Kürtlerin ulusal birlik arayışı ve handikapları

Kürtlerin ulusal birlik arayışı ve handikapları
27 Aug 2020   00:36
UMUT AYDIN

Kürt siyasi parti ve örgütleri arasındaki ulusal birlik tartışma ve görüşmeleri uzun süredir gündemdeki yerini koruyor. Bu girişimlerin, müzakereden ulusal birliğe evirilip evirilmeyeceği ise görüşmeleri gerçekleştiren parti, örgüt ya da hareketlerin “birlik” yaklaşım ilkeleriyle ilgili bir durumdur.

Ulusal birlik; ideolojik perspektif, çizgi ya da örgütsel manada bir birleşmeyi ifade etmez. Demokrasilerin gereği farklılıklar toplumların zenginlikler olarak kabul edilmek durumundadır. İdeolojik çizgi; her birey, zümre ya da parti, grup ve yapının dünyaya bakış açısı, hayatı yorumlayışı, hayata biçtiği anlamla alakalı bir durum olarak gelişir, şekillenir ve sonuçta bir anlam bütünlüğüne kavuşur.

Gerek toplumsal-kültürel yapılanma, gerek tek tek bireylerin eğitim durumu, dünya algısı, amaç ve beklentileri, inancı ideolojik görüşünün şekillenmesinde temel parametreler olarak rol oynarlar.

Kürtler arası ulusal birlik yolunda tartışılan husus da, Kürtlerin tek bir ideolojik yapı altında ya da tek bir siyasal parti çatısında bir araya gelmeleri değildir. Söz konusu Kürtlerin bölge ve dünya devletleri tarafından parçalanmış coğrafyasını, yasaklanmış dilini, kültürünü, siyasal iradesini, ulusal kimliğini yeniden kazanma, soykırım, asimilasyon, işgal ve tehcir siyaset ve uygulamalarına karşı ortak cephede durma, bunun ulusal siyasetini ve mücadelesini bölge ve dünya nezdinde yürütmeleridir.

Bir ulusu ulus yapan, varlığını garantiye alan vazgeçilmezler vardır. Bu, tüm dünya ulusları hatta aşiret, kabile ya da boyları için de olmazsa olmazlardır. Bir ailenin bile aile olarak varlığını sürdürmesi ya da aile olarak anlamını koruması adına, tüm bireyler için riayet edilmesi, savunulması ve korunması gereken temel prensipler, kurallar vardır, olmalıdır.

Söz konusu, tarihi katliam ve işgallerle şekillenmiş bir halk olarak Kürtler olunca, ulus olarak varlığını koruma, halk olmaktan ileri gelen dil, kültür, kimlik vs. değerlerini garantiye almada birlik olmak çok daha zorunlu olmaktadır.

PARÇALILIK DEĞİL BÜTÜNLÜK

Kürtlerin dört parçaya bölünmüş coğrafyası; sömürgeciliğin daha derin, kanlı ve sonuç alınmasında önemli bir etkendir. Kürdistan sömürgecilerinin ana stratejilerinden olan böl-parçala-yönet siyaset ve uygulamaları kuşku yok ki Kürtlerin halk olarak varlığına kastetmektedir. Kürt tarihi bunun acı deneyimleriyle doludur. O halde yapılması gereken ilk şey bu siyasetin artık geçersizliğini sağlamaktır.

Bunun nasıl sağlanacağı elbette realitenin doğru analiziyle mümkündür. Kürdistan’ın statü kazanmaya giden yolda değişik cephelerden farklı yöntem önerileri elbette geliştirilebilir. Ancak bu yöntemlerin zamanın diline uygun olması, ruhunu çözmesi ve bu realite içinden en doğru olacak yöntemi keşfetmesi de bir zorunluluk olmaktadır. Bir başka deyişle, her bir parti ya da çevrenin gerçek manada ulusal birliği sağlama ve statüsünü kazanma yolunda sunacağı tezleri olmalıdır. Bu da son tahlilde ulusal statüsünü kazanma yolunda birlikte mücadeleye hizmet edecek olursa; kaybettiren, güçsüzleştiren değil, aksine kazandıran, olumlu bir yöntem ve dolayısıyla özgürlüğü getiren bir yol olursa değer kazanabilir.

AMAÇTA BİRLİK ŞART

Bu durumda esas önemsenmesi ve netleştirilmesi gereken şey, tüm ırmakların sonuçta aynı denizde ya da nehirde buluşmasını sağlayıp sağlayamayacağıdır. Eğer ki, Kürt halkı adına hareket eden ya da Kürdistan’ın özgürlüğü adına hareket ettiğini iddia eden tüm parti, oluşum ve hareketler gerçek manada ortak amaç olan Kürdistan’ın statü kazanmasında samimi iseler o halde bir araya gelmek zor olmayacaktır.

Kürdistan’ın, Kürt halkının özgürlüğünü sağlamada ve statü kazanmada samimi, dürüst olmak herkes için ana amaç ise ve bu amaca ulaşmada kararlılık var ise, bu durumda önemli bir eşik de aşılmış olacaktır. Bir diğer ve en az amaç—kararlılık kadar önemli olan ise doğru argümanlardır. Amaca giden yolda yöntem, ilişki, ittifak, argümanlar son derece belirleyicidirler.

Dikkat edilirse tüm Kürt parti ya da hareketleri son kertede kendilerini Kürdistan’ın ve Kürt halkının özgürlüğü adına mücadele etmekle tanımlarlar. Toplum içinde kabul görüşleri ya da ret edilmeleri de bunun üzerinden şekillenir.

Unutmamak gerekir ki, amaç kendi başına özgürlüğün yolunu açacak ya da özgürlüğü sağlayacak bir argüman olmaktan uzaktır. Bunun için zorunluluk olan mücadeledir. Mücadelenin ise yöntemi, amaca giden yolda doğru argümanları ya sağlayacaktır ya da daha fazla kaybettirecektir. O halde tüm bunlar sorgulanmadan ya da değerlendirmeye tabi tutulmadan bir hareketin gerçekten özgürlükçü olup olmadığını söylemek de mümkün değildir.

İLİŞKİ VE İTTİFAKLAR

Amaç-yöntem birbiriyle diyalektik bir ilişki içindedir. Biri mutlak olarak diğerini belirler, etkiler, olumlar ya da olumsuzlar.

Fakat burada özgürlük iddiasında olan hareket ya da oluşumların toplum nezdinde kabul görüp görmemelerini etkileyen ve hedefe ulaşmasında mutlak olarak etkide bulunan bir diğer şey ise bu yolda geliştirilecek ilişki ve ittifakladır. Aslında ilişki ve ittifaklar da amaca giden yolda en temel mücadele argümanları olarak mutlak belirleyiciler kategorisinde yer alırlar.

Kürdistan gibi coğrafyası dört parçaya bölünmüş, toplumu kendi içerisinde farklı ulus devletlerin asimilasyon siyasetiyle paramparça edilmiş bir gerçeklikte varlığını garantiye alma ve statü kazanma yolunda kiminle nasıl, ne zaman ve ne kadar yürüneceği elbette sorgulanmak durumundadır.

Teknik ve bilişim çağını yaşayan dünyamızda kendisini dünyadan izole ederek varlığını garantiye almanın, korumanın mümkün olmadığı elbette gözden kaçırılmaması gereken bir husustur. Fakat bir yandan dünyadan izole olunmamalıyken, diğer taraftan iradenin yeni güç odakları tarafından değişik yöntemlerle ipotek edilmesi de kabul edilebilecek bir durum değildir.

ULUSAL BİRLİĞİN İLKELERİ

Özgürlük değer yargılarını korumakla mümkün olur. Değer yargıları ise, nasıl yaşamalıya verilen önemli bir karşılıktır. Ulusal birlik sağlanacaksa bu değer yargılarında ortaklaşma evvela sağlanmalıdır. Bir ulusun ulus olmaktan gelen temel hak ve hürriyetini gasp eden her türlü ilişki ve ittifak mutlak olarak zararlı, tehlikeli olarak tüm kesimler tarafından nitelendirilmek durumundadır.  O halde temel ilkelerde birlik Kürt ulusal birliği için de en temel şarttır.

Farklı siyasi parti ya da örgütler aynı çatı altında birleşmek zorunda olmasalar da, ortak ilkelerde birlik oluşturmak zorundadırlar. Herkesin uymak zorunda olacağı, ihlal ettiği durumda hesap vereceği ilkeler Kürt ulusal birliğinin sağlanmasında en temel zorunluluktur.  Bu ilkeler de Kürt özgürlük mücadelesine zarar verecek tüm siyaset, ilişki ve ittifakların reddi üzerinden oluşturulmak zorundadır. Elbette bu ilkelerin belirlenmesine giden yolda da görüşmeler, tartışmalar, toplantılar olacaktır. Zira bu ilkeleri belirleyecek olan da sadece bir parti ya da örgüt olmayacaktır. Aksi dayatmadır, ulusal birliğe gelmemedir, özgürlük amacında samimi olmamadır. Bunun da kabul edilebilir yönü yoktur. O halde birliğe giden yolda tüm sivil toplum örgütleri, meslek dalları, aydınlar, sanatçılar ve en önemlisi de kadın ve gençlik örgütleri ve hatta tüm toplum bu sürece dahil edilmek durumundadır. 

KÜRDİSTAN SÖMÜRGECİLERİYLE İLİŞKİLER

Varlığını koruma ve statü kazanma yolunda en fazla üzerinde durulması gereken hususlardan biri de yukarıda dile getirdiğimiz kurulacak ilişki ve ittifaklardır. Kürdistan’ı dört parçaya bölen, Kürt toplumunu parçalayan, asimile eden, sürgünlerle cezalandıran, kültürünü, dilini, kimliğini yasaklayan ve bugün de aynı siyasette milim değişiklik yapmayan bölge ulus devletleriyle kurulacak ilişkiler olmaktadır.

Açıktır ki, bu durum Kürtlerin ulusal birliğini sağlaması önündeki en büyük engellerden biridir. Kürtler adına hareket ettiğini iddia eden her bir partinin kendine göre bir ulusal siyaseti olamaz, bölge ulus devletleriyle “ben böyle uygun görüyorum” diyerek kuracağı bir ilişki sistematiği olamaz. Bu gerçeklik zaten Kürdistan’ın sömürge kalışında en temel etmendir ve bugün de ödenen büyük bedeller sonucunda elde edilen kazanımları tehlikeye atan bir husustur. O halde yapılması gereken bunu terk etmek ve oluşturulacak ulusal platformda alınan her karara uymak, ilişki ve ittifakları ulusal birliğin temsilini yapan üst bir kuruma bırakmaktır.

PARSELLEMEK DEĞİL, İÇİNDE YER ALMAK

Kimi Kürt siyasi partilerinin mutlak olarak değiştirmeleri gereken siyaset ve zihniyetlerinin önemli bir yönü ise kazanımların nasıl savunulacağı ve de bu kazanımlara yaklaşım olmaktadır.

Kürtlerin ağır bedeller uğruna da olsa elde edilmiş kimi kazanımları mevcuttur. Ancak bu kazanımların halen hiçbir garantisinin olmadığı da bir gerçektir. Dolayısıyla ulusal birlik adı altında görüşmeler yaparken, kazanımlardan pay kapmaya çalışmak ulusal birlik ruhuyla tamamen çelişen bir durumdur.

Ulusal birlik bir ticari ortaklık, bir şirkette hisse sahibi olmak değildir. Kazanımların yüzde bu kadarı benim yüzde bu kadarı senin siyasetinde ısrar, ulusal birlikle hiçbir alakası olmadığı gibi, tüm kazanımları tehlikeye atmak demektir.

Örneğin bugün Başurê Kürdistan ya da Rojava’daki kazanımların garantiye alınması ancak ulusal ölçekte ortak bir siyasal ve askeri mücadeleyle mümkündür. Yüzyıl önce bölge ulus devletlerinin Kürdistan’ı parçaladığı gibi, burası benim parçam, şurası senin parçan, burası benim hakimiyet alanım şurası senin hakimiyet alanın siyaseti güderek ulusal birlikten, Kürt halkının statüsünden hele ki özgürlüğünden söz etmek, bunun doğru siyasetini geliştirmek mümkün değildir. Bu, ancak tüm kazanımları tehlikeye atacağı gibi, Kürtleri yeni ve daha kanlı soykırımlarla yüz yüze bırakmak olacaktır. Hele ki, sömürgeci ulus devletlerle ilişki ittifak geliştirmek, Kürdistan’ı her gün lime lime eden, Kürt soykırımı için seferberlik halinde olan, Kürt coğrafyasında işgal ve demografik değişim uygulayan Türk devleti gibi bir devletle ortak politika geliştirmek, Ankara’da oturup Kürt özgürlük mücadelesinden dem vurmak kabul edilecek bir durum değildir.

Kürdistan’ın parçalanıp, parsellenecek bir tarafı kalmamıştır. Yüz yıldır zaten paramparça edilerek, Kürt halkı birbirine düşmanlaştırılmış ve bunun sonucunda sömürge bir konumda tutulmuştur. Kürtler, her gün tecavüze uğrayan bir ülkeyi daha fazla parsellemek değil, birleştirmek, işgal ve sömürüden kurtarmak gibi tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadırlar. Belli ki halen hiçbir garantisi olmayan kazanımları parsellemeye çalışmak ulusal birlikten, ulusallıktan uzak, ancak bireysel rantla izah edilebilir. Bireysel rant ise dökülen yüz binlerce Kürdün kanı üzerinden sağlanmaya çalışılmaktadır ki, bunu da Kürt halkının kabul etmesi mümkün değildir.