Erdoğan'ın yeni işgal planına karşı devrimi savunmak!-ANALİZ

Erdoğan'ın yeni işgal planına karşı devrimi savunmak!-ANALİZ
25 OCAK 2021   05:33
DELİL ZİLAN

Geçen ay Eyn İsa’da, Rusya, Suriye ve QSD yetkililerinin katıldığı bir toplantı yapılmıştı. Rusya, o toplantıda QSD yetkililerinden, Eyn İsa’yı Şam hükümetine devretmesini istemişti. Ancak QSD yetkilileri, Rusların bu talebini, daha doğru tabirle dayatmalarını reddetmişti.

QSD’nin dayatmayı kabul etmemesi üzerine Ruslar, işgalci Türk devletine yeşil ışık yakmış ve Eyn isa’ya dönük işgal saldırıları yoğunlaşmıştı.

9 Ekim 2019 yılından bu yana sürekli saldırı altıda bulunan Eyn İsa’ya yönelik iki hafta boyunca karadan da yoğun saldırılar gerçekleşti. Ancak QSD ve iç güvenlik güçlerinin karşılık vermeleri üzerine saldırılar geri püskürtülmüş dolayısıyla işgalciler ilerleme sağlayamamışlardı.  Bu şekilde Rusya’nın Eyn İsa’ya yönelik saldırı planları da boşa düşürülmüştü.

Eyn İsa’ya dönük saldırılar kırılarak geri püskürtülse de Faşist şef Erdoğan’ın bölgeye dönük işgal planları tümden ortadan kaldırılmış değildir. Zira 22 Ocak’ta yaptığı bir açıklamada “bir gece ansızın Sincar’a saldırabiliriz” mesajı verdi.

Ayın 18’inde Irak’a giden Türk Mili Savunma Bakanı Hulusi Akar, Irak’lı yetkililerle bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmelerde Kürt özgürlük hareketine dönük ortak saldırı planları masaya yatırılırken, başat konulardan biri de Şengal’di. Tabi TC’nin sürekli hedefinde olan Kuzeydoğu Suriye’ye yönelik, olası saldırıların da taraflar arasında konuşulmuş olması yüksek olasılıktır.

Akar’ın Bağdat ve Hewlêr görüşmelerinden önce, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın gizliden Şam’a giderek, Şam hükümeti ve Esad’la görüştüğü basına sızdırılmıştı. Görüşmede, Şam’ın özerk yönetimle görüşmelerinin kesilmesi, Cizir bölgesinde bulunan Qamışlo ve Heseke’de çeşitli provokasyonların çıkarılması müzakere edilmişti. Son 20 gündür Qamışlo ve Heseke’de Rejim güçleriyle Özerk Yönetim’e bağlı İç Güvenlik Güçleri arasında onlarca kez çatışma çıkmış ve her iki kentte de Şam rejimi provokatif saldırılar yaparak, yeni askeri noktalar kurma girişiminde bulunmuştur. Bu provokatif saldırılar boşa çıkarılmıştır ancak alandaki gerginlik halen sürmektedir.

Bir diğer önemli konu ise, Erdoğa’ın “Bir gece ansızın Sincar’a saldırabiliriz” mesajı olmuştur.

Daha sonra basında da işlendiği üzere Türk devletinin kısa süre içerisinde Şengal ve Derik’e yönelik yeni bir işgal operasyonuna hazırlandığı ortaya çıkmıştır.

QSD’nin içindeki bazı kaynaklar, Türk devletinin Şengal ve Kuzeydoğu Suriye’ye yönelik yeni bir işgal saldırısı yapacağı yönünde ellerinde sağlam bilgilerin olduğunu teyit etmişlerdir.

Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal planından vazgeçmediği ve en ufak bir fırsatta saldıracağı bilinmektedir.

Peki, siyasi ve askeri atmosfer açısından Erdoğan’ın böylesi bir işgal saldırısı başlatması mümkün müdür?

Erdoğan’ın daha önce işgal planlarını DAİŞ ve EL NUSRA gibi çete örgütleri üzerinden yürüttüğü bir gerçek. Ancak bu gibi örgütlere karşı direnen YPJ, YPG ve QSD güçleri tarafından yenilgiye uğrayan bu çete örgütleri Erdoğan’ın planlarını da boşa çıkarmıştır. Bu çete örgütleriyle yol alamayacağını anlayan Erdoğan, bu sefer bizzat kendisi devreye girerek, Rusya ve ABD’den onay alarak Efrin, Serêkaniyê ve Gire Spi alanlarını işgal etmiştir.

Kısacası DAIŞ çete örgütünün Ortadoğu’da kurmak istediği hilafet sisteminin başarısız olması Erdoğan’ın planlarını alt üst etmiştir.

Bu zihniyetin Kuzeydoğu Suriye’nin tamamını işgal etmek için yaptığı planların çoğunluğu boşa çıkarılmış ve başarısız olmuştur.  Ama yine de bu işgal planları bir şekilde sürdürülmeye çalışılmaktadır. Bunun için en küçük fırsatı dahi değerlendirmek isteyeceklerdir.

KDP de, ABD’nin onaylıyla Türk devletiyle işbirliğini derinleştirmiş ve bu uğursuz plana aktif şekilde dahil olmuştur.

Planın özü şudur: Türk devleti ve KDP tarafından Kürt Özgürlük Hareketi, Medya Savunma Alanları’nda zayıflatılacak, Irak da bu plana dahil edilerek Şengal işgal edilecek, ardından Kuzeydoğu Suriye’ye yeni işgal planları devreye konulacak.

Erdoğan söz konusu planı gerçekleştirebilmek için ilgili ilgisiz tüm güç ve devletlerle görüşmeler yapmış, gerektiğinde tavizler vermiştir/vermektedir. Ancak tüm imkanlarını devreye koymasına rağmen, bu işgal planları büyük direniş karşısında büyük oranda boşa düşürülmüştür.

Erdoğan’ın 9 Ekim 2019 işgal planından sonra yeni garantörlük rolünü üstlenen Rusya, Şam, İran, Türkiye, ABD ve Kürtler arasında başarısız politikalarıyla sıkışmış durumdadır.

Bir türlü çözülemeyen Suriye krizi giderek kangrene dönüşmektedir. Taraflar arasındaki güç dengeleri ve politik çıkar çatışmaları bölgeyi kaosa sürüklemiş, sonu gelmeyen acılara ve savaşlara neden olmuştur/olmaktadır.

Dolayısıyla da 3 Kasım ABD başkanlık seçimleriyle Joe Biden’in yeni başkan seçilmesi, dünyayı nasıl etkiler tartışmaları sürerken, Rusya’nın Ortadoğu’daki olumsuz politikası en az ABD’nın yeni dönem politikası kadar önem arz etmektedir.

Rusya; Kürtleri, Suriye’yi İran’ı Türkiye’yi ve İsrail’i idare etmek isterken, bu durum giderek daha fazla sıkışmasına, yaratıcı politikalar üretememesine neden olmaktadır.

Yine içten ve dıştan sıkışan Erdoğan devleti bölgede serseri mayın gibi patlamaya hazır durumundadır. Zira ordusuna, DAIŞ ve El Nusra artıklarından oluşan 73 bin çete üyesini katarak, onların eliyle Kuzeydoğu Suriye’ye, İdlib’e, Libya’ya, Karabağ’a ve çeşitli Avrupa ülkelerine  saldırmaktadır. Bu saldırılar Erdoğan’a giderek daha pahalıya mal olmaktadır. Bu gerçeklikten bakıldığında, önümüzdeki süreçte Erdoğan siyasetini daha zor günlerin beklediğini söylemek yerinde olacaktır. Onun için de, siyasi, askeri ve ekonomik sıkışmışlıktan kurtulmak için daha fazla işgal saldırıları geliştrimesi muhtemeldir. Ve eğer KDP ile Irak’ı da yanına alabilirse, Şengal ve Kuzeydoğu Suriye’ye yeni bir işgal saldırısı deneyecektir.

Yeni işgal saldırılarına karşı hazırlıklı olan Kuzeydoğu Suriye halkı, son 9 yılı aşkın süredir savaş halindedir. O nedenle halkın rehavete değil savaş gerçekliğine göre daha fazla hazırlıklı olma durumu bir gerekliliktir. Unutulmamalıdır ki, Rojava-Kuzeydoğu Suriye devrimi büyük bedeller vererek bugünlere ulaşmıştır. Daha önceki işgal saldırılarından ders çıkaran bölge güçleri ve halk, olası yeni saldırılara karşı daha da fazla hazırlıklıdır.

Bu temelde, ‘acaba işgal saldırısı olur mu’ gibi bir yanılsamadan mutlaka kaçınarak, faşist ve sömürgeci Türk devleti ile faşist şef Erdoğan’ın iktidarını kaybetmemek için mutlaka bir kez daha bölgeye dönük saldırı gerçekleştireceği bilinmek durumundadır. Rojava-Kuzeydoğu Suriye devrimi büyük bedeller vererek bugüne gelmiş ve tarihi kazanımlar elde etmiştir. Dolayısıyla bunun verdiği bir manevi sorumluluk ve güç de mevcuttur. Olası bir işgal saldırısına herkes, faşist şef Erdoğan’a vurulacak büyük darbenin inancı ve kararlılığıyla hazırlanmak durumundadır. Bu gerçekleştirildiği oranda yeni işgal saldırıları kırılacağı gibi, işgal altına alınan yerlerin özgürleştirileceği de kesindir.

Unutulmamalıdır ki, bölge ve dünya ezilen halkları ve insanlık için Rojava devrimi büyük yol gösterici olmuş ve bundan sonra da bu rolünü daha güçlü bir şekilde oynayabilecek konumdadır. Hatta bu devrimin önünde böylesi bir görev durmaktadır.

O halde olması gereken, muhtemel saldırılar karşısında panik havası yerine direniş havasını geliştirmek, bunun her zaman mümkün olduğunu bilmek ve tüm yaşamını ona göre dizayn etmektir. Savaşarak özgürleşen halk gerçeği ancak böyle bir duruşla sağlanacaktır. Bilinmelidir ki, aksini söyleyenler bilerek ya da bilmeyerek devrime ve halkın özgürlük mücadelesine zarar vermektedirler.