Dr. Mihemed Nûreldîn: Türkiye Başûrê Kurdistan’ı işgal ederek Misak-ı Milli sınırlarına dönmek istiyor

Reportaj Summay

Dr. Mihemed Nûreldîn: Türkiye Başûrê Kurdistan’ı işgal ederek Misak-ı Milli sınırlarına dönmek istiyor
20 May 2021   00:48

Dr. Mihemed Nûreldîn, Türk devletinin Medya Savunma Alanları’na dönük saldırılarının stratejik amacının Misak-ı Milli sınırlarına dönmek olduğunu belirtti.

Türk devleti 23 Nisan’dan beri Medya Savunma Alanları’na dönük geniş çaplı işgal saldırıları başlattı. Gerilla güçleri, kimyasal ve yasaklı silahların kullanıldığı bu işgal saldırılarına karşı kahramanca direniyor.

Medya Savunma Alanları’na dönük saldırılar, Başûrê Kurdistan yönetiminin tutumu ve Türk devletinin saldırılarının amacını Dr. Mihemed Nûreldîn konuştuk.

RÖPORTAJIN İÇERİĞİ ŞÖYLE:

Türk devleti Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde Başûrê Kurdistan dağlarına geniş çaplı bir işgal saldırısı başlattı. Saldırıların soykırımın yıldönümünde başlatılması ne anlama geliyor?

Türk devleti, 30 yıldan fazla bir süredir Irak’ın kuzeyine saldırıyor. Bu saldırılar Irak’ın kuzeyindeki güvenlik gelişmeleri, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve Türk devleti arasındaki ilişkilerle bağlantılı olarak zaman zaman yenileniyor. Bu bağlamda bu saldırıların Ermeni Soykırımı ile özel bir bağlantısı yoktur.

Türk devleti Suriye’de olduğu gibi şu an saldırdığı alanlarda da üs kurmak istediğini söyledi. Suriye’deki göçertme ve demografik değişimi göz önünde bulundurduğumuzda Türk devletinin amacı hakkında ne söylenebilir?

Türk devletinin Irak’ın kuzeyindeki amaçlarını herkes biliyor. Türk devletinin burada tarihi bir amacı vardır o da PKK’yi yok etmek. Türkler, “Kürt terörü” olarak gördüğü bu güçleri Türkiye sınırına ulaşmadan yok edilmesi gerektiğini söylüyor. PKK’ye dönük hem karadan hem de havadan yürütülen operasyonlarda bunu görebiliriz. Fakat Türk devletinin aralarında Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın kuzeyinin de olduğu ‘Misak-ı Milli sınırları’ amacına dönmek istediği için bu tür stratejilere başvurduğu açıktır. Bu bağlamda Türk devletinin Suriye’de ve Irak’ın kuzeyinde attığı adımların büyük amacına ulaşmak için izlediği strateji ile ele almak daha doğru olur. Bu aynı zamanda Osmanlının 1920 yılında belirlediği sınırlara geri dönüş anlamında da gelir.

Merkezi Bağdat hükümeti ve Başûrê Kurdistan yönetimi bu saldırılara karşı halen sessiz. Bu sessizlik saldırıları onayladıkları anlamına mı geliyor?

Merkezi Bağdat hükümetinin tutumunun karmaşık ve kararsız bir tutum olduğunu söyleyebiliriz. Bağdat, Türk devletinin sürekli bahane ederek Irak’ın kuzeyine saldırdığı PKK gibi güçlerin Irak toprakları içinde olmasını istemiyor. Aynı zamanda da PKK ile bölgesel bir savaşın içine girmek istemiyor. Bu açından hükümetin zayıf olduğunu söyleyebiliriz. Bağdat’ın PKK’nin varlığından rahatsız olmadığı ve Türk devletine baskı aracı olarak kullandığı sonucunu çıkarabiliriz. Bu faktörleri göz önünde bulundurduğumuzda, PKK’nin burada kalması Türk devletinin bölgeye saldırmasına neden olacaktır. Merkezi hükümet ise PKK ve Türk devletine mesafeli durmayı tercih edecektir. En önemlisi ise Türk devleti Şengal gibi bölgeleri kendisine karşı yapılan düşmanlığın kaynağı olarak görmekte. Bu doğrultuda Ankara ve Bağdat Şengal’e saldırmak için iş birliği yapacak. Fakat bu durumun yakın gelecekte gerçekleşmesi mümkün değil.

Uluslararası kamuoyu Türk devletinin Kürtlere dönük saldırıları karşısında neden sessiz?

Uluslararası toplum denince aslında ABD ve Avrupa’dan bahsediyoruz. Ancak Rusya ve Çin’i de eklersek kare tamamlanmış olacak. Bu güç yani Avrupa ve ABD Türk devletinin Türkiye içerisindeki insan hakları ihlallerini eleştiriyor. Ancak Kuzey Irak’taki ihlallerine göz yumuyor. Bu şekilde Türkiye ile ilişkilerini sürdürmek istiyorlar ve PKK Avrupa’nın sömürgeci politikalarına karşı durmasına rağmen PKK dosyasını kaybetmek istemiyorlar. Batılı ülkeler bir anda Türk devletinin aleyhine bu dosyayı kaybetmek istemiyorlar. Bu yüzden Türk devletinin Kuzey Irak’a dönük saldırıları istendiği gibi kınanmıyor ve PKK’ye karşı savaşın durdurulması için bir girişimde bulunulmuyor.

Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a dönük saldırıları öncesinde ABD, 3 PKK komutanının bilgilerine karşı para ödülünü yeniledi. Biden ise Erdoğan’la görüştü. Tüm bunlar Kürtler için ne anlama geliyor?

ABD yönetimi ve ABD’liler hiçbir zaman Kürt davasının desteklemediler. Onlar 1980’den bugüne kadar Kürt devrimini bastırmak için hem silah göndermede hem de maddi anlamda hep Türk devletinin en büyük destekçileri oldular. Bunun canlı örneği ABD’nin PKK’nin üst düzey komutanlarının bilgilerine karşı para ödülü açıklamasıydı. Elbette bu durum Ankara’nın hoşuna gidiyor. ABD, bu komutanların tutuklanmasının imkânsız olduğunu da biliyor.

Biden ve Erdoğan arasındaki telefon görüşmesi de ihtiyaca göreydi. Sonuçta Türk devleti Atlas ülkesidir ve Biden tamamen Türkiye’ye karşıt bir politika yürütemez. Ancak buna rağmen Biden ve Erdoğan arasındaki telefon görüşmesi ABD’nin PKK’ye dönük soykırımın ve Kürtlere karşı saldırıların devam etmesini onayladığı anlamına gelmiyor Aynı zamanda ABD’nin Kürt davasını savunduğu anlamına da gelmiyor. ABD, Abdullah Öcalan’ın 1999’da esir alınmasının en önemli nedenlerinden de biriydi. 

(ff/hb)

ANHA