uyanık olması gerekmektedir.

Zirvede teröre karşı ortak bir tutum ortaya koyuldu. Ama NATO, PKK’nin, Kürt halkının, QSD’nin teröre karşı nasıl bir rol oynadığını da görmek durumunda ve buna göre de strateji belirlemek durumunda. Eğer bu yapılmaz ise, kesinlikle hatalar yapılacaktır. Ve tabi bu yapılmadığı sürece kendi ülkelerine karşı devam eden tehlikeleri de bertaraf edemeyeceklerdir.

Peki bir de Türk devletinin işgali altında olan kentler var. NATO’nun bu stratejisi yürürlüğe girerse, bu durumda söz konusu işgal alanlarına yansıması nasıl olur?

Eğer işgal altındaki bölgelerde mücadele geliştirilip büyütülmez ise, Türk devleti kesinlikle bu alanları haritasına dahil edip, kendisine bağlı vilayetler haline getirecektir. Buralarda tam olarak kendi sistemini hakim kılacaktır. Dikkat edin, dışarından taşıma usulü insanlar getirip oralara yerleştiriyor. Elbette bunu kendi meşruiyeti için kullanacaktır. NATO’nun 6. Maddesine dayanarak bu kentlerde bu tür uygulamalar gerçekleştirebiliyor. Çünkü, sınırlarımı koruyorum, diyor, gerekçe olarak bunu öne sürüyor. Bu yerlerden bana yönelik tehlike var diyor, bende onun için işgal ediyorum, diyor. Ancak hakikat kesinlikle böyle değildir. Hakikatin böyle olmadığını ortaya koymak için bir tarafsız komisyon-komite oluşturulmalı, araştırma, inceleme yapmalı. Çünkü gerçek olan şey Türk devletinin orada bir işgal gücü olduğu ve bölge demografisiyle oynadığı, değiştirdiğidir.

NATO zirvesinde Biden ile Erdoğan arasında ikili bir görüşme yapıldı. Ancak kimi gözlemciler taraflar arasında sorunların gerçek anlamda gündeme gelmediği görüşünde. Siz ne dersiniz?

Açıktır ki, bu görüşmede tam olarak bir anlaşma ortaya çıkmamıştır. Ancak Erdoğan için Biden’le böyle bir görüşme gerçekleştirmiş olmak dahi bir büyük bir başarıydı. ABD, Türk devletiyle yaşadığı sorunları parça parça ele alacak ve bana göre böyle bir konsept dahilinde çözmeye çalışacaktır. Türkiye ile sorunları çözerken aynı zamanda Türkiye’ye yeni bir misyon da yükleyecektir.

Erdoğan’ın en büyük dileği ABD ile ilişkilerini düzeltmek. Ama bu da elbette Kürt özgürlük mücadelesi ve Rusya karşılığında olacaktır. Tabi ABD ile sorunlar öyle hemen çözülecek sorunlar olmadığı gibi, epey zaman da alacaktır. Zamanla ilişkileri düzeltmeye çalışacaklardır. ABD-Türkiye, Rusya-Türkiye-NATO ilişkilerinde önümüzdeki süreçte köklü değişimlerin olması da bekleniyor.

Bu durumda Türk devletinin geçen dönemde olduğu gibi, iki tarafla da ilişki sürdürmesi mümkün olacak mı, ya da ne kadar mümkün olacak?

Hem Rusya hem de ABD’den çıkar sağlamayı esas alan Türk devlet siyaseti mevcut haliyle sürdürülemez. Çünkü hem NATO’dan hem de ABD’den önemli bir baskı görüyor. S-400 sorunu NATO için ciddi bir sorundur. Dolayısıyla da Türkiye’nin mevcut haliyle devam etmesini kabul etmeyeceklerdir. Eğer Türkiye NATO ve ABD ile ilişkilerini eskisi gibi geliştirmek ve daha da derinleştirmek istiyorsa, bu durumda karşı tarafla ilişkilerini gözden geçirmek hatta minimize etmek durumundadır. Diğer tarafta Rusya ile Kafkasya, Ukrayna, Suriye gibi yerler üzerinden sorun yaşıyor.

Önümüzdeki süreç, Türkiye, NATO ve ABD ilişkilerinde bir yeniden düzelme, gelişme görebiliriz. Tabi bu durumda bizde, Suriye dosyasıyla alakalı güçlerin kendi sorunlarını bölgemize taşırmak ve bizim üzerimizden çözmek gibi bir durumun gelişmemesi için mücadele edip, buna izin vermemeye çalışacağız.

ANHA